Türk doktor, tek ameliyatta 11 estetik işlemle global başarıya imza attı

Türk doktorlar tıp dünyasında başarılara imza atmaya devam ediyor. Dr. Cengizhan Ekizceli, Avustralya’dan Türkiye’ye gelen 26 yaşındaki Ebony Mae isimli hastasına yaptığı alın daraltma uygulaması odağındaki kombine yüz estetiği ile dikkat çekti. Tek ameliyatta yüze yağ enjeksiyonu ve badem göz estetiği gibi 11 farklı operasyonu bir arada gerçekleştirdi.

Estetik dünyasında domino etkisi sürüyor, sosyal medya güzellik algısını hiç olmadığı kadar değiştiriyor. İnsanlar satın alma gücünü güzellik odağında değerlendirerek estetiğe öncelik veriyor. Geçtiğimiz yıl dünya çapında gerçekleştirilen 34,9 milyon estetik cerrahi operasyonlarda kaş ve yüz germe gibi yüz görünümünü etkileyen uygulamalar öne çıkıyor. Bu alanda imza attıkları başarılarla adından söz ettiren Türk doktorlar ise sağlık turistlerinin büyük dönüşümlerle hayata yeniden başlamalarına olanak tanıyor.

Son 5 yılda 3 binden fazla operasyon gerçekleştiren Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cengizhan Ekizceli, Avustralya’dan Türkiye’ye gelen 26 yaşındaki Ebony Mae isimli hastasına yaptığı kombine yüz estetiğiyle dikkat çekti. Yüzdeki orantısızlık veya yaşlanmanın etkileriyle ortaya çıkan sorunları düzeltmek için tercih edilen alın daraltma işlemini gerçekleştiren az sayıda uzmandan biri olan Op. Dr. Cengizhan Ekizceli, Ebony Mae’nin alın daraltma odağındaki ameliyatında yüze yağ enjeksiyonu, badem göz estetiği, alın törpüleme, şakak germe, kaş kaldırma gibi 11 farklı estetik işlemi bir arada yaptı.

“Yaşadığım deneyimi herkese tavsiye ediyorum”

Türkiye’ye gelişindeki amacı alnını daraltmak olmasına rağmen, süreç boyunca edindiği izlenimlere güvenerek diğer uygulamaları da yaptırmaya karar verdiğini belirten Ebony Mae düşüncelerini, “Yaşadığım deneyimden çok memnunum. Yaptırdığım her işlemi, buraya gelmeyi düşünen hastalara tavsiye edebilirim” şeklinde özetledi. Op. Dr. Cengizhan Ekizceli de “İşimi yaparken temel önceliğim hasta odaklı bir yaklaşım benimsemek. Hastalarım kliniğimden ne kadar mutlu ayrılıyorsa, ben de bir o kadar motive oluyorum. 10 yılı aşkın süredir bu farkındalıkla ve istikrarla çalışmaya devam ediyorum. Söz konusu sürekliliğin, kazanımı ve başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyorum” dedi.

800’ü aşkın alın daraltma ameliyatı gerçekleştirdi

Teknolojinin ve eğitim sisteminin ilerlemesiyle birlikte Türk cerrahların artık, dünyada yapılması zor işlemleri yapabildiğine dikkat çeken Dr. Cengizhan Ekizceli, kendi çalışmalarına dair de şu bilgileri paylaştı:

“Yüz ameliyatlarında uzmanlaşmış bir doktor olarak, bugüne kadar 800’ü aşkın alın daraltma ameliyatı gerçekleştirdim. Bu alanda yeterli seviyeye ulaşılabilmesi için bir yandan seminerler düzenlerken, diğer yandan ileri tekniklerle medikal ve estetik çözümler sunmaya devam ettim” ifadelerini kullanarak sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“Estetik, artık sadece belirli bir yaş grubunun değil, herkesin kendisini daha iyi görünmek ve hissetmek için başvurduğu bir yöntem haline geldi. Bunun esas sebebi, insanların hayal ettiği görünüme kavuşma gayesi. Öyle ki her birey, kendisini özel ve değerli hissederek yaşamak ister. Estetik uygulamalar, bu özgüveni destekleyerek insanların daha mutlu ve tatmin olmuş bir hayat sürmelerine yardımcı olurken, elbette önemli olan bilinçli olarak karar vermek ve doğru uzmanlara danışmak. Ben de kliniğimde gerçekleştiğim tüm operasyonların öncesi ve sonrasında hastalarımın tüm beklentilerini dikkatle dinliyor, onlar için en uygun yöntemleri paylaşıyorum. Ebony Mae için de aynı yaklaşımı uygulayarak tam 11 işlemi tek seferde gerçekleştirmeyi başardım. Bana danışan herkesin hayallerindeki görünüme kavuşması için çalışmaya devam edeceğim.”

Prizmabet: Alanyaspor’da Serdar Dursun’dan ulusal ekip sözleri!

Fenerbahçe’de mukavelesi bittikten sonra Alanyaspor ile anlaşan deneyimli forvet Serdar Dursun, yeni grubunda çok fazla gol atıp eski günlerine dönmeyi ve A Ulusal Grup’ya katılmayı hedeflediğini söyledi.

Dört dönem evvel Bundesliga 2 gruplarından Greuther Fürth’te gösterdiği performansla dikkati çekerek Fenerbahçe’ye transfer olan 32 yaşındaki Serdar Dursun, yarım dönemi Fatih Karagümrük’te kiralık olmak üzere toplam 3 dönem sarı-lacivertli takımın formasını giydi.

Fenerbahçe’yle mukavelesi uzatılmayan deneyimli golcü, 1 hafta evvel Alanya temsilcisiyle anlaşıp, Düzce’nin Kaynaşlı ilçesindeki Topuk Yaylası Tesisleri’ndeki kampa katıldı. Dursun, dönem hazırlıkları, yeni kadrosu ve amaçlarıyla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

“TAKIMLA 7 GÜN BANA ÇOK ÂLÂ GELDİ”

Serdar Dursun, Fenerbahçe ile yaklaşık 2 ay boyunca kontrat uzatmak için beklediği müddette özel hoca nezaretinde idman programı uyguladığını anlattı.

Hazırlık devrinin kendisi açısından 20 gün geç başladığına değinen Serdar, “Ben birinci kere bir döneme bu halde geç başlıyorum. Bu dönem benim için zordu. Yeni kadromda sisteme alışmam gerekli. Hocamız farklı sistem oynatıyor. Arttan oyun kuran sitemle oynuyoruz.” dedi.

Tecrübeli oyuncu, ligin başlamasına az bir müddet kala sıkı çalışıp döneme daha hazır girmek istediğini aktararak, en son yaklaşık 2 ay evvel Fenerbahçe ile maça çıktığını, uzun müddettir yalnızca kişisel kondisyoner eşliğinde çalışmalara devam ettiğini lisana getirdi.

“Bireysel çalışmayla ekip çalışması birbirini tutmuyor ancak ben bu süreci pahalandırmak istedim. Ekiple 7 gün bana çok uygun geldi.” diyen Serdar, lig başlayana kadar 90 dakika için hazır olmayı ümit ettiğini vurguladı.

“YAŞ FARK ETMİYOR. İNSAN HER GÜN KENDİSİNİ YETİŞTİREBİLİR”

Transfer sürecini kıymetlendiren Serdar Dursun, şöyle devam etti:

“Haziran ayında Fenerbahçe’yle kontratım bitmişti. Kulüpte başkanlık seçiminin akabinde sportif yönetici Mario Branco ile görüşmem oldu. O bana, ‘Hoca ve lider seni istiyor.’ dedi. Daha sonra Fenerbahçe bana teklif yolladı lakin bu teklif revize edilecekti. Akabinde bugün yarın derken ortaya diğer olaylar girdi. Ben bu süreçte bekledim. Anlaşamadık, nasip olmadı. Boşa çıkan bir futbolcu olarak teklifler geldi.”

Serdar, yurt içi ve dışından teklifler aldığını, aile olarak karar vermek istediklerini ve Alanyaspor’u evvelce bildiği için bu tarafta tercih yaptığını aktardı.

Alanyaspor’a son yıllarda yeterli hocaların, uygun oyuncuların geldiğini belirten Dursun, “Ben de ‘Hangi ekip bana uyar’ diye teklifleri pahalandırmak istedim. Zira 32 yaşındayım ve hala hedeflerim var. Hala A Ulusal Ekip’te oynamak istiyorum. Bu kadroyla ve sistemle tekrar tepe yakalayabilirim. Fenerbahçe’ye birinci transfer olduğumda çok gol attım. Sonraki yıllarda daha az mühlet aldığım için az gol attım. İnşallah tekrar birinci 11 oynarım. Çok gol atıp eski Serdar’a dönmek istiyorum. Bu periyotlar çok kıymetli. Uygun başlamak istiyorum.” halinde konuştu.

Serdar, Fenerbahçe’ye gol hükümdarı olarak geldiğini hatırlatarak, “O devirde de hedeflerim birebirdi. Çok müddet alıp, çok gol atmak. Artık yeni devir. Yaş fark etmiyor. İnsan her gün kendisini yetiştirebilir. Uzun süre oynamak istiyorum. Bu 5-6-7 sene olabilir. Oynayarak ekibe katkı sağlamak, kendimi geliştirmek istiyorum. Dönem sonuna olabildiğince çok gol atmak istiyorum. Grubu en üst düzeye taşımak, bir ağabey, bir büyük olarak her alanda katkıda bulunup, tekrar A Ulusal Kadro’ya katılmak istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

“BU SENE 8 YAHUT 9 EKİP ÜST KISMI ZORLAYACAK”

Bu yıl Muhteşem Lig’in daha rekabetçi geçeceğini düşündüğünü lisana getiren Serdar Dursun, geçen dönem kimsenin bu kadar fazla puan farkıyla iki grup ortasında çekişme yaşanacağını beklemediğini belirtti.

Dursun, bu yıl daha dengeli bir lig süreci yaşanmasını beklediğini aktararak, kelamlarını şöyle tamamladı:

“Geçen yıl şampiyonluk yarışı Fenerbahçe ve Galatasaray ortasında geçti. Bu yıl Beşiktaş, Trabzonspor ve Başakşehir’in de doruğa oynayacağını düşünüyorum. Biz de Alanyaspor olarak bu üst kısmı zorlamak istiyoruz. Bence bu sene 8 yahut 9 kadro üst kısmı zorlayacak. Geçen sene 2 kadroydu ancak bu yıl kalite, ferdî oyuncu ve hoca durumunun biraz daha üst seviye olacağını düşünüyorum. Bu yıl Muhteşem Lig’in daha keyifli geçeceğine inanıyorum.”

 Prizmabet, çeşitli bahis ve oyun seçenekleri sunan online bir platformdur. Kullanıcılara spor bahisleri, canlı bahisler, casino, canlı casino oyunları ve slot makineleri üzere geniş bir yelpazede cümbüş imkanları sağlar. Prizmabet, inançlı ve adil bir bahis tecrübesi sunmayı taahhüt ederken, birebir vakitte alımlı bonuslar ve promosyonlarla kullanıcılarını ödüllendirir. Site, hem tecrübeli bahisçiler hem de yeni başlayanlar için ülküdür, zira kolay kullanımlı arayüzü ve ayrıntılı bahis rehberleri ile her düzeyden kullanıcıya hitap eder. Taşınabilir uyumluluğu sayesinde, kullanıcılar istedikleri yerden, istedikleri vakit bahis yapabilir ve casino oyunlarının keyfini çıkarabilirler. Prizmabet, eğlenceli ve yararlı bir online bahis tecrübesi arayan herkes için emniyetli bir tercihtir.

Benlik Saygısı Çocukluk Döneminde Nasıl Etkilenir?

Çocuklar kendini 2 yaş civarında başkalarından ayırt etme farkındalığına ulaştığında benlik kavramı ilk kez bu dönemde gelişmeye başlar. 20 yaşlarına gelindiğinde iyice belirginleşmeye başlar, bireyin yaşamı süresince de her zaman gelişemeye devam eder. Benlik saygısı gelişimi özellikle erken çocukluk döneminde anne babanın tutumlarına bağlı olarak gelişim gösterir ve benlik saygısının temelleri atılan bu dönemden başlayarak yaşamın ilerleyen yıllarında bu kavramın yerleştiği görülür. Bu yüzden erken çocukluk döneminde anne babanın tutumu son derece önemlidir. Özellikle anne babanın çocuğunu her koşulda kabul etmesi, olumlu davranışlarına yönelik davranışlarını mutlaka övgü ile karşılık vermesi, çocuğuna değer vermesi, önemsemesi, güçlü yönlerini ortaya çıkarması benlik saygısını geliştirir.

Doyumlu bir yaşam benlik saygısı ile yakından ilişkilidir. Benlik saygıyı bireyi olumlu yönde motive eden önemli bir güdüleyici etkendir. Benlik saygısı yüksek kişiler içsel sorunlarını aşarak başarıya ulaşmada büyük şansa sahip olurlar. Hayatımızı ve yaşam kalitemizi etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörler birçok şeyden ötürü kaynaklanabilir. Özellikle iş hayatımızda karşılaştığımızstres, akademik hedefler ve daha birçok şey bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Ancak bunların hiçbiri, hayatımız üzerinde benlik saygısı kadar derin bir etkiye sahip değildir. Çünkü kendimizle olan gerçek ilişkimiz, diğer olaylarda nasıl davranacağımızı ve nelere izin vereceğimizi belirler. Kendiniz, özellikleriniz ve yetenekleriniz hakkında sahip olduğunuz algı biçimi benlik saygısı olarak adlandırılır. Aşağıda, çocukluk döneminizde benlik saygınızı etkileyebilecek 4 durumu bulabilirsiniz:

  1. Büyürken Yaşadığınız Olumsuz Fiziksel Çevre

Muhtemelen en belirgin etki birincil çevrenizden kaynaklıdır. Eğer çocukluk döneminizin büyük bir kısmını çatışma, savaş, doğal felaketler ya da istismara uğrayarak geçirdiyseniz veya ani ebeveyn kayıpları gibi travmatik olaylar yaşasaydınız öz-değeriniz olumsuz etkilenecektir. İstismara uğramış bir çocuk, hatası olmasa dahi yaşananlardan dolayı kendini suçlamaya meyillidir. Ebeveynlerimize herkesten daha fazla güveniriz. Çocukken onları her gün görür ve yakın bir ilişki kurarız. Bize sonsuz sevgilerini ve koşullarını sunarlar. Çocukken ebeveynlerimizin bize zarar vereceğini düşünmeyiz, dolayısıyla bir şeyler yanlış gittiğinde bunun bizim hatamız olduğunu düşünürüz. Bu hisler yetişkinliğe kadar bilinçsiz seviyede devam eder ve kendimizi nasıl algıladığımızı etkiler.

  1. Ebeveynlerimizden Birinin ya da Her İkisinin Kendilerini Sevmemesi

Çocuklar ebeveynlerinin yaptığı ya da söylediği şeyleri kopyalayarak öğrenir. Bazıları mutfakta annelerinin yaptığı gibi yemek yapar, diğerleri ebeveynlerinin dikkatini çekmek için onlardan öğrendiği küfürlü kelimeleri söylerler. Çocukken zihinlerimiz, ebeveynlerimizin öğrenmemizi istediği bir şey olsun ya da olmasın beş duyumuzla anlayabileceğimiz her şeyi emmeye hazır verimli topraklar gibidir. Bununla birlikte en önemli şey ebeveynlerimizin eylemleri ya da kelimeleri değildir. Çocuklar ebeveynlerinin duygularına karşı hassastırlar. Ebeveynler duygularını saklayıp mutluymuş gibi yapsalar bile, çocuklar bunu algılayabilirler. Ebeveynleri onlara kendilerinin yapmadığı bir şeyi öğretmeye çalıştıklarında bunu fark edebilirler. Eğer kendisiyle sorunu olan bir ebeveyniniz varsa, onların davranışlarını nasıl taklit edebileceğinizi fark edebilir misiniz? Ebeveynlerimiz bizim ilk rol modelimizdir ve bize koşulsuz sevgilerini sunmak için ellerinden geleni yapsalar bile, eğer kendilerini sevmiyorlarsa bir parçamız onların acısını paylaşmak isteyecektir. Ebeveynlerimizi kendilerini ya da birbirlerini eleştirirken gözlemlediğimizde, bunu “uygun” bir davranış olarak kabul eder ve aynısını kendimize yaparız.

  1. Ebeveynlerin Fiziksel ve Duygusal Anlamda Yokluğu

Bazı ebeveynler fiziksel anlamda hiçbir zaman ortada olmaz. Çocukluğunuzda ebeveynlerinizin her ikisi de yoğun çalışıyorsa size aile büyüklerinden biri bakıyordu. Çocukken ihmal edildiğimizi hissetmiş olabiliriz çünkü ebeveynlerimizin çalışmak ve geçimimizi sağlamak zorunda olduğunu anlamayabiliriz. Fakat genellikle daha yıpratıcı olan ebeveynlerin duygusal yokluğudur. Çocuklukta en çok özene ve dikkate ihtiyaç duyarız. Ebeveynlerimiz, onların sevgisine en çok ihtiyaç duyduğumuz anda yanımızda olmadıklarında önemsiz olduğumuzu ve sevilmediğimizi hissederiz. Ne yazık ki bu duygular yetişkin olduğumuzda da bizimle var olmaya devam eder.

  1. Ebeveynlerimizin Beklentileri

Örneğin ebeveynlerinizin güzel görünmeniz için belirli tarzda giyinmeniz konusunda ısrar etmesi ya da sizi diğer çocuklarla kıyaslayarak kendinizi işe yaramaz hissetmenize sebep olabilir. Ayrıca bazı ebeveynler, söz konusu öğretmek olunca pek sabırlı değildirler. Birkaç kez tekrar ettikten sonra çocukları yine de anlamazsa kolay bir şekilde öfkelenebilir ya da hızlca size öğretmekten vazgeçip bu konuda iyi olmadığınızı düşünebilirler. Bu şekilde ifade etmeseler bile mantıksız beklentileri, sanki onlar için yeterince iyi değilmişsiniz gibi kendinizi yetersiz hissetmenize sebep olabilir. Bazı çocuklar için ebeveynlerini memnun etmek ve onların beklentilerini karşılamak en önemli şeydir. Eğer ebeveynlerini memnun edemezlerse ebeveynlerini hayal kırıklığına uğrattıkları için kendilerini suçlarlar.

Oyun Terapisi Nedir?

Çocuklarda görülen davranışsal, duygusal bozuklukların ve ruhsal rahatsızlıkların bu alanda eğitim almış uzman kişilerce oyun ve oyuncaklarla iyileştirilmesidir.

Oyun terapisi Amerika merkezli Oyun Terapisi Derneği’nin (Association far Play Therapy) sitesinde; “Eğitimli oyun terapistlerinin, danışanların psikososyal sorunları engellemelerine ya da çözmelerine, ideal büyüme ve gelişimi gerçekleştirmelerine yardımcı olmak amacıyla oyunun terapötik gücünden yararlandıkları ve kişiler arası bir süreç tesis etmek için kuramsal bir modelin sistemli bir biçimde kullanılması” olarak tanımlanmıştır.

İngiltere merkezli Oyun Terapisi Derneği (British Association far Play Therapist) ise; “Çocukların davranışlarını değiştirmede, özgüvenlerini geliştirmede, sağlıklı ilişkiler kurmasında çocuklara yardımcı olan etkili bir terapi” şeklinde tanımlamıştır.

Oyun Terapisinin Tarihi Süreci

-Freud “terapötik oyun” ifadesiyle ilk bahseden kişidir. Teknik olarak kullanan ilk kişi ise Anna Freud’dur.

-Psikanalizden kaynaklanan oyun yaklaşımlarından sonra ikinci ana gelişme David Levy’nin geliştirdiği “salınım boşaltım terapi (release therapy)” tekniğidir.

-Üçüncü önemli akım Jesse Taft ve Frederic Allen tarafından ilk çalışmaların yapıldığı İlişki Merkezli Oyun Terapileri’dir.

-Kuklanın psikoterapide ilk kullanımı 1935’li yıllarda Bender ve Waltman tarafından yapılmıştır.

-Dora Kalff, geliştirdiği tekniğe Kum Terapisi adını vermiştir.

-1960’lı yıllarda Virginia Axline, Yönlendirmesiz Oyun Terapisi’ni geliştirmiştir.

-Ann Jernberg ve asistanı Phyllis ise Theraplay yöntemini geliştirmiştir.

-1970’li yıllara gelindiğinde Viola Brody, Gelişimsel Oyun Terapisi’ni geliştirmiştir.

-1990’lı yıllarda ise önemli gelişmeler yaşanmıştır. Gary Landreth Çocuk merkezli Oyun Terapisi’ni, Byron Norton ve Carol Norton Deneyimsel oyun Terapisi’ni, Susan Knell ise Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi’ni geliştirmiştir.

-2000’li yıllarda ise Terry Kotman Adlerian Oyun Terapisi’ni geliştirmiştir.

Çocuklarda Neden Oyun Terapisi?

Çocuklar kendilerini kelimelerle ifade etmekte zorlanırlar. Çünkü hem kelime hazneleri dardır hem de sözel ifadeyi gerektiren bilişsel süreçleri gelişim aşamasındadır. Yetişkinler için konuşmak neyse çocuklar için de oynamak odur.

Çocuk Merkezli Oyun Terapisi kurucusu Garry Landreth: “Kuşlar uçar, balıklar yüzer ve çocuklar oynar.”sözü ile bu durumun doğallığını bizlere anlatmıştır.

Yine, Garry Landreth: “Oyun çocuğun dili, oyuncaklar ise kelimeleridir.” sözü ile çocukların oyuncakları kullanarak iç dünyalarını oyuna yansıttıklarını ve oyuncaklar yoluyla iç dünyalarındaki karmaşayı çözebildiklerini bizlere eşsiz üslubu ile anlatmıştır.

Hangi Yaş Grubunda Oyun Terapisi Kullanılabilir?

02-12 yaş aralığındaki çocuklarda kullanıldığı kabul görür. Sembolik oyunun (mış gibi oynama) başladığı 18-24 ay civarından bilişselliğin ön plana çıkmaya başlayıp oyun oynamadan uzaklaşıncaya kadar, genelde erkeklerde 10-12 kızlarda 9-11 yaşa kadar uygulanabilir.

İçinizdeki Çocuk Yaşadıkça İse Hayat Boyu…

Oyun Terapisi Hangi Durumlarda Kullanılır?

Oyun Terapisi ile çalışılabilecek birçok durum ve bu terapiden faydalanabilecek birçok çocuk grubu vardır. Aşağıda bunlara örnekler verilmiştir:

-Ağlama Krizleri

-Aşırı Öfke ve Saldırganlık

-Aile İçi Çatışmalar

-Boşanma Sonrası Adaptasyon

-Okula Uyum Problemleri

-Ayrılık Kaygısı ve Bağlanma Problemleri

-Tırnak Yeme ve Parmak Emme

-Emzik Bırakamama

-Alt Islatma/Kaka Tutma

-Kardeş Kıskançlığı

-Yas ve Travma

-Özgüven ve Çekingenlik

-Korku ve Kaygı

-Evlat Edinilme

-Uyku ve Yeme Bozuklukları

-Sosyal Beceri Sorunları

-Çocukluk Mastürbasyonu

-Uyum Problemleri

-Davranış Problemleri

-Duygusal Problemler

Oyun Terapisi Çocuklara Nasıl Faydalar Sağlar?

Oyun Terapisi ile elde edilen faydaların çeşitliliği ve kapsamı değişkenlik gösterebilir. Örneğin çocukların yaşları, yaşadıkları sorun ve terapistin uyguladığı yöntem bu farkları oluşturan faktörlerdendir.

Her çocuğun kendine özgü ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda elde ettikleri faydalarda birbirlerinden farklı olabilir. Ancak Oyun Terapisi ile elde edilebilecek faydalara genel olarak aşağıdakiler örnek olarak verilebilir:

-Duygularını tanırlar ve doğru şekilde ifade etmeyi öğrenirler -Özgüvenleri güçlenir

-İhtiyaçlarını doğru ifade etmeyi öğrenirler

-Olumsuz duygularını kontrol etmeyi öğrenirler

-Sorumluluk bilinçleri gelişir

-Kurdukları oyunlarla sorunlarını yeniden yapılandırırlar ve farklı bakış açısıyla bakabilir hale gelirler

-Başa çıkma yöntemlerini güçlendirip geliştirirler

-Sosyal becerileri gelişir

-Korku ve kaygılarının üstesinden gelebilirler

Oyun Terapisi Etkinliği Nasıl Artırılabilir?

-Oyun Terapisi görüşmelerine çocuğun düzenli katılımı sağlanmalıdır.

-Terapi çıkışında çocuğa neler yaptığı sorulmamalıdır. Sorulan sorular ve açıklama yapma gereği hissetmesi çocuk üzerinde baskıya neden olabilir.

-Çocuk yönlendirilmemeli veya hızlanması için acele ettirilmemelidir. Çocuk kendini hazır hissettiğinde istediği konuyu kendi hızıyla terapi içerisinde çalışmaya başlar.

-Çocuğunuz hakkında anlatmak veya sormak istediklerinizi terapiste çocuğunuzun yanında sormayın. Sorularınız ve anlatmak istedikleriniz için ayrı bir ebeveyn görüşmesi gerçekleştirilmelidir.

-Terapide sağlatım sürecine girmeden önce çocuğun sorunlarında artış görülmesi normaldir. Sakin kalınmalı, çocuğun süreci yarım bıraktırılmamalı ve akla takılan sorular çekinmeden terapiste sorulmalıdır.

Veda : Hayatımızdaki Kaçınılmaz Tümsekler

Hayatta karşılaştığımız en sarsıcı ve kabullenmesi ağır gelen gerçeklerden biri de her şeyin bir sonu olduğudur. Bu sonlar sevdiğimiz bir kişinin kaybı, bazen bir ilişkinin bitmesi, sevdiğimiz bir yerden taşınma ya da sevdiğimiz bir eşyayı kaybetme olarak karşımıza çıkabilir. Hepsinde vereceğimiz tepkiler kişisel olarak değişse de bir veda söz konusudur. Veda etmek ise psikolojik ve duygusal olarak derin bir deneyimdir ve çoğu zaman kişileri zorlayabilir. Peki, veda etmek neden bu kadar zor gelir?

Veda ve Kayıp İlişkisi

Veda ve kayıp iç içedir.Bazen insan sevdiğini, hayallerini ya da yaşanılan bir evreyi geride bırakırken ona dair beklentilerine, umutlarına ve anılarına da veda eder aslında. Yani vedalarda kalbimizi sızlatan acı sadece kaybedilene atfedilmez. Yüklediğimiz anlam, kurduğumuz hayaller hepsi etkendir üzüntümüzün yoğunluğunda. Geride bıraktığı boşluk ise insanda kaygı ve üzüntü yaratabilir. Bilinmez bir sürece girilecektir ve bilinmezlik çoğu insana korkutucu gelebilir.
Vedalaştığımız kişi sevdiğimiz bir kişi ise arkasında bıraktığı boşlukta fazlaca ayak izi bulabiliriz. Yaşanmışlık ne kadar fazlaysa, kurulan bağ da o kadar girift olabiliyor. Ordan oraya koşturan duygularımızın , boynu bükük kalmış gibi hissetmemiz de çok insanidir bu yüzden.

Veda, Kayıp ve Yas

Veda sırasında yas süreci tepkileri görülebilir. Bunun nedeni aslında ortada bir kaybın olmasıdır.Kişinin sahip olduğu bir değer artık ulaşamayacağı bir noktadadır ya da değişmiştir. Burada yasın evrensel aşamalarından olan inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme yaşanabilir. Kaybımızla olan bağımız , yüklediğimiz anlam bu aşamaları yaşarken nasıl bir tutum sergileyeceğimizi belirler. Kişinin mizacı, kişiliği ,yaşadığı kültür ve psikolojik esnekliği süreci anlamlandırma da yol gösterici olacaktır.

Veda’da Kabullenme Süreci

En sancılı fakat en iyileştirici, dönüştürücü süreçtir. Çünkü artık gelecek olan kabulle beraber “değişim” kabul edilir. Kayıp, tüm gerçekliğiyle ortada durmaktadır ve bizim bu gerçeği görme zamanımızdır. Bu gerçeklik ve peşinden gelecek değişim, başlangıçta korkutucu görünse de hayatın bir parçasıdır.

Sağlıklı Vedanın Özellikleri

Duygularımızı bastırmak yerine ifade etmek, bu dönemde hayati önem taşımaktadır. Deneyimlediğimiz şeyleri tüm saflığıyla hissedebilmek ve yaşayabilmek, iyileşmenin bir parçasıdır. Yas sürecinde içimizden gelen duygulara değil çevreden gelen seslere kulak verdiğimizde yaşadığımız bize ait bir yas olmayacak bu da tutulamayan yas olarak hem fizyolojik hem psikolojik olarak tekrar tekrar kapımızı çalacaktır.Bu evre de sevdiğimiz kişilerle hissettiğimiz duyguları paylaşmak kabullenme aşamasının daha sağlıklı geçmesini sağlayacaktır.

Burada dikkat edeceğimiz nokta , sosyal çevrenin sizin duygularınızı yaşamanıza izin vermesidir. Herkes yasını aynı yaşamıyor; kişileri bu süreçte belli bir çerçeveye oturtmaya çalışmak zaten doğası gereği zor olan süreci daha da zorlaştırmak olarak karşımıza çıkıyor.

Bazı evrelerde sıkıştığınızı hissedebilirsiniz böyle zamanlar da sosyal destek ve uzman desteğini gündeminize almak sürecinizin daha sağlıklı ilerlemesini sağlayacaktır.

Her veda acı olsa da bizi olgunlaştıran ve geliştiren etmenleri de içinde barındırıyor. Bir yerde değişim varsa veda da kaçınılmaz oluyor.Mevsimler değişiyor , yıllar, yollar, insanlar, yaşantılar..Ve hayat, bu bilinmezlikler içinde çiçek bahçeleri de saklıyor…

Psikolog /Aile Danışmanı

Ayşe Albayrak

Prizmabet giriş: Nüfus 2100 yılında 77 milyonun altına inecek

TÜİK, ”Nüfus Projeksiyonları, 2023-2100” araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, Türkiye nüfusu 2100 yılında 77 milyonun altına düşmesi bekleniyor. Demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryoya göre, 2023 yılında 85 milyon 372 bin 377 kişi olan Türkiye nüfusunun, 2030 yılında 88 milyon 188 bin 221 kişiye, 2050 yılında ise 93 milyon 774 bin 618 kişiye ulaşması beklenmektedir. Türkiye nüfusunun 2050’li yılların ortasına kadar artması ve sonrasında azalışa geçmesi öngörülmekte olup 2100 yılında 77 milyonun altına düşmesi beklenmektedir.

Doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan düşük senaryoya göre, Türkiye nüfusunun 2044 yılında 89 milyon 959 bin 486 kişiyle en yüksek büyüklüğe ulaşacağı tahmin edilmekte olup 2100 yılında 55 milyonun altına düşmesi beklenmektedir. Doğurganlığı artırıcı tedbirlerin etkili olacağını varsayan yüksek senaryoya göre ise Türkiye nüfusunun 2056 yılında 100 milyonun üzerine çıkması beklenmektedir.

Türkiye’de doğurganlıktaki hızlı düşüş nüfus projeksiyonu sonuçlarında etkili olmuştur

Bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını gösteren toplam doğurganlık hızındaki düşüş ile uluslararası göç eğilimindeki değişim, geleceğe yönelik farklı varsayımlara dayalı projeksiyonların üretilmesine neden olmuştur. Bir nüfusun sayıca aynı kalabilmesi, diğer bir ifadeyle yenilenme düzeyinde kalabilmesi için bu nüfusu oluşturan her bir birey kendi yerine bir nesil bırakmalıdır. Nüfusun artmaya devam etmesi için kadın başına düşen çocuk sayısının en az 2,10 olması gerekmektedir. Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 iken 2003 ve 2014 yılları arasında yenilenme seviyesi olan 2,10 seviyelerinde durağan bir seyir göstermiş, bu yıldan sonra aşırı düşüş ile 2023 yılında 1,51’e kadar gerilemiştir. Doğurganlık hızındaki bu düşüş ile bu konuda geliştirilecek politikaların olası etkileri de nüfus projeksiyonu hesaplamalarında dikkate alınmıştır.

Nüfusun yaş ve cinsiyet yapısındaki değişimin devam etmesi bekleniyor

Nüfusun yaş ve cinsiyet yapısındaki değişimi gösteren nüfus piramitleri 2023 ve 2075 yılları için incelendiğinde, doğurganlıktaki değişim, yaşlı nüfustaki artış ile genç ve çalışma çağı nüfusundaki azalış üç senaryoda da görülmektedir.


Türkiye nüfusunun yaşlanmaya devam edecek

Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi artmakta ve nüfus yaşlanmaya devam etmektedir. Nüfusun yaş yapısının önemli bir göstergesi olan ortanca yaş ile yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 ve üzeri yaştakilerin oranının tüm senaryolara göre artması beklenmektedir. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2023 yılı sonuçlarına göre ortanca yaş 34 iken 2050 yılında ana senaryoya göre 44,8, 2075 yılında 51,5 ve 2100 yılında 52,2 seviyesine ulaşması beklenmektedir.

Türkiye’de 2075 yılında her 3 kişiden 1’inin yaşlı olması beklenmektedir

ADNKS 2023 yılı sonuçlarına göre, yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ilk kez %10’un üzerine çıkmıştır. Ana senaryoya göre yaşlı nüfus oranının 2050 yılında %23,1, 2075 yılında %31,7 ve 2100 yılında ise %33,6 seviyesine ulaşması beklenmektedir.

Çalışma çağındaki nüfus oranının 2100 yılında yaklaşık %55 olması bekleniyor

ADNKS 2023 yılı sonuçlarına göre, çalışma çağında yer alan 15-64 yaş grubundaki nüfus oranı %68,3’tür. Ana senaryoya göre çalışma çağındaki nüfus oranının, 2050’de %61,9, 2075’te %55,9 ve 2100’de %54,6 olması beklenmektedir. ADNKS 2023 yılı sonuçlarına göre, çocuk nüfus olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfus oranı %21,4’tür. Ana senaryoya göre çocuk nüfus oranının, 2050’de %15,1, 2075’te %12,4 ve 2100’de %11,8 olması beklenmektedir.

Demografik fırsat penceresinin 2030’un ilk yarısında kapanacağı öngörülüyor

Bağımlı nüfus toplamının, çalışma çağı nüfusunun yarısından az olduğu dönem, “demografik fırsat penceresi” olarak nitelendirilir. Çocuk nüfus olarak tanımlanan 15 yaş altı nüfusun toplam nüfusun yüzde 30’undan az, yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş üzeri nüfusun ise toplam nüfusun yüzde 15’inden az olduğu dönemde demografik fırsat penceresinin açık olduğu değerlendirilir. Projeksiyon sonuçları 2030’un ilk yarısında yaşlı nüfus oranının yüzde 15’i aşacağına ve demografik fırsat penceresinin kapanacağına işaret etmektedir.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.