Ticaret Bakanı Ömer Bolat, üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını değerlendirdi: Ana itici gücü açıkladı

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2024 yılının üçüncü çeyrek Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerini değerlendirdi.

Türkiye ekonomisinin yüzde 2,1 büyüme kaydettiğini hatırlatan Bolat, net mal ve hizmet ihracatının bu büyümeye 2,2 puan katkı sağladığını ifade etti.

Büyümenin ana itici gücü dış ticaret olmuştur” diyen Bolat, ihracat artışının ve ithalatın azalmasının büyüme kompozisyonunda dengeli bir yapıya işaret ettiğini belirtti.

Bolat, “Üretim, istihdam, yatırım ve ihracata öncelik veren ekonomi programımızın olumlu etkileri, büyüme verilerinde görülmektedir. 2024 yılının ilk dokuz ayında yüzde 3,2’lik büyümenin 1,9 puanı net mal ve hizmet ihracatından gelmiştir. İhracat artışı ve ithalatın düşüşüyle dış ticaret temelinde bir büyüme modeli inşa ediyoruz” dedi.

Cari işlemler ve istihdamdaki gelişmeler

Bakan Bolat, cari işlemler hesabında üst üste dört ay fazla verilmesinin ve 2024 yılı üçüncü çeyreğinde 9,3 milyar dolarlık fazla kaydedilmesinin önemine değindi.

Ayrıca, istihdamdaki artışa dikkat çekerek, “Üçüncü çeyrek itibarıyla istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 44 bin kişi artarak 32 milyon 734 bin kişiye ulaşmıştır” diye konuştu.

Sürdürülebilir büyüme ve enflasyonla mücadele

Enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürerek sürdürülebilir büyüme için uygun makroekonomik ortamı sağlamayı hedeflediklerini belirten Bolat, “Önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüşle birlikte ekonomik büyümemizin daha da hızlanacağını öngörüyoruz” dedi.

Bakanlık olarak ihracatı artırmaya yönelik destek mekanizmalarını aktif bir şekilde uyguladıklarını ve sanayiyi düşük fiyatlı ithalata karşı koruyacak adımları kararlılıkla attıklarını sözlerine ekledi.

İTO Başkanı Avdagiç’ten büyüme verileri için ‘yeni faz’ mesajı

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye ekonomisinin 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2,1 büyümesini sosyal medya platformu X üzerinden değerlendirdi. Avdagiç, sıkı para politikasının sanayi ve yatırım üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, 2025’te üretim ve ihracata öncelik veren reformların hayata geçirilmesinin önemini vurguladı.

“Rekabetçiliği koruyacak adımlar bekleniyor”

İhracatın üçüncü çeyrekte yüzde 0,8 büyüme kaydetmesini ve büyümeye 2,2 puanlık katkı sağlamasını olumlu değerlendiren Avdagiç, iş dünyasının öncelikli beklentisinin, ihracatçı sektörlerin rekabet gücünü artıracak adımların atılması olduğunu belirtti.

Avdagiç şu ifadeleri kullandı:

“2025 yılında özellikle ihracatçının ve ihracata çalışan sektörlerin ‘rekabetçiliği koruyacak‘ adımların atılması ve tedbirlerin alınması iş dünyasının öncelikli beklentisidir. Sıkı para politikasının etkisiyle sanayi ve yatırım verilerindeki durum, 2025’te ‘üretim ve ihracatı önceliklendiren reformların’ baş aktör olacağı yeni bir faza geçilmesinin yararlı olacağına işaret ediyor.”

“Enflasyonda kalıcı düşüş için üretim şart”

Avdagiç, kalıcı bir enflasyon düşüşü için üretim, istihdam, ihracat ve yatırımların sağladığı desteğin kritik olduğunu vurgulayarak, “Hedeflediğimiz istikrarlı büyüme oranlarına, üretimin gücüyle adım adım ilerleyebiliriz” dedi.

Sanayi ve ihracat reform bekliyor

Avdagiç’in açıklamaları, 2025 yılına yönelik iş dünyası beklentilerinin altını çizerken, sanayi ve ihracat odaklı reformların ekonomide sürdürülebilir bir büyüme için hayati rol oynayacağına işaret ediyor. İTO’nun önceliği ise Türkiye’nin üretim ve ihracatla büyüme stratejisini güçlendirmek.

ASO Başkanı: Sanayi sektöründeki daralma önümüzdeki zorlu sürece işaret ediyor

TÜİK’in açıkladığı 2024 üçüncü çeyrek büyüme rakamlarıyla ilgili açıklamada bulunan ASO Başkanı Seyit Ardıç, sanayi sektöründe üst üste iki çeyrekte de daralma yaşanmasının, ekonominin istihdam ve katma değer oluşturabilmesi açısından büyük bir risk oluşturduğunu vurguladı.

Yüzde 2,1 ile büyümenin beklentilerin altında kaldığına dikkat çeken Ardıç, dezenflasyon sürecinin sektörler arasında büyüme farklılaşmasına neden olduğunu ve sanayi sektörü üzerinde baskının artmaya devam ettiğini dile getirdi.

Büyümeyi zayıflatacak gelişmeler söz konusu

Dezenflasyon sürecinin üretimi aşındırdığına ve mevcut öncü göstergelerin dördüncü çeyrekteki üretim daralmasının biraz daha hızlanacağına işaret eden Ardıç, inşaat yatırımları hızlanırken, enflasyonla mücadelede sıkılaştırıcı politikaların en önemli etkisinin makine ve teçhizat yatırımlarında görüldüğünü açıkladı ve ekledi: “2019’dan bu yana ilk kez iki çeyrek üst üste daralmaya işaret eden makine ve teçhizat yatırımları, üçüncü çeyrekte yüzde 8,6 azaldı. Bu düşüş, önümüzdeki dönemde büyümeyi zayıflatacak bir gelişmedir.”

Bu yavaşlama dezenflasyonist sürece ne kadar destek verecek?

Sıkılaştırıcı politika uygulamalarının etkisinin son çeyrekte daha da belirginleşmesinden ötürü, iç talepteki zayıflama ve üretimdeki azalış ile büyüme rakamlarının daha da aşağıya inebileceğine dikkat çeken Ardıç, bu yavaşlamanın dezenflasyonist sürece ne kadar destek verip vermeyeceğinin büyük önem taşıdığını vurguladı ve “Diğer önemli husus ise bu sürece maliye politikasının somut desteği ve harcama azaltıcı tasarruf politikalarının daha da belirginleşmesidir. Aksi halde fiyatlama davranışları dezenflasyonist süreci sekteye uğratacaktır” ifadelerini kullandı.

Sanayicilerimizin acil beklentisi: Uygun faizli ticari kredi

Üretim, istihdam ve ihracatın daralmaması için reel sektörün finansman açısından mutlaka desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Ardıç, “KOBİ’lerimiz başta olmak üzere sanayicilerimizin acil beklentisi, uygun faizli ticari kredi mekanizmalarının devreye alınmasıdır. Özellikle üretim ve ihracat odaklı sektörlere yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı için düşük faizli bir kredilendirme politikası, sıkılaştırıcı politikanın büyüme üzerindeki olumsuz geçişini yumuşatabilecektir” açıklamasında bulundu.

Cevdet Yılmaz’dan üçüncü çeyrek büyüme değerlendirmesi: Dış talep zayıf, net ihracat güçlü

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2024 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, Türkiye ekonomisinin yıllık bazda yüzde 3,6 oranında büyüdüğünü ve bu performansın Orta Vadeli Program’da belirtilen yıllık büyüme tahminine yakın olduğunu ifade etti.

Yılmaz, büyümenin aralıksız olarak 17 çeyrektir devam ettiğine dikkat çekerek, siyasi istikrar ve öngörülebilirliğin bu başarıda önemli rol oynadığını vurguladı. Ancak mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak büyümenin bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,2 oranında azaldığını belirtti.

Dış talepte zayıflık, net ihracatta güçlü performans

2024 yılı üçüncü çeyrek büyümesinde sıkı para ve maliye politikalarının etkilerinin yanı sıra sanayi üretimi ve ihracat performansını olumsuz etkileyen zayıf dış talep koşulları belirleyici oldu. Yılmaz, kamu tüketim harcamalarındaki düşüşün ardından yurt içi talebin büyümeye katkısının -0,1 puana gerilediğini, buna karşılık net ihracatın ithalattaki yavaşlama sayesinde büyümeye 2,2 puanlık pozitif katkı sağladığını ifade etti.

Net mal ve hizmet ihracatının, 2024 yılı genelinde olduğu gibi üçüncü çeyrekte de büyümenin kompozisyonundaki dengelenmede önemli bir rol oynadığı belirtildi.

Üretim tarafında sektörel dağılım

Üretim yönünden bakıldığında, 2024 yılı üçüncü çeyreğinde farklı sektörlerin performansı şöyle şekillendi:

* Hizmetler sektörü: yüzde 2,9 büyüme
* Tarım sektörü: yüzde 4,6 büyüme
* Sanayi sektörü: yüzde 2,2 küçülme

Sanayi sektöründeki küçülmenin, zayıf dış talep koşullarından kaynaklandığı ifade edilirken, hizmetler ve tarım sektörlerinin büyümeye katkı sağlamaya devam ettiği vurgulandı.

Dördüncü çeyrek için toparlanma beklentisi

Yılmaz, dördüncü çeyreğe yönelik öncü göstergelerin, iç ve dış faktörlerin etkisiyle talep koşullarında toparlanma yaşanabileceğine işaret ettiğini belirtti. “Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı politikalarla ekonomimizi büyütmeye devam ediyoruz” diyen Yılmaz, enflasyonla mücadelede de kararlılıkla ilerlediklerini söyledi.

Cari açıkta düşüş ve risk primi iyileşmesi

Ekonomik programın olumlu sonuçlar verdiğini ifade eden Yılmaz, cari açıkta düşüş, rezervlerde artış ve risk priminde azalma yaşandığını söyledi. İşsizliğin tek haneli seviyelerde seyretmeye devam ettiğini belirten Yılmaz, Orta Vadeli Program’ın (2025-2027) fiyat istikrarını sağlama ve kapsayıcı büyüme hedefleri doğrultusunda kararlılıkla uygulanacağını vurguladı.

Ekonomik politikalar güçlü siyasi irade ile destekleniyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye ekonomisinin sağlam temeller üzerinde büyümeye devam ettiğini belirtti. Güçlü siyasi irade ve koordinasyonla uygulanan ekonomik programın, uzun vadeli refah artışı ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada etkili olduğunu ifade etti.

Yılmaz, “Ekonomik dengelenme süreçlerini başarıyla yönetiyoruz. Dış talepteki zayıflığa rağmen net ihracatın katkısı ile büyümede pozitif bir görünüm sergiliyoruz. Bu süreçte tasarruf tedbirleri ve sıkı politikalarla orta vadeli hedeflerimize doğru ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.

Prizmabet giriş: Alman otomotiv sektöründeki kriz derinleşiyor

Alman otomotiv üreticileri, elektrikli araçlara geçişin yüksek maliyetleri ile mücadele ederken Çin ve Avrupa’dan gelen zayıf talep ışığında maliyetleri düşürmek ve rekabet gücünü korumak için ciddi baskı altında.

Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Avrupa kamuoyunda tartışma konusu olurken, Çinli üreticilerin gittikçe artan rekabeti, Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in tarihi işten çıkarma ve fabrika kapatma planları bu tartışmaları artırdı.

Volkswagen’in kararı Alman otomotiv sanayisinin içinde bulunduğu krizi derinleştirirken, otomotiv sektörü, yüksek vergi oranları, artan elektrik fiyatları, geniş bürokrasi nedeniyle ülkede rekabet gücünü kaybediyor.

Otomotiv endüstrisinin zayıflığı Alman yetkilileri düşündürürken, ekonominin büyüme hızını yavaşlatmaya devam edeceği değerlendiriliyor.

Otomotiv sektöründe fazla katma değer ve istihdamın Almanya’da kalması için siyasi irade çağrısı yapılırken, Alman siyasilerin Çin ile otomobil tarifeleri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, yüksek elektrik fiyatları ve Avrupa Birliği çevre düzenlemeleri konusunda manevra yapamaması dikkati çekiyor.

Otomotiv sektörü ülkede katma değerin yüzde 5’ini oluşturuyor

Alman otomotiv endüstrisindeki kriz, gözden kaçan trendlerin, yapısal sorunların ve jeopolitik risklerin karmaşık bir etkileşimiyle ortaya çıkarken, otomotiv endüstrisi bir zamanlar Alman ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyordu.

Sektör, Almanya’da toplam katma değerin yüzde 5’ini oluştururken istihdamın yüzde 3’ünü sağlıyor. Gelir açısından ise açık ara en büyük sanayi sektörü.

Alman otomotiv üreticileri geçen yıl 272,6 milyar avro değerinde ihracat yaptı. Bu da toplam ihracatın yüzde 17,3’üne denk geliyor.

Haziran 2024 itibarıyla Alman otomotiv sektöründe tedarikçiler hariç yaklaşık 773 bin kişinin istihdam edildiği kayıtlara geçerken, sektörün istihdamı 2023’e göre yüzde 0,8 azaldı.

Sanayide çalışanların yaklaşık yüzde 14’ü otomotiv sektöründe. Bu da otomotiv sektörünü, 952 bin çalışanı olan makine mühendisliğinden sonra iş gücü açısından en büyük ikinci sanayi sektörü konumuna taşıyor.

Bu arada, yaklaşık yüzde 13’lük payıyla ABD, Alman otomobil ihracatının en önemli pazarı, ABD’yi Birleşik Krallık ve Çin takip ediyor.

Alman ekonomisi büyümede zorlanıyor

Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modeli artık işe yaramıyor.

Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi son dönemde yaşanan çok sayıda kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülkenin; jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorlukların üstesinden gelme konusunda birtakım sorunlarla karşı karşıya bulunması da dikkati çekiyor.

Almanya’nın halen “kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında da ezildiği” belirtiliyor.

Alman ekonomisi, “Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle” sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor. Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle karşı karşıya.

Küresel ticarette korumacılık artıp bir taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı enerji maliyetlerini yükseltirken, Almanya’nın reel GSYH büyümesi Kovid-19’dan beri G7’de en alt sıralarında yer alıyor. Ekonomide ABD ve Çin’e ticari bağımlılık, yüksek enerji fiyatları, yatırım harcamalarının yetersizliği ve kötüleşen demografik koşullar gibi zorluklar söz konusu.

İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH’nin neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Alman sanayisi küresel ekonomideki yavaşlamadan, artan Çin rekabetinden ve Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.

Yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülen ülke ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüme kaydederek teknik resesyona girmekten kurtulmuştu.

Hükümet, ekonomide bu yıl yüzde 0,2 küçülme bekliyor. Ekonomi bu yıl da küçülürse 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Ülkede Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oluşturduğu koalisyon hükümeti, iklim hedefleri, eyalet seçimlerindeki yenilgiler ve ekonomideki sıkıntılar nedeniyle yaşanan son tartışmaların ardından 6 Kasım’da dağılmıştı. Yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez erken seçime gidecek olan ülkede seçim tarihi 23 Şubat olarak planlanıyor.

Bu arada ocak ayında yeniden ABD Başkanı olarak yemin edecek olan Trump, seçimi kazanırsa dış ticaret açığını azaltmak ve yerli üretimi desteklemek için gümrük vergilerini önemli ölçüde artıracağını açıklamıştı.

Analistler, Trump’ın AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı bir politika uygulamasının ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını kaydediyor. ABD, Alman mallarının en büyük alıcısı konumunda ve Almanya’nın ihracatının yaklaşık yüzde 10’una sahip.

Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaparken, Alman şirketler tereddütte kaldı

Alman otomotiv endüstrisi uzun süre geleneksel yanmalı motorlara bağlı kalarak, elektrikli hareketliliğe (elektromobiliteye) yatırım yapamaya tereddütle yaklaşırken, Tesla ve BYD gibi Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaptı.

Uzmanlar, Alman otomotiv üreticilerinin, başarılı içten yanmalı motor modellerini ihraç etmeye odaklandığını belirterek, dönüşüm ihtiyacını hafife alan bu üreticilerin elektrikli hareketliliğe geçişi kaçırdığı kanaatinde.

Elektrikli araçlara geçiş, otomotiv sektörü için ülkede ve Avrupa Birliği (AB) nezdinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde tedariki nedeniyle zorlu bir süreç içerisinde. Sektör, Asyalı üreticilerin hakim olduğu batarya teknolojisine büyük yatırımlar yaparken, artan maliyetlerle boğuşmak zorunda kalıyor.

Alman hükümetinin Ulusal Otomobil Platformu (NPM) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, ülkenin yanmalı motorları bırakıp elektrikli otomobillere geçmesi de pahalıya mal olacak.

Elektrikli otomobile geçişle ülkede 2030’a kadar 410 bin kişinin işsiz kalması bekleniyor. Yaşanacak iş kaybının ana nedeni de elektrikli motorların petrolle çalışan motorlara göre daha az parça bulundurduğu için üretimde daha az işçiye ihtiyaç duyulması.

İçten yanmalı bir motora en az 1200 parça monte edilirken, elektrik motorunda yaklaşık 200 adet parça ile üretim yapılabiliyor. Otomobil üretiminin ve kullanılan parça sayısının düşmesi birçok otomobil parça tedarikçisini etkiliyor ve işçi çıkarılmasına sebep oluyor.

Elektrikli otomobil üretiminde katma değerin önemli bir kısmını oluşturan batarya hücresi üretiminde Alman otomotiv sektörünün geç kaldığı da ifade ediliyor.

Kriz tedarikçileri de vuruyor

Almanya’da otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu derin kriz, başta yedek parça olmak üzere tedarikçileri de olumsuz etkiliyor.

Tedarikçiler düşen
siparişler ve artan maliyetlerle karşı karşıya kalırken, birçoğu elektrikli hareketlilik gereksinimlerini karşılamak için işten çıkarmalar veya yeniden yapılanma planlıyor.

Son aylarda Volkswagen, Ford, ZF WABCO ve Continental, fabrikalarında binlerce işçinin işten atılacağı haberlerinin basında yer alması dikkati çekiyordu.

Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler, 5 Kasım’da 2 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere Avrupa’da 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu.

23 Kasım’da otomotiv sektörünün önemli tedarikçilerinden Bosch, otomotiv biriminde 3 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere, dünya genelinde 5 bin 500 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Bosch, ilaveten üretim tesislerinde kısa mesaiye gidileceğini açıkladı.

Otomobil parça tedarikçisi Johann Vitz GmbH de 106 yıllık geçmişinin ardından iflas başvurusunda bulunarak yeniden yapılanma sürecine girdi.

İstihdam kaybının devam etmesi bekleniyor

Alman Otomobilciler Birliği de (VDA) elektrikli araçlara geçişin Alman otomotiv endüstrisine gelecek on yıl içinde 140 bin ek istihdama mal olacağını hesaplıyor.

Sektördeki istihdam yapısı “demografi ve karbonsuzlaşma” ile köklü bir dönüşümle karşı karşıya ve bu dönüşümün 2035’e kadar yaklaşık 190 bin kişinin iş kaybına yol açması bekleniyor.

VDA’nın yaptırdığı araştırmaya göre, 2035’e kadar sektördeki iş gücü arzı demografik nedenlerden dolayı yüzde 6,3 düşecek.

Almanya’da 2019-2023 döneminde istihdamda görülen 46 bin kişilik azalış temelde elektrikli araçlara geçişten kaynaklanırken, azalma eğilimi devam ederse 2035’e gelindiğinde otomotiv sektöründe istihdam sayısı yaklaşık 190 bin kişi düşecek.

Çin etkisi

Almanya’nın diğer büyük Avrupa ekonomilerine kıyasla Çin’e daha fazla bağımlı olması dikkati çekerken, Çin’in Almanya’dan satın aldığı otomobilleri daha fazla üretebilmesi ekonominin büyümesini zorlaştırıyor.

Çin, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor. Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor. Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin çoğunluğunun Çin’den geldiği belirtiliyor.

Alman otomobilleri Çin’de yoğun talep görüyor. Alman otomotiv üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW gelirlerinin yüzde 30’dan fazlasını Çin’den gelmesi dikkati çekiyor.

Çin uzun zamandır Alman otomobil üreticileri için merkezi bir büyüme pazarı olurken, Mercedes, Audi ve BMW gibi markalar büyüyen Çin orta sınıfında büyük bir popülerliğe sahip.

Çinli üreticiler arayı büyük ölçüde kapatırken, BYD, Nio ve Geely Çin iç pazarına giderek daha fazla hakim oluyor ve artık Alman üreticilerin Çin’deki pazar payı önemli ölçüde düşüyor.

Son yıllarda Avrupa ülkelerinde satılan elektrikli otomobillerde Çin üreticilerinin payı hızla yükseliyor. Çin’de üretilen düşük fiyatlı ve sübvanse edilmiş elektrikli otomobillerin satışları rakiplerini geride bırakıyor.

Çin’de, BYD, SAIC ve Geely gibi markalar ile Tesla ve farklı Avrupa şirketlerin araçlarının üretimi yapılıyor.

Alman sanayisinin gittikçe zayıflaması, Çinli şirketlerin teknolojik olarak arayı kapatması hatta Uzak Doğulu şirketlerin yenilenebilir enerji ve otomotivde Almanları geride bırakması Almanya’da “Çin Şoku” olarak tartışılıyor.

Elektrikli araçlara yönelik zayıf talep

Alman üreticiler, elektrikli model sayılarını artırmalarına rağmen, talep beklentilerin altında kalması dikkati çekiyor.

Uzmanlar, devlet teşviklerinin yetersiz kalması, yüksek satın alma maliyetleri ve sürdürebilir olmayan şarj altyapısını buna neden olarak gösteriyor.

BYD gibi Çinli üreticilerin daha düşük üretim maliyetlerinden faydalanarak, daha ucuz ve teknolojilik araçlar sunması da Alman üreticileri olumsuz etkiliyor.

Çin’deki yavaşlama Alman otomotiv üreticilerini satışlarını olumsuz etkiliyor

Çin’deki yavaşlama Alman otomobil üreticilerin satışlarını da olumsuz etkilerken, üreticiler bu yıl için kar tahminini art arda düşürmek zorunda kalıyor.

Yüksek maliyetlerle mücadele eden Volkswagen (VW) Grubu’nun, temmuz-eylül döneminde net karı yıllık yüzde 64 düşerek 1,58 milyar avroya geriledi.

Grubun geçen yıl temmuz-eylül döneminde 4 milyar 894 milyon avro olan özel kalemler öncesi karı da bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 41,7 düşüşle 2 milyar 855 milyon avro oldu. Grubun, üçüncü çeyrekteki araç satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 düşerek 2 milyon 122 bine geriledi.

Volkswagen’in iştiraki Audi’nin yılın üçüncü çeyreğinde faaliyet kârı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 91 düşerek 106 milyon avroya indi.

Yine Alman otomotiv üreticisi Mercedes-Benz’in karı üçüncü çeyrekte Çin’deki zayıf lüks otomobil satışları nedeniyle azaldı.

Şirketin temmuz-eylül döneminde düzeltilmiş faaliyet karı (FAVÖK), geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 48 azalarak 2 milyar 517 milyon avroya geriledi. Şirketin net karı ise yüzde 53,8 düşüşle 1 milyar 719 milyon avroya indi.

Diğer Alman lüks otomobil üreticisi BMW Group’un yılın temmuz-eylül döneminde karı Çin’deki satışların düşmesi ve araçların geri çağrılması nedeniyle yıllık yüzde 84 düşerek 476 milyon avroya indi.

Söz konusu dönemde şirketin en büyük pazarı olan Çin’deki (Mini markası dahil) araç teslimatlarının yüzde 29,8 azalarak 147 bin 691’e düşmesi dikkati çekti.

BMW, Çin’deki talebin durağanlaşması nedeniyle satışlarının etkilendiğini ve tüketici talebinin zayıf kaldığını bildirerek, bu yıl için satış tahminlerini aşağı çekmişti.

Alman otomotiv sektöründeki krizin diğer sebepleri

Almanya’daki üretim maliyetleri, yüksek enerji fiyatları ve ücretler nedeniyle diğer ülkelere kıyasla önemli ölçüde yüksek kalırken, düşük kar marjlı giriş seviyesi modellerin bu koşullar altında karlı bir şekilde üretilmesi zor oluyor.

Almanya’da birçok otomobil fabrikasının ortalama kapasite kullanımı üçte iki seviyesine düşerken, bu da tesislerin verimliliğini etkiliyor ve araç başına sabit maliyetleri artırıyor. Bu durumun Alman üreticilerin maliyet sorununu daha da kötüleştirdiğine ve ülke markalarının daha az rekabetçi hale getirdiğine vurgu yapılıyor.

Alman otomobil endüstrisinin bir diğer zayıf noktası da dijital teknolojilerin yavaş gelişmesi. Tesla’da standart olan otonom sürüş sistemleri veya yenilikçi bilgi-eğlence özelliklerin Alman modellerinde genellikle daha az teknolojik olduğu ifade ediliyor.

Avrupa’daki ekonomik durum otomotiv endüstrisi üzerinde önemli bir baskı oluştururken tüketicinin yüksek enflasyon sonrası tasarruf eğiliminde olması, artan belirsiz ortam ve zayıf ekonomik büyüme birçok tüketicinin yeni bir araba almak gibi büyük alımları ertelemesine neden oluyor.

Bu durum özellikle ürünleri Asyalı rakiplerine kıyasla pahalı olan Alman üreticileri etkiliyor.

Uluslararası ticari ilişkiler ilave riskler içerirken, ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle AB’den gelecek otomobillere olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin, Çin’in AB’ye cevap olarak Avrupa’dan elektrikli otomobillere yönelik olası yeni vergilerin de durumu daha da kötüleştirebileceği belirtiliyor.

ABD ve Çin gibi ihracat
pazarlarına olan bağımlılık Alman otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu krizi daha da kötüleştirirken, Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz’in kârlarını önemli ölçüde azaltabileceği belirtiliyor.

Bu durumun sektör üzerindeki baskıyı daha da artırması ve derin istihdam kesintilerine sebep olması bekleniyor.

Kovid-19 pandemisi sırasında elde edilen güçlü karların ardından, birçok şirket marjlarına ilişkin gerçekçi olmayan beklentilerini sürdürürken, getiriler üzerindeki bu baskı, araştırma ve geliştirmeye yapılan uzun vadeli yatırımları tehlikeye atan aşırı kemer sıkma önlemlerine yol açıyor.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: Şimşek: Büyüme öngörüler doğrultusunda ılımlı ve dengeli

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dezenflasyon sürecinde büyümenin, öngörüleri doğrultusunda ılımlı ve dengeli seyrettiğini belirterek, “Enflasyondaki düşüşle birlikte artan öngörülebilirlik, ticaret ortaklarımızdaki toparlanma, küresel ticaretteki iyileşme ve destekleyici küresel finansal koşullar sayesinde gelecek yılın ikinci yarısından itibaren ekonomik aktivitenin ivme kazanmasını öngörüyoruz.” ifadesini kullandı.

Şimşek, sosyal medya hesabından, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan bu yılın üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını değerlendirdi.

Türkiye ekonomisinin 2024’ün üçüncü çeyreğinde yıllık yüzde 2,1 büyüdüğüne dikkati çeken Şimşek, böylece ilk üç çeyrekteki büyümenin yıllık yüzde 3,2 gerçekleştiğini bildirdi.

Şimşek, milli gelirin yıllıklandırılmış olarak 1 trilyon 260 milyar dolara ulaştığı bilgisini vererek, “Milli gelirimizin yaklaşık 4’te 3’ünü oluşturan sanayi hariç sektörlerde yıllık büyüme devam ediyor. Sürdürülebilir yüksek büyüme için gerekli olan yeniden dengelenme, programımız sayesinde sağlandı. İlk üç çeyrekte iç talep büyümeye 1,3 puan, net dış talep ise 1,9 puan katkı verdi.” değerlendirmesinde bulundu.

“Önemli kazanımlar sağladık”

İş gücü piyasasındaki görünümün, dezenflasyon sürecinin kısa vadeli etkilerinin sınırlı olduğunu gösterdiğini vurgulayan Şimşek, üçüncü çeyrekte mevsimsel düzeltilmiş istihdamın yıllık 1 milyon kişi arttığını, işsizlik oranının 0,5 puan gerileyerek yüzde 8,7’ye düştüğünü hatırlattı.

Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

“Kurala dayalı ve öngörülebilir politikalarımızla önemli kazanımlar sağladık. Haziranda başlayan dezenflasyon sürecinde yıllık enflasyon 26,9 puan azaldı. Mali disiplin güçleniyor. Yıllıklandırılmış cari açığın milli gelire oranı üçüncü çeyrekte 2023 yılının aynı dönemine göre 3,6 puan düşerek yüzde 0,8’e geriledi.”

“Toplumsal refahı gözeteceğiz”

Türk lirasına artan güven ve dış kaynak girişiyle önemli ölçüde rezerv birikimi sağlandığını belirten Şimşek, üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun, Türkiye’nin kredi notunu bu yıl iki kademe yükselttiğine dikkati çekti.

Büyümenin dengeli seyrettiğinin altını çizen Şimşek, şunları kaydetti:

“Dezenflasyon sürecinde büyüme, öngörülerimiz doğrultusunda ılımlı ve dengeli seyrediyor. Enflasyondaki düşüşle birlikte artan öngörülebilirlik, ticaret ortaklarımızdaki toparlanma, küresel ticaretteki iyileşme ve destekleyici küresel finansal koşullar sayesinde gelecek yılın ikinci yarısından itibaren ekonomik aktivitenin ivme kazanmasını öngörüyoruz. Toplumun tüm kesimlerinin refahını gözeterek sürdürülebilir, yüksek ve kapsayıcı büyüme için çalışmaya devam edeceğiz.”

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: İTO/Avdagiç: Rekabetçiliği koruyacak adımların atılması öncelikli beklentimizdir

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, “Üçüncü çeyrekte sıkı para politikasının özellikle etkilediği sanayi ve yatırım verileri, 2025’te ‘üretim ve ihracatı önceliklendiren reformların’ baş aktör olacağı yeni bir faza geçilmesinin yararlı olacağına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.

Avdagiç, X’te yaptığı paylaşımda üçüncü çeyrek büyüme rakamlarına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Avdagiç, üçüncü çeyrekte ihracatın yüzde 0,8 büyüme ile pozitif bölgede kalmasını ve 3. çeyrekte büyümeye 2,2 puan katkı vermesini olumlu karşıladıklarını kaydetti.

Avdagiç’in açıklamasında öne çıkanlar ise şöyle:

Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte yıllık bazda yüzde 2,1 büyüdü. İhracatın yüzde 0,8 büyüme ile pozitif bölgede kalmasını ve üçüncü çeyrekte büyümeye 2,2 puan katkı vermesini olumlu karşılıyoruz. * 2025 yılında özellikle ihracatçının ve ihracata çalışan sektörlerin “rekabetçiliği koruyacak” adımların atılması ve tedbirlerin alınması, iş dünyasının öncelikli beklentisidir. * 3. çeyrekte sıkı para politikasının özellikle etkilediği sanayi ve yatırım verileri de 2025’te ‘üretim ve ihracatı önceliklendiren reformların’ baş aktör olacağı, yeni bir faza geçilmesinin yararlı olacağına işaret ediyor. İstanbul Ticaret Odası olarak her daim vurguladığımız gibi, enflasyonda kalıcı düşüşe asıl ve en büyük desteği üretim, istihdam, ihracat ve yatırımlar verecektir. Böylece hedeflediğimiz istikrarlı büyüme oranlarına, üretimin gücüyle adım adım ilerleyebiliriz.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: Almanya’da daralma beklentisi

Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) tarafından yapılan Alman ekonomisine ilişkin büyüme tahminleri güncellemesinde, bu yıl için Almanya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYH) ilişkin büyüme beklentisi yüzde 0’dan eksi 0,2’ye indirildi. Birlik, Alman ekonomisinin gelecek yıl da büyümeyeceğini öngördü.

Açıklamada, Almanya’da tüm sektörlerden yaklaşık 25 bin şirketle yapılan ankette, şirketlerin yüzde 31’nin mevcut iş durumlarının daha da kötüye gitmesini beklediği aktarıldı.

Bir önceki ankette bu oran yüzde 26 olarak kayıtlara geçmişti.

DIHK’ya göre, ülkede şirket yatırımları hala Kovid-19 öncesi seviyelerin çok altında. Şirketlerin üçte biri yatırımlarını azaltmak isterken sanayide bu rakam yüzde 40’a kadar çıkıyor.

Wansleben: Kalıcı bir yapısal krizle de karşı karşıyayız

Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) Genel Müdürü Martin Wansleben, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Almanya’da sadece ekonomik bir krizle değil, aynı zamanda kalıcı bir yapısal krizle de karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Almanya’da “çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve çok yüksek maliyet” olduğunu anlatan Wansleben, “Alman ekonomisi sıkışmış durumda. Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalıyor” dedi.

Wansleben, Alman şirketlerin işlerin daha da kötüye gidebileceği endişesi taşıdıklarını aktararak, gelecek yıl için de sadece sıfır büyüme beklediklerini dile getirdi. Martin Wansleben, “2025 yılına ilişkin rakamlarımız iyimser olmamıza izin vermiyor. Aksine, bazı yerlerde şirketlerden gelen geri bildirimler işlerin daha da kötüye gidebileceğine dair endişeleri artırıyor. Bu, gayrisafi yurtiçi hasılada reel büyümenin olmadığı üst üste üçüncü yıl olacak” dedi.

Yaz başındaki zayıf beklentilerin artık “iş dünyasının gerçekliği haline geldiğini” bildiren Wansleben, şunları kaydetti:

“Ekonomide bir toparlanma umudu ya da orta ve uzun vadede enerji fiyatlarının düşmesi veya gelirlerin artması gibi bir ekonomi politikası atılımı bu beklentileri aydınlatmıyor. Almanya’nın Avrupa için ekonomik bir yük haline gelmesinden ve artık ekonomik itici güç rolünü yerine getirememesinden büyük endişe duyuyoruz. Gerçek bir yapısal kriz yaşıyoruz. Yüksek enerji ve personel maliyetleri, aşırı bürokrasi ve vergi yükünün yanı sıra jeopolitik belirsizlikler ve yurtiçi ve yurtdışından gelen talepte bir çöküş söz konusu.”

2023’te yüzde 0,3 küçülen ekonomi, 2002 ve 2003’te yalnızca iki yıl art arda küçülmüştü.

Alman ekonomisi yeniden resesyona girme riskiyle karşı karşıya

Almanya, 10 yıllık ekonomik büyümenin ardından salgının ilk yılı olan 2020’de, 2009’dan beri ilk kez resesyon yaşamıştı.

Ifo, 5 Eylül’de, ülkenin 2024 ve gelecek yıla ilişkin büyüme tahminini, zayıf yatırım ve sipariş durumu nedeniyle yüzde 0,4’ten sıfıra düşürmüştü.

Uluslararası Para Fonu (IMF) da 22 Ekim’de Almanya’nın bu yıl için büyüme beklentisini yüzde 0,2’den sıfıra indirmişti.

Alman ekonomisi geçen yıl da alışılmışın dışında yüksek düzeydeki enflasyonun satın alma gücünü etkilemesi, yüksek enerji fiyatları, düşen yatırımlar, zayıf dış talep ve faiz oranlarının yüksekliği gibi nedenlerle bir önceki yıla göre yüzde 0,3 daralmıştı.

Ülke G7 ülkeleri içinde küçülen tek ülke olmuştu. Almanya, bu yıl da küçülürse, 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Alman hükümeti “Büyüme Girişimi-Almanya için Yeni Ekonomik Dinamikler” adı verilen bir büyüme paketi ile ekonomiyi canlandırmayı hedefliyor.

Paket, rekabetçiliğin güçlendirilmesi, bürokrasinin azaltılması, daha iyi çalışma teşvikleri, güçlü bir ekonomi için etkin bir finans merkezi ve yarının ekonomisi için verimli enerji piyasası gibi beş alanda 49 önlem içeriyor.

Ülkenin üçüncü çeyreğe ilişkin GSYH verileri 30 Ekim’de açıklanacak.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Yerli kripto para borsası, üçüncü yılına stratejik adımlarla hazırlanıyor

Kamuoyunda kripto yasası olarak bilinen Sermaye Piyasası Kanunu’nda yapılan güncellemeyle Türkiye’deki kripto para odaklı faaliyetler de yasal bir çerçeve kazandı. Çerçeve yasa ve ikincil düzenlemelerin rekabete yansıması kısa süre içinde hissedilirken, bürokrasiden gelen bir ekip tarafından kurulan yerli kripto para borsası da büyüme hedefleri doğrultusunda stratejik adımlarına hız verdi.

Türkiye’de kripto para sektörünün işleyişine dair ilk ayrıntılar, 2 Temmuz tarihli Resmî Gazetede yayımlanan düzenlemeyle netleşti. Kamuoyunda kripto yasası olarak bilinen düzenlemenin yürürlüğe girmesini takiben yayımlanan ilke kararlar ve ikincil düzenlemeler, Türkiye’de kripto varlık hizmet sağlayıcı olarak faaliyet göstermek isteyen şirketlerin yol haritasını da belirledi. Yönetim kurulunda eski bürokratların yer aldığı yerli kripto para borsası CoinTR de yeni yasa uyarınca güncellediği büyüme hedefleri doğrultusunda stratejik adımlarına hız verdi.

Konuyla ilgili değerlendirmelerini paylaşan CoinTR CEO’su Ali Eşelioğlu, “CoinTR olarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenen koşullar doğrultusunda başvuru yapan şirketlerin sıralandığı ilk geçici listede yerimizi aldık. İlk geçici listede 47 olarak açıklanan şirket sayısı, ikinci listede 76’ya çıktı. SPK listeleri, yasal çerçevenin rekabete ve daha kolay takip edilebilir bir ekosisteme katkısının en belirgin örneğini oluşturuyor. Yapıcı bir regülatif yaklaşım sayesinde ülkemizde istihdam oluşturan, kullanıcı deneyimine odaklanan, güvenliği önceliklendiren, güvenli varlık saklamadan işlem platformlarına farklı dikeyleri içeren güçlü bir kripto ekosisteminin ilk adımları atılıyor” ifadelerini kullandı.

Stratejik adımlarla yeni döneme hazırlanıