İTO Başkanı Avdagiç’ten büyüme verileri için ‘yeni faz’ mesajı

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye ekonomisinin 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,1 büyümesini sosyal medya platformu X üzerinden değerlendirdi. Avdagiç, sıkı para politikasının sanayi ve yatırım üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, 2025’te üretim ve ihracata öncelik veren reformların hayata geçirilmesinin önemini vurguladı.

“Rekabetçiliği koruyacak adımlar bekleniyor”

İhracatın üçüncü çeyrekte yüzde 0,8 büyüme kaydetmesini ve büyümeye 2,2 puanlık katkı sağlamasını olumlu değerlendiren Avdagiç, iş dünyasının öncelikli beklentisinin, ihracatçı sektörlerin rekabet gücünü artıracak adımların atılması olduğunu belirtti.

Avdagiç şu ifadeleri kullandı:

“2025 yılında özellikle ihracatçının ve ihracata çalışan sektörlerin ‘rekabetçiliği koruyacak‘ adımların atılması ve tedbirlerin alınması iş dünyasının öncelikli beklentisidir. Sıkı para politikasının etkisiyle sanayi ve yatırım verilerindeki durum, 2025’te ‘üretim ve ihracatı önceliklendiren reformların’ baş aktör olacağı yeni bir faza geçilmesinin yararlı olacağına işaret ediyor.”

“Enflasyonda kalıcı düşüş için üretim şart”

Avdagiç, kalıcı bir enflasyon düşüşü için üretim, istihdam, ihracat ve yatırımların sağladığı desteğin kritik olduğunu vurgulayarak, “Hedeflediğimiz istikrarlı büyüme oranlarına, üretimin gücüyle adım adım ilerleyebiliriz” dedi.

Sanayi ve ihracat reform bekliyor

Avdagiç’in açıklamaları, 2025 yılına yönelik iş dünyası beklentilerinin altını çizerken, sanayi ve ihracat odaklı reformların ekonomide sürdürülebilir bir büyüme için hayati rol oynayacağına işaret ediyor. İTO’nun önceliği ise Türkiye’nin üretim ve ihracatla büyüme stratejisini güçlendirmek.

Erdoğan’dan köftede ‘domuz eti’ iddialarına ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretleri sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretlerinin son derece verimli ve başarılı geçtiğini kaydeden Erdoğan, “Mevkidaşlarımla zaten iyi düzeyde olan ilişkilerimizi daha da güçlendirme yollarını aradık. Ayrıca işgal edilmiş Filistin toprakları ve Gazze’deki İsrail mezalimi başta olmak üzere Balkanlardaki son gelişmeler ile küresel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk.” dedi.

Erdoğan, “Ziyaretimizin ilk durağı olan Arnavutluk’taki kardeşlerimize aziz milletimizin ve Türkiye’deki akrabalarının selamlarını götürdük.” diye konuştu.

“Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettik”

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin ikinci toplantısı vesilesiyle kapsamlı istişarelerinin olduğunu aktaran Erdoğan, ortak bildiriye ilaveten yükseköğretim, tarım, halkla ilişkiler ve medya alanlarında imzaladıkları belgelerle Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettiklerini vurguladı.

Görüşmelerde FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadele konusundaki kararlılıklarını bir kez daha vurguladıklarını kaydeden Erdoğan, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bayram Begay’la siyasi ve askeri alanlardaki ilişkileri değerlendirdiklerini aktardı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu görüşmelerimizin ardından Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Diyanet Vakfımız tarafından Tiran’da inşa edilen Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Camii’nin açılışını değerli dostum Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama’yla birlikte gerçekleştirdik. Namazgah Camii, bir yandan Müslüman kardeşlerimizin ibadetlerini ifa etmeleri için ilave imkan sağlarken, diğer yandan da bir kültür merkezi işlevi görecektir. Mimarisiyle, konumuyla, 8 bin kişilik kapasitesiyle ve diğer müştemilatıyla her açıdan sembol bir eser olan camimizin açılışında emeği geçen herkese, tüm kurumlarımıza tekrar teşekkür ediyorum.”

“Savunma sanayiine yönelik konuları etraflıca görüşme fırsatımız oldu”

Erdoğan, “Bu vesileyle Arnavutluk’ta da Sayın Başbakan Edi Rama ile savunma sanayiine yönelik konuları etraflıca görüşme fırsatımız oldu. Savunma sanayii alanında Türkiye ile Arnavutluk arasında bir adımı atma fırsatımız oldu.” dedi.

“Sırbistan’la ilişkilerimizi daha ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık”

Ziyaretin ikinci ayağında Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in daveti münasebetiyle Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin dördüncüsünü Belgrad’da gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, “Bu vesileyle Sırbistan ile mevcut iş birliğimizi her alanda daha da geliştirme iradesini teyit ettik. İlişkilerimizi daha da ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık. İkili ticaretimizde ortak hedefimiz olan 5 milyar doları yakalamak için yapılabilecek çalışmaları ele aldık. Özellikle müteahhitlik alanında Türk iş insanlarının Sırbistan’da önemli yatırımlar gerçekleştirmeleri bizim için gurur vesilesi olmuştur. Sırbistan’ın firmalarımıza sağladığı destekten dolayı değerli dostum Sayın Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’e memnuniyetimi ifade ettim.” diye konuştu.

“Karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz”

Erdoğan, “Halklarımız arasındaki münasebetlerin her geçen gün artıyor olması ayrıca sevindiricidir. Geçtiğimiz yıl 200 bini aşkın vatandaşımız Sırbistan’ı ziyaret ederken, 400 bine yakın Sırbistan vatandaşının da ülkemizi tercih etmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Üzerinde çalıştığımız kimlikle seyahat imkanıyla birlikte karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile görüşmelerinde Sancak bölgesinin iki ülke ilişkilerindeki özel konumuna da değindiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Belgrad-Priştine diyalog sürecine desteğimizi bu vesileyle bir kez daha vurguladık. Balkanlar’da kalıcı istikrar ve huzurun sağlanması konusunda da üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettim. Bu düşünceyle Türkiye, Bosna Hersek, Sırbistan üçlü danışma mekanizmasına verdiğimiz önemi de teyit ettim. Gerek Arnavutluk gerek Sırbistan ziyaretimizde yaptığımız görüşmelerimizin ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

Erdoğan, genel değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

SORU-CEVAP

“İsrail’in Türkiye’ye yönelik attığı veya atabileceği her adımı kontrol altında tutuyoruz”

İsrail’in bu saldırganlığı kulak ardı edilemez. Şu anda biz istihbarat teşkilatımızla A’dan Z’ye İsrail’in Türkiye’ye yönelik attığı veya atabileceği her türlü adımı tabii ki kontrol altında tutuyoruz. İsrail, sadece saldırdığı Filistin ve Lübnan’ın istikrarını hedef almıyor. Oradaki yangının çevreye etkilerinin olması için de uğraşıyor. Bunları bizim göz ardı etmemiz mümkün değil. Biz bütün bunların farkındayız. Elimiz kolumuz da bağlı durmuyoruz. Elbette toplumu tehdit eden her türlü riske karşı hükümetimizin tespit ve bertaraf etme çalışmaları var.

“Kaos iştahı ile hareket edenler karşısında hep bizi bulacak”

Provokasyon peşinde koşanlar, kaos iştahı ile hareket edenler bugüne kadar hep karşısında bizi buldu. Bundan sonra da bulacak. Yalanı yok etmenin yolu doğruları bıkmadan, usanmadan söylemektir. Maalesef bazı siyasetçiler de birtakım politik çıkarlar uğruna bu algı operasyonlarına dahil olabiliyor. Hangi yola başvururlarsa vursunlar karşılarında başta istihbaratımız olmak üzere her an hükümetimizi, bizleri bulacaktır. Bunlara karşı eli kolu bağlı duran bir hükümet yok. Bunu benim milletim gayet iyi bilmelidir.

“Sokaklarımızı karıştırmaya teşebbüs edenler bedelini ağır öder”

Vatandaşlarımız sosyal medya başta olmak üzere birçok mecradaki organize yalanlara karşı son derece dikkatli olmalıdır. Her duyduklarına inanmamalı, resmî açıklamalara odaklanılmalıdır. Hep söylediğim gibi, iç cepheyi sağlam tutmak önemli. Bizim iç cephemize saldıran ve her maskeyi takabilen yapılara karşı birliğimizi müdafaa etmemiz son derece mühim. Milletimiz bunlara karşı sapasağlam durduğu müddetçe biz bunların tümüyle evelallah mücadele ederiz. Sokakları karıştırmaya teşebbüs edenleri buradan bir kez daha uyarıyorum, böyle bir hata yapmasınlar, bedelini ağır öderler.

“Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz”

İnsanlığı katledenleri durdurabilmek, bunun yanında toplumların vicdanlarını harekete geçirmek için ne kadar geniş kitlelere erişebilirsek o kadar iyi. Videomuzu paylaşarak hissiyatımıza ortak olan İngiliz müzisyen Roger Waters, Yunanistan eski ekonomi bakanı Yanis Varufakis gibi isimlere de teşekkür ediyorum.

Gazze’deki soykırım herkesin önünde gerçekleşmiş ve insanlığın tarihi utançları arasındaki yerini almıştır. Bu utancın izlerini bugün İsrail denen Siyonist terör örgütünün yanında duranlar, nesiller boyunca taşıyacaktır. Bizim en son millete seslenişte yaptığımız konuşmadaki bazı başlıklar hemen İsrail yayın organlarında yer aldı. Çok rahatsız olmuşlar. Benimle ilgili İsrail gazeteleri hemen manşet atmış. Biz onlardan izin alacak değiliz tabii ki. Gereğini yaptık, Allah tesirini halk etsin. Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz. Ama Siyonist İsrail’in böyle bir derdi yok. Onlar soykırıma devam edecekler. Biz de Siyonist İsrail’in işledikleri suçları dünyanın gözüne soka soka anlatacağız.

“Ülkemde terör devletlerinin yaptıklarına karşı büyük bi
r bilinç oluştu”

Gururla söylemeliyim ki, ülkemde terör devletinin yaptıklarına karşı elhamdülillah büyük bir bilinç oluştu. Bunu kalıcı kılmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Batılı ülkelerde de bu anlayışı geliştirmemiz şart. Bizler de İsrail soykırımının hesabını sormak için hukuk ve diplomasi zemininde ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Durmak yok, bu konuda yola devam diyoruz. İletişimin tüm mecralarını kullanıyoruz. Bunu da yine başta İletişim Başkanım olmak üzere yapmaya, iletişim mecralarını etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz.

“Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek”

İsrail, Şam’ı işgal ettiği anda Suriye’nin kuzeyine gelmiş olacak. İsrail’in, birtakım hesapları olabilir ama en büyük hesap sahibi Allah’tır. Rabbimizin hesabı da muhakkak bu hesapların üzerinde bu da tecelli edecektir. Yani ayet-i kerimede Rabbimiz ne buyuruyor? En büyük hesap edici O’dur. Onlar hesapları yaparlar ama Allah’ın hesabını hiçbir zaman tutturamazlar. Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek. Filistin özgür olacak, Lübnan özgür kalacak. Kanlı ellerini uzattıkları her toprak parçasında, vatanlarını savunan yiğitlerin haklı ve soylu direnişi ile karşılaşacaklar. Zafer muhakkak sabredenlerin olacak.

“Suriye’de de acil ve kalıcı bir barışı savunacağız”

Suriye çok acılar çekti. Onlara yenilerinin eklenmesine insanlık karşı çıkmalıdır. Suriye’deki iç savaşın başından beri, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğumuzu dile getirdim. Suriye’nin egemenliğini korumak için diplomatik yolların tümünü kullandık. Türkiye’nin attığı her adım, bölgedeki gerilimi azaltmaya, çözüm arayışlarına zemin hazırlamaya yönelik oldu.

Bugün de diplomatik kanalların etkin kullanımı çatışmanın tırmanmasını engelleyebilir. Barışı ve huzuru katleden bir canavara dönüşen İsrail, karşısında insanlığı bulmalıdır. Biz Suriye’nin birliğini yeniden sağlaması, barışa ve huzura ulaşması için çalışmaya devam edeceğiz. Suriye’de adil, onurlu, kalıcı ve kuşatıcı bir barış ikliminin oluşması için çabalarımızı artıracağız. Biz, her yerde olduğu gibi Suriye’de de acil ve kalıcı bir barışı savunacak, barışın yanında duracağız.

“İsrail, küresel barışa yönelik en somut tehdittir”

İsrail, bölgesel ve küresel barışa yönelik en somut tehdittir. Bu tehdidi dünya barışını koruma görevini üstlenenler sonlandırmalı ve barışı muhafaza etmelidir. Suriye’deki iç savaşın başından beri Rusya’nın atacağı adımları dikkatle takip ediyoruz. Çünkü Rusya, Suriye’yle müşterek hareket ediyor. İran’la ilgili konuda da Rusya, İran, Suriye, bütün bu üçlü mekanizma birlikte hareket ediyor. Diğer tarafta ise Amerika, İngiltere, Almanya’dan oluşan koalisyon güçleri bulunuyor.

Koalisyon güçleri PKK/YPG terör örgütünü hamiliğine soyunmuş durumda. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı en büyük tehdit oluşturan bu duruma karşı Rusya, İran ve Suriye’nin daha etkili tedbirler alması elzemdir. Benzer şartlar Irak’ta da yaşanmaktadır. Bu nedenle, bir yanda İsrail’in savaşı tüm bölgeye yayma çabaları, diğer yanda terör örgütlerinin bölücü ve yıkıcı faaliyetleri ortadayken, küçük çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak dayanışma içinde bölgeyi kurtarmamız lazım. Yükümüz ağır, işimiz çok.

Yunanistan ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi

2023 seçimleri sonrası Yunanistan ile Türkiye arasındaki mevcut kronik sorunu nitelikli bir müzakere yoluyla çözebilir miyiz diye bir anlayış başladı. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’le birlikte bu sürece siyasi destek verdik ve Dışişleri Bakanlığımız bu konuyla ilgili kapsamlı bir çalışma başlattı. Sorunların tanımlanması, içeriğinin çizilip ortaya konması, belli çözümlerin bulunması konusunda iki tarafta da irade olması önemli.

Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Yunanistan’a gidecek, bu konularla ilgili görüşmeler yapacak. Tüm bu konuları, Ege ile ilgili bütüncül yaklaşımımız temelinde görüşeceğiz.

“İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır”

Türkiye ile Yunanistan tarihsel bağları bulunan iki komşu ülkedir. İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır. Türkiye ile Yunanistan ilişkileri, bu esas ekseninde inanıyorum ki daha güzel günlere doğru ilerliyor. Biz, başından beri iki ülkenin gündemindeki meselelere çözüm odaklı yaklaşıyoruz. “Çözüm iradesini iki ülke ortaya koyabilir ve sorunları geride bırakabilir” diyoruz.

Deniz ve hava sahası yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak belirlenmesini öteden beri istiyoruz. Bölge ülkeleri olarak ancak diyalog ve iş birliğiyle güvenlik ve istikrarı artırabilir, çatışma risklerini azaltabiliriz. Biz hakkaniyetin peşindeyiz. Kimsenin toprağında gözümüz olmadığı gibi, hakkımızı sonuna kadar muhafaza etme kararlılığımız da tamdır.

MHP Genel Başkanı’nın DEM Parti Eş başkanlarının elini sıkması

Ortada net ve kararlı bir biçimde uzatılan bir el var. Biz Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu tavrı ülkemizin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı buluyoruz. Sayın Bahçeli, Türkiye’nin siyasi yapısında uzlaşma ve diyalog çağrısının önemine burada bir vurgu yapıyor. Dolayısıyla Sayın Bahçeli’nin bu attığı adım, bir kenara konulamaz. Biz yıllardır bunu dile getiriyoruz.

“Bahçeli’nin attığı adım çok çok önemli bir adımdır”

Sayın Bahçeli’nin özellikle attığı bu adım bana göre çok çok önemli bir adımdır. Sayın Bahçeli’den böyle bir adım beklemeyenler olabilir. Ama biz kıdemli bir siyasetçi olarak Sayın Bahçeli’nin böyle bir adımı atmasını garipsemedik. Önemli bir adım olarak gördük. Temennimiz odur ki bundan sonraki süreçte de bu adımları atanların sayısı çoğalsın. Bu adımları atanların sayısı çoğaldıkça da inşallah yeni Anayasa konusunda toplumsal mutabakatın tabanını genişletebiliriz.

“Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır”

Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil edilmesi yatıyor. Bunu yıllardır dile getiriyoruz. Türkiye’de terör yöntemleri ile bir yere varılamayacağı çok nettir. Artık herkesin bunu anlamış olması gerekir. Bölgemizdeki gelişmelere bakıldığında, ülkemizdeki huzur ve barış iklimini tahkim etmek, herkes için en hayırlısıdır. Terör örgütleriyle çevrelenmiş bir coğrafyada, Irak’ta gerilimlerin, Suriye’de iç savaşın yaşandığı, İsrail’in vahşileştiği bir dönemde içeride barışın tesisi önem kazanıyor. Biz Türkiye’de demokratik siyasetin alanını genişletmek için bugüne kadar tüm engellemelere, sabotajlara, haince planlara rağmen köklü adımlar attık. Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır.

“Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız”

Buna rağmen “biz irademizi demokrasi dışı odaklara teslim ediyoruz, her adımımızı bu anlayışla atıyoruz” demek yapıcı bir yaklaşım olarak görülmez. Terörün her türlüsüyle mücadele eder ve karşısında yer alırız. Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız. Çünkü biz siyaseti, ülkemizin huzur ve birliğini güçlendirmek, milletimize hak ettiği kaliteli hizmetleri sunmak için yapıyoruz. Yeni anayasa çağrımız da bunun içindir. Türkiye’nin ayağına darbecilerin taktığı prangaları söküp atmanın yolu kapsayıcı, adil, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmaktan geçiyor.

Türkiye’nin Balkanlar’daki gerilimlerin önlenmesindeki ro

Her şeyden önce bu seyahatimiz zaten onun en güzel örneği. Üstleneceğimiz rol her an vardır. Gerek Arnavutluk gerek Sırbistan’da, bugün basın toplantısında da Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’le birlikte ortaya koyduğumuz tavır ve açıklamalar bunun zaten en güzel örneğini teşkil etti. Dikkat ederseniz ifademde özellikle kullandığım şu cümleler sıradan değil. “Biz birilerinden bazı müsaadeleri almak suretiyle cümle kuramayız ve kurduğumuz cümlelerle ilgili de izin alarak adım atmayız. Biz cümlemizi kurduğumuz zaman tam hedefe odaklanarak kurarız.”

Nitekim mevkidaşım Sayın Vucic de aynı karakterde bir insan. Bu konularda kararlı duruşları olan bir insan. Bölgede özellikle örnek bir insan. Belki gözlerinizden kaçmış da olabilir. Bizim savunma sanayiiyle ilgili müşterek atacağımız adım da bunun bir ifadesidir. Dışişleri Bakanım, savunma sanayiiyle ilgili bakan arkadaşlarım bu çalışmayı yapacaklar. Balkanlar’daki etnik gerilimler, tarihi ve siyasi dinamikler açısından oldukça karmaşık bir tablo sunuyor. Türkiye de Balkan ülkeleriyle derin tarihsel, kültürel ve siyasi bağlara sahip. Bu bağlar, Türkiye’nin bölgede barış ve istikrar sağlamada daha aktif bir rol üstlenmesini gerektiriyor.

“Kriminal tiplerin aramızda dolaşmasından rahatsızız” açıklaması

Bir devlet öncelikle vatandaşlarının güvenliğini, adalet ve ekonomik refahı temin etmelidir. Bunun için 22 yıldır ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Şiddetin her türlüsü ile mücadele bizim görevimiz ve bunun için elimizden gelenin ötesinde adımlar atıyoruz. Mücadelede aksayan yönler ortaya çıktığında ise hiç vakit kaybetmeden gerekli tedbirleri alıyoruz.

“Cezasızlık algısına müsaade edemeyiz”

Son dönemde yaşanan kimi cinayetler ve hadiseler milletimizin kendini güvende hissetme ve adalete olan inancını zedeleme eğiliminde. İnsanımız rahat olsun, toplumun huzurunu bozan, güvenliği tehdit eden kim olursa olsun cezasını çekecektir. Yaptığımız derin analizlerde şiddet olaylarını önlemede gerek işlevsel, gerek yapısal eksikliklerin tespiti halinde oraya müdahaleden çekinmeyiz. Bu noktada toplumumuzda cezasızlık algısına müsaade edemeyiz.

Cezaların ıslah edici ve caydırıcı olması noktasında sorunlu alanlara neşter vuracak yasal düzenlemeler yapacağız. Hangi kurumda, hangi sistemde bir zafiyet varsa nokta atışlarıyla sorunu gidereceğiz. Emniyet, yargı, medya konularında atılacak adımlar olduğunu görüyoruz. Suça meyilli kişilerin tutuklu yargılanması esas olacak ve yargılamada da bu kişilerin bu durumları esas alınarak infaz işlemleri yürütülecek.

“Suç işleyen mutlaka cezaevine gireceğini bilecek”

Ceza infaz sisteminde yapacağımız değişikliklerle suç işleyen cezaevine mutlaka gireceğini bilecek. Bu konuda teknik çalışmaları gerek Adalet Bakanlığı gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuz yapacak. Yapısal sorunlarla ilgili de incelemeler yapıyoruz. Suçla en etkin mücadeleyi sağlayacak yapısal değişikliklere de ihtiyaç duyulması halinde onların da adımını atacağız. Suç tiplerine göre daha net ve caydırıcı ceza politikaları uygulayacağız. Toplumda oluşturulmak istenen “suçlular cezasız kalıyor, yapanın yanına kar kalıyor” anlayışının doğru olmadığını vatandaşlarımız görecektir. Yargının hızlanması için yıllardır attığımız adımlar ortada. Burada mesafe aldık ancak “geç gelen adalet adalet değildir” anlayışı ile çalışmaya devam edeceğiz.

Köftede ‘domuz eti’ tartışmaları

Türkiye’de 724 bin gıda işletmesi var. Bunlar üretenler, satanlar, dağıtanlar. Bunlar her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından mutlaka bir kez denetlenir. Bu yıl denetimlerin sayısı 1 milyona yaklaştı. Tarım ve Orman Bakanlığımız bir sıkıntı tespit edildiği anda bunları elektronik olarak anlık takip edilebilecek bir hale getirdi. Sözünü ettiğiniz köftecideki denetimde Ankara’da iki şubede uygunsuz gıda tespiti yapılıyor. Savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor. İtiraz süreçleri oluyor. Mahkeme Tarım Bakanlığımızın kararını önce iptal ediyor, Bakanlık tarafından bu karara itiraz edildiğinde bu kez itirazlar kabul ediliyor. Yargı süreci tamamlandığında ve kesinleştiğinde de bu denetim raporu yayımlanıyor. Bakanlığımızın yapmış olduğu idari işlemler de yargısal denetim altındadır. Herkesin de kendini savunma hakkı bulunuyor. Netice itibarıyla mahkeme nihai kararı veriyor, Bakanlık da denetimin sonucunu yayımlıyor. Bu denetimlerimiz devam edecek, devam ediyor. Sonuç itibarıyla gıda konusu hakikaten ciddiye alınması gereken bir husus.

AK Parti’de değişim süreci

Bizim parti programı zaten sürekli olarak hep değişime tabidir. Ama bunun yanında da tabii idari mekanizmalarda, partimiz içerisinde bazı değişiklikler olabilir. Genel Başkan Yardımcılarında aynı şekilde değişiklikler olabilir. Kabinemizde biliyorsunuz iki arkadaşımız değişime tabi oldu. Şimdi bu yeni süreçte de hem Genel Başkan Yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir.

Kaynak: TRTHaber

Ünlü Bilgisayar Markalarının Bilgisayar Üretmeden Önce Ne Yaptıklarını Öğrenince Biraz Şaşırabilirsiniz!

Onların bu ilginç başlangıçları, hiç beklemedikleri serüvene de kapı aralamış oldu.

Hepsini de bilgisayar modelleri ile tanısak da aslında onlar, bugünkünden çok farklı üretimler gerçekleştirdiler.

En ilginci ile listeye başlayalım: Samsung.

1938’de Güney Kore’de kurulan Samsung, başta bir gıda ve balık ihracatçısı olarak sektöre adım attı. Daha sonra şeker, tekstil ve sigorta gibi birçok farklı sektöre girdi. 1960’larda ise elektronik sektörüne adım atarak televizyon, buzdolabı ve diğer ev aletlerini üretmeye başladı.

Bilgisayar üretimi ise 1980’lerde başladı. Bugün bilgisayar çipleri, bellek ürünleri ve dizüstü bilgisayarlar üretiyor.

Sony’i elektronik bir marka olarak bilsek de kendisi bir zamanlar radyo tamiri yapıyordu.

1946’da kurulan Sony, başlangıçta elektronik test ekipmanları ve radyo tamiri yapıyordu. Şirketin ilk ürünü ise ilginçtir ki pirinç pişirme makinesiydi. Daha sonra ünlü marka, manyetofonlar, radyolar ve Walkman gibi devrim yaratan ses cihazlarıyla tanındı.

1990’larda ise hafızalara kazınan meşhur VAIO markası altında dizüstü bilgisayar üretmeye başladı.

Bilgisayar deyince akla ilk gelen Microsoft, programlama dili derliyordu.

1975’te kurulan Microsoft’un ilk yaptığı şey bir BASIC programlama dili derlemekti. Bilgisayarlar zaten ortaya çıkmıştı, ancak Microsoft bu dönemde donanım üretmiyordu. Şirketin odağı, yazılım geliştirmekti.

2000’li yıllarda ise Surface serisiyle bilgisayar üretimine başladı.

Ünlü bilgisayar markalarından birisi olan HP de test ekipmanları üreten bir şirketti.

HP, 1939’da elektronik test ekipmanları üreten bir şirket olarak kuruldu. İlk ürünlerinden biri de ses frekanslarını ölçen bir osilatördü ve bu cihaz, Walt Disney tarafından “Fantasia” filmindeki ses düzenlemeleri için kullanılmıştı.

1966’da ise HP, ilk mini bilgisayarını (HP 2116A) piyasaya sürdü ve daha sonra masaüstü bilgisayar ve yazıcı üretimine adım attı.

Bilgisayardan çok uzak bir yerde olan IBM, tartı bile satmıştı.

1911 yılında kurulan IBM, ilk olarak ticari zaman saatleri, tartı makineleri ve delikli kart tabanlı veri işleme makineleri üretti. O dönemde IBM’in en ünlü ürünü, delikli kart sistemleri ile veri işlemekti. Özellikle devlet ve büyük şirketler için veri işleme sistemleri sağlıyorlardı.

Şirket, 1950’lerde dijital bilgisayar üretimine başladı.

Sektöre uzak olmasa da Lenovo’nun da başlangıçta bilgisayar ürettiğini söylemek güç olur.

Lenovo, 1984 yılında Çin’de kurulmuştu. Şirketin başlarda amacı teknoloji ve bilgisayar distribütörlüğü yapmaktı. Başlangıçta IBM ve diğer büyük markaların bilgisayarlarını satarak işe başladılar.

2005 yılında ise IBM’in kişisel bilgisayar bölümünü satın alarak uluslararası alanda büyük bir bilgisayar üreticisi oldu.

Başta bilgisayar üretimi yapmayan bir diğer şirket de Asus.

1989’da Tayvan’da kurulan Asus, başlangıçta anakartlar ve bilgisayar bileşenleri üretimi yapıyordu. Şirket, bilgisayar teknolojisinin temel parçaları olan anakart, grafik kartı gibi ürünlerle sektöre adım attı.

2000’lere gelince de kendi markası altında dizüstü bilgisayar ve tabletler üreterek sektöre adım atanlar arasında yerini aldı.

Sürpriz sonlu: Toshiba, telgraf ekipmanları üretiyordu.

1875 yılında kurulan Toshiba, ilk başlarda telgraf ekipmanları üreten bir şirketti. Şirket, zamanla elektrikli ürünlere ve ev aletlerine odaklansa da 1980’lerde bilgisayar pazarına adım attı.

Günümüzde öncü konumunda olan bilgisayar markaları, aslında sektöre çok farklı şekilde adım attılar. Hepsinin de bugünkü başarısı ise su götürmez bir gerçek. Peki siz en çok hangisine şaşırdınız?

Kaynaklar: Computer History, İTÜ

Düşüncelerim Neden Bu Kadar Önemli?

Hepimizin gün içinde olur olmadık şeyler aklından geçmiştir. Hatta bazen bu düşünceler bizi rahatsız eder ve gerçekleşmesinden de korkarız. Örneğin metro beklerken çoğu kişinin aklına, acaba önüne atlar mıyım düşüncesi gelmiştir fakat bunu davranışa döken kişi sayısı oldukça azdır.

Düşüncelerine olması gerekenden fazla önem atfeden insanlar için bu tarz şeyleri düşünmek oldukça yorucudur çünkü davranışa dökme ihtimalleri onlarda extra bir kaygıya sebep olur. Aksine, bu düşüncenize çok da önem vermezseniz herhangi bir düşünce olarak zihninizin bir köşesinde kaybolup gider.

Düşünceler onlara yüklediğimiz anlamlar kadar değere sahiptir. Onlara ne kadar anlam yüklerseniz ve ciddiye alırsanız sizin üzerinizde o kadar etkili olurlar.

Düşüncelerim Davranışlarımı Nasıl Etkiler?

Ansızın sergilediğimiz bazı davranışlarımız varmış gibi görünse de her davranışın öncesinde yatan bir düşünme süreci vardır. Bu süreç bazen uzun bazen de kısadır. Durumun ciddiyeti de düşünme süreci üzerinde oldukça etkilidir.

Davranışlarımız düşüncelerimizin çıktıları yani dışavurumlarıdır. Öfkeli bir davranış sergilemeniz çevreye, bir durumla alakalı oldukça rahatsız edici düşüncelere sahip olduğunuz mesajını verir. Yani aslında durumun düşüncelerden yani zihinden taşacak kadar ciddi olduğunu gösterir. Çünkü davranışlarımızla aslında kendimize bu düşüncemi önemsiyorum, benim için bir değere sahip mesajı veririz. Bu sebeple unutulmamalıdır ki düşünce boyutundan davranış boyutuna geçen bir durum artık eskisi kadar önemsiz değildir.

Az önceki örnekten yola çıkarsak; ‘Acaba metronun önüne atlar mıyım’ düşüncesi sizi uzun süre meşgul ediyorsa, bunu düşünmeyi bırakamıyorsanız bu sizin zihin dünyanız üzerinde oldukça etkilidir fakat bu düşünceden yola çıkarak ‘ya atlarsam’ diye düşünmeye başlayıp metro kullanmayı bırakırsanız durumun ciddiyetini bir üst seviyeye taşımış olursunuz. Bu da gündelik hayatınızın kontrolünü sizin elinizden alarak o düşünceye vermek demektir. Sonrasında devam eden ‘acabalı’ düşünceler birbirini zincirleme şekilde devam ettirir ve kendinizi bir çıkmazın içinde bulursunuz.

Davranışlarımı Nasıl Kontrol Edebilirim?

Davranışlarımız düşüncelerimizin dışavurumudur, bu sebeple düşüncelerimizi düzenleyerek davranışlarımız üzerinde oldukça kontrol sahibi olabiliriz.

Kaygılı durumlarda mantığımızla düşünmek oldukça zordur, özellikle kaygı seviyeniz yüksekse en olmayacak şeyler bile düşünülebilir. Böyle durumlarda önce kaygı yatıştırılmalıdır. Kaygı normal bir seviyeye düşürüldükten sonra düşüncelerinizin ne kadar mantıklı olduğunu tartmanız gerekir. Bunu için uygulanabilecek en iyi yöntem kanıt oluşturmadır.

Kanıt Toplama: Özellikle sizi rahatsız eden bir düşünceyle alakalı bu düşünceyi destekleyen, onun size gerçek olduğunu düşündüren hangi kanıtlar olduğunu sorgulayın. Bu kanıtların gerçekleşme ihtimali nedir, daha önce başınıza bu tarz bir durum geldi mi gibi soruları kendinize yöneltin.

Düşündüğünüzde sizi kaygılandıran durumlar başınıza gelirse en kötü ne olabilir, en iyi ne olabilir bunlar üzerinde düşünün. Kötü ve iyi olabileceğini düşündüğünüz senaryoların da ne kadar gerçekçi olduğuyla alakalı kanıtlar toplayın.

Gördüğünüz gibi yine en başa kanıt toplamaya döndük. Bunun sebebi zihnimizin bu şekilde bir işleyişe sahip olmasıdır. Özellikle düşünmeye meyilli ve kaygılı biriyseniz beyniniz kanıtlarla ikna olacaktır. Bu sayede bilişsel olarak yeniden yapılanma sağlanacaktır.

Davranışlarımı Nasıl Değiştirebilirim?

Uzun süredir aynı davranış kalıplarıyla yaşıyorsanız bu, ilk zamanlar zorlayıcı olabilir. Davranışları birdenbire değiştirmek kolay değildir ve bu gibi durumlarda adım adım gitmek gerekir. Atılan küçük adımlar zamanla büyük sonuçlar verebilir.

Bir duruma karşı gerçekleştirdiğiniz davranışınızı değiştirmek istiyorsanız öncelikle neden değiştirmek istediğinizin farkına varın. Farkındalık kazandığınızda neden değiştirmek istediğinizi, değiştirdiğinizde hayatınızda nasıl sonuçlar ortaya çıkaracağını görmüş olursunuz. Bu sayede davranışınızı değiştirmek konusunda motivasyon da kazanırsınız.

Davranış değiştirmeye, sizi kaygılandıran bir durumun üzerine gitmek örnek verilebilir.

Ulaşmak istediğiniz, hayatınıza katmak istediğiniz davranış sizin için bir sonuçsa ona gidecek davranışları adım adım planlamanız gerekir. Örneğin sizi kaygılandıran durum panik atak yaşama kaygısıyla araba kullanmamaksa; önce arabada bir süre oturmak, sonra arabayı çalıştırarak beklemek, sonra kısa mesafede araba kullanmak ve en sonunda bunu uzun mesafeye çıkarmak gerekir. Bu saydığımız adımlar aynı gün içinde ya da bir kerede yapılabilecek adımlar olabilir ya da olmayabilir, bu size bağlıdır. Bu adımları defalarca tekrar ederek de sonraki adıma geçebilirsiniz bir kere yapmanız yeterli de olabilir. Bu adımları tamamladıkça hedefe biraz daha yaklaşırsınız ve ilerlemeyi gördükçe motivasyonunuz artar. Adımları tamamlamanın sonunda ise ulaşmak istediğiniz davranışa ulaşırsınız yani panik atak yaşarım kaygısıyla araba kullanmaktan kaçınma davranışınızı değiştirmiş olursunuz. Adımları kendi başınıza tamamlamak her zaman kolay olmayabilir. Eğer tek başınıza ilerleyemiyorsanız profesyonel destek almanız önemlidir. Çözmediğiniz bu tarz problemler zamanla daha da kökleşerek davranışlarınız üzerindeki kontrolü elinizden alabilir.

Dev Brokerlik Şirketinden Kripto Para Adımı Geldi!

Hong Kong’un en büyük online brokerlik firmalarından Futu Securities International, kripto para piyasasına adım atarak yatırım dünyasında yeni bir çığır açtı. Bu atılımla birlikte Hong Konglu yatırımcılar, artık platform üzerinden Bitcoin ve Ethereum üzere tanınan kripto paraları alıp satabilecekler. Futu’nun bu kararı, hem kripto para dalında hem de klasik finans piyasalarında değerli yankı uyandırdı.

Hong Konglu şirketten kripto para adımı

Hong Kong’un en büyük online brokerlik firması Futu Securities International, kripto para dünyasına adım attı. Şirket, bugün yaptığı açıklama ile platformunda Bitcoin (BTC) ve Ethereum (ETH) alım satımına başladığını duyurdu. Bu atılımla birlikte Hong Konglu yatırımcılar, mahallî para ünitesi Hong Kong doları yahut ABD doları kullanarak kripto varlık süreçleri yapabilecekler.

Futu’nun bu adımının ardında yükselişte olan kripto piyasasına daha fazla yatırımcı çekme maksadı yatıyor. Şirket, geçtiğimiz ay Hong Kong Menkul Değerler ve Vadeli Süreç Komitesi (SFC) tarafından lisansını yükselttirerek hem profesyonel hem de kişisel yatırımcılara sanal varlık alım satım hizmeti sunma hakkı elde etmişti.

Teşvik programı başlıyor

Yeni hizmetini duyuran Futu, birebir vakitte yatırımcıları cezbetmek için dikkat alımlı bir teşvik programı başlattı. Ağustos ayı boyunca 10.000 Hong Kong doları (yaklaşık 1.280 ABD doları) yatıran ve bu fiyatı 60 gün boyunca platformda tutan kullanıcılar ödül kazanacak. Yatırımcılar, 600 Hong Kong doları bedelinde Bitcoin, 400 Hong Kong doları pahasında süpermarket çeki yahut Çinli e-ticaret devi Alibaba’nın bir payı ortasında seçim yapabilecek.

Bununla birlikte, 80.000 ABD doları yatıran yatırımcılar için de başka bir ödül planı bulunuyor. Bu kullanıcılar, 1.000 Hong Kong doları bedelinde Bitcoin yahut yapay zeka çipi üreticisi Nvidia’nın bir payını tercih edebilecekler. Bilindiği üzere Nvidia’nın pay senetleri bu yıl %143 oranında paha kazanarak dikkat çekmişti.

Hong Kong, Bitcoin ve altcoin alanında öne çıkıyor

Futu’nun bu atılımı, Hong Kong’u kripto para ekosisteminin merkezlerinden biri haline getirme maksadıyla uyumlu görünüyor. Şirketin sunduğu teşvikler, bilhassa yeni yatırımcılar için cazip olabilir. Lakin uzmanlar, kripto para piyasasının volatilitesini göz önünde bulundurarak yatırım yapılması gerektiğini vurguluyor. Öte yandan, Futu’nun bu adımının öbür online brokerlik firmalarını da emsal adımlar atmaya teşvik edeceği öngörülüyor. Kesimde yaşanan bu rekabet, yatırımcılar için daha fazla seçenek ve potansiyel olarak daha düşük süreç fiyatları manasına gelebilir.

Kripto para piyasasının geleceği hakkında farklı görüşler bulunsa da, Futu’nun bu teşebbüsü, bölümün büyüme potansiyelini gözler önüne seriyor. Önümüzdeki devirde, Futu’nun bu adımının piyasaya ve yatırımcı davranışlarına nasıl yansıyacağı merakla bekleniyor.