Öğretmen atamaları: Tartışmalı mülakatta itiraz süreci

Türkiye’de illere göre farklı puanların verilmesiyle gündeme gelen 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin sözlü sınav sonuçlarına itiraz süreci başladı. Adaylar ise mülakatın kaldırılması talebini yineliyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin yeni bir açıklama yaptı. Sözlü sınav sonuçlarına yönelik itiraz sürecinin bugün başladığı ifade edilen açıklamada, sürecin 1 Kasım 2024 tarihinde sona ereceği belirtildi.

Sonuçlara ilişkin itirazlar, sözlü sınav komisyonlarınca değerlendirilerek 11 Kasım 2024 tarihinde sonuçlandırılacak.

İtiraz süreci tamamlandıktan sonra kesinleşen puanlara göre oluşacak sıralamalar, 14 Kasım’da başlayacak atama tercihleri sırasında adayların tercih ekranlarında yer alacak.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; “Atama tercihleri, 14 Kasım’da başlayacak ve 20 Kasım 2024 saat 16.00’ya kadar sürecektir. Sonuçlar, 23 Kasım 2024 tarihinde açıklanacak, atama kararnameleri, yasal sürecin tamamlanması ve öğretmenlerimizin görevlerine başlatılması için illere gönderilecektir. Sonuçların değerli öğretmen adaylarımıza, ailelerine ve eğitim camiamıza hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

İllere göre farklı puanlamaya tepki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldırılacağını vadetmesine karşın uygulanmaya devam eden mülakatlar tartışma yaratıyor.

Eylül ayında “yanlışlıkla” yayımlanan mülakat sonuçlarında illere göre farklı puanlar verilmesi adayların tepkisini çekmişti.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Bilgi İşlem Daire Başkanlığındaki bir kişinin sistemi yanlışlıkla erişime açtığını belirtmişti. Ancak adaylar bu sonuçların puanlamadaki haksızlığın görülmesi için içeriden bilinçli olarak sızdırıldığını iddia etmişti.

Zira açıklanan sonuçlarda bölgesel farklar dikkat çekmişti. Adaylar, farklı şehirlerdeki komisyonların farklı puanlamalar verdiğini dile getirmişti.

“Kontenjan dışındakiler önümüze geçti”
Örneğin Konya’da puanlarda yuvarlama yapıldığını, yani Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) ile aynı puan verildiğini belirten adaylar, Diyarbakır, İzmir gibi illerde ise ekstradan 10’ar ya da 7’şer puan verildiğini ve kontenjan içinde olmalarına rağmen bu farklar yüzünden elendiklerini dile getirmişti.

Adaylardan birisi yaşadığı mağduriyeti, “Üç soruyu da doğru cevaplamama rağmen kontenjan dışındaki insanları önümüze geçirdiler. Adaletli ve liyakatli bir mülakat süreci olmadı. Birçok insan mağdur edildi” sözleriyle anlatmıştı.

Adaylar, mülakat sisteminin tamamen kaldırılmasını ve atamalarda adalet sağlanmasını talep ediyor.

Pozitif Psikoterapide Bağlanma, Farklılaşma ve Ayrışma: Ruhsal Gelişimin Dinamik Süreçleri

Pozitif Psikoterapi (PPT), Nossrat Peseschkian tarafından geliştirilen bir terapi modelidir ve bireyin kendi potansiyelini ortaya çıkararak sorunlarına çözüm bulmasına yardımcı olmayı amaçlar. Bağlanma, farklılaşma ve ayrışma gibi süreçler, bu modelin bireyin ruhsal gelişimi ve sosyal ilişkilerini anlamada önemli yer tutar.

Pozitif psikoterapide bağlanma, bireyin çocukluktan itibaren oluşturduğu duygusal ve sosyal ilişkileri kapsar. Peseschkian, bağlanmanın insan gelişiminde temel bir rol oynadığını savunur. Bağlanma, bireyin güvenli bir ortamda gelişimini sağlayan, özellikle aile içi ilişkilerde görülen bir süreçtir. Birey, ilk olarak ebeveynlerine, sonra ise çevresindeki diğer insanlara bağlanır. Bu bağlar, bireyin duygusal gelişimini etkiler ve gelecekte kuracağı ilişkilerde model oluşturur. Peseschkian, bireyin hem kendine hem de başkalarına olan bağını pozitif bir şekilde geliştirmenin, terapinin temel amaçlarından biri olduğunu vurgular. Bağlanma sürecinde sorunlar yaşayan bireylerde, güvensizlik, kaygı ve bağımlılık gibi durumlar görülebilir. Pozitif psikoterapi bu bağlamda, bireyin geçmişteki travmalarını ya da olumsuz deneyimlerini ele alarak daha sağlıklı bağlanma modelleri geliştirmesine odaklanır. Pozitif psikoterapide farklılaşma, bireyin kendi kimliğini oluşturma sürecidir. Peseschkian, farklılaşmayı bireyin, ailesinden ve diğer dışsal etkilerden bağımsız olarak kendi benliğini keşfetme ve geliştirme süreci olarak tanımlar. Bu süreçte birey, kendi değerlerini, inançlarını ve hayat hedeflerini oluşturarak diğer bireylerden ayrışır. Farklılaşma, bireyin sağlıklı bir şekilde topluma entegre olabilmesi için gereklidir. Peseschkian’a göre, bu süreçte ortaya çıkan zorluklar, bireyin hem kendini keşfetme sürecini hem de başkalarıyla olan ilişkilerini etkileyebilir. Bu zorluklar, terapi sürecinde bireyin içsel çatışmalarını çözmesine yardımcı olacak şekilde ele alınır. Terapi sırasında, bireyin geçmişteki deneyimleri, ailesiyle olan ilişkileri ve toplumsal baskılar göz önünde bulundurularak, bireyin daha bağımsız ve kendi kararlarını alabilen bir kişi haline gelmesi hedeflenir. Ayrışma, farklılaşma sürecinin devamı niteliğindedir ve bireyin kendi kimliğiyle toplumsal normlar ve beklentilerden bağımsız bir şekilde var olabilmesini ifade eder. Peseschkian, ayrışmanın bireyin kendi benliği ile dış dünyayı ayırt edebilme yeteneğini geliştirdiğini belirtir. Bu süreç, bireyin hem kişisel sınırlarını korumasına hem de başkalarıyla sağlıklı bir etkileşim içinde olmasına olanak tanır. Pozitif psikoterapide ayrışma, bireyin kendi içsel güçlerini keşfetmesi, bunları sağlıklı bir şekilde kullanabilmesi ve dış dünyayla etkileşimde dengeli bir duruş sergilemesi anlamına gelir. Bu süreçte birey, duygusal ve zihinsel bağımsızlık kazanarak kendi yaşamını yönetme yeteneğini geliştirir.

Pozitif psikoterapi bağlamında, bağlanma, farklılaşma ve ayrışma süreçleri bireyin ruhsal ve sosyal gelişiminin temelini oluşturur. Bu süreçler, bireyin hem kendini hem de çevresindeki insanları daha iyi anlamasına, daha sağlıklı ilişkiler kurmasına ve yaşamını daha anlamlı bir şekilde sürdürebilmesine katkı sağlar. Peseschkian’ın geliştirdiği bu model, bireyi sadece bir sorun kaynağı olarak değil, potansiyel ve yetenekleri olan bir varlık olarak ele alır ve bireyin bu potansiyeli keşfetmesini ve kullanmasını teşvik eder.

İbrahim DİNÇBAŞ Uzm. Kl. Psikolog

Veda : Hayatımızdaki Kaçınılmaz Tümsekler

Hayatta karşılaştığımız en sarsıcı ve kabullenmesi ağır gelen gerçeklerden biri de her şeyin bir sonu olduğudur. Bu sonlar sevdiğimiz bir kişinin kaybı, bazen bir ilişkinin bitmesi, sevdiğimiz bir yerden taşınma ya da sevdiğimiz bir eşyayı kaybetme olarak karşımıza çıkabilir. Hepsinde vereceğimiz tepkiler kişisel olarak değişse de bir veda söz konusudur. Veda etmek ise psikolojik ve duygusal olarak derin bir deneyimdir ve çoğu zaman kişileri zorlayabilir. Peki, veda etmek neden bu kadar zor gelir?

Veda ve Kayıp İlişkisi

Veda ve kayıp iç içedir.Bazen insan sevdiğini, hayallerini ya da yaşanılan bir evreyi geride bırakırken ona dair beklentilerine, umutlarına ve anılarına da veda eder aslında. Yani vedalarda kalbimizi sızlatan acı sadece kaybedilene atfedilmez. Yüklediğimiz anlam, kurduğumuz hayaller hepsi etkendir üzüntümüzün yoğunluğunda. Geride bıraktığı boşluk ise insanda kaygı ve üzüntü yaratabilir. Bilinmez bir sürece girilecektir ve bilinmezlik çoğu insana korkutucu gelebilir.
Vedalaştığımız kişi sevdiğimiz bir kişi ise arkasında bıraktığı boşlukta fazlaca ayak izi bulabiliriz. Yaşanmışlık ne kadar fazlaysa, kurulan bağ da o kadar girift olabiliyor. Ordan oraya koşturan duygularımızın , boynu bükük kalmış gibi hissetmemiz de çok insanidir bu yüzden.

Veda, Kayıp ve Yas

Veda sırasında yas süreci tepkileri görülebilir. Bunun nedeni aslında ortada bir kaybın olmasıdır.Kişinin sahip olduğu bir değer artık ulaşamayacağı bir noktadadır ya da değişmiştir. Burada yasın evrensel aşamalarından olan inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme yaşanabilir. Kaybımızla olan bağımız , yüklediğimiz anlam bu aşamaları yaşarken nasıl bir tutum sergileyeceğimizi belirler. Kişinin mizacı, kişiliği ,yaşadığı kültür ve psikolojik esnekliği süreci anlamlandırma da yol gösterici olacaktır.

Veda’da Kabullenme Süreci

En sancılı fakat en iyileştirici, dönüştürücü süreçtir. Çünkü artık gelecek olan kabulle beraber “değişim” kabul edilir. Kayıp, tüm gerçekliğiyle ortada durmaktadır ve bizim bu gerçeği görme zamanımızdır. Bu gerçeklik ve peşinden gelecek değişim, başlangıçta korkutucu görünse de hayatın bir parçasıdır.

Sağlıklı Vedanın Özellikleri

Duygularımızı bastırmak yerine ifade etmek, bu dönemde hayati önem taşımaktadır. Deneyimlediğimiz şeyleri tüm saflığıyla hissedebilmek ve yaşayabilmek, iyileşmenin bir parçasıdır. Yas sürecinde içimizden gelen duygulara değil çevreden gelen seslere kulak verdiğimizde yaşadığımız bize ait bir yas olmayacak bu da tutulamayan yas olarak hem fizyolojik hem psikolojik olarak tekrar tekrar kapımızı çalacaktır.Bu evre de sevdiğimiz kişilerle hissettiğimiz duyguları paylaşmak kabullenme aşamasının daha sağlıklı geçmesini sağlayacaktır.

Burada dikkat edeceğimiz nokta , sosyal çevrenin sizin duygularınızı yaşamanıza izin vermesidir. Herkes yasını aynı yaşamıyor; kişileri bu süreçte belli bir çerçeveye oturtmaya çalışmak zaten doğası gereği zor olan süreci daha da zorlaştırmak olarak karşımıza çıkıyor.

Bazı evrelerde sıkıştığınızı hissedebilirsiniz böyle zamanlar da sosyal destek ve uzman desteğini gündeminize almak sürecinizin daha sağlıklı ilerlemesini sağlayacaktır.

Her veda acı olsa da bizi olgunlaştıran ve geliştiren etmenleri de içinde barındırıyor. Bir yerde değişim varsa veda da kaçınılmaz oluyor.Mevsimler değişiyor , yıllar, yollar, insanlar, yaşantılar..Ve hayat, bu bilinmezlikler içinde çiçek bahçeleri de saklıyor…

Psikolog /Aile Danışmanı

Ayşe Albayrak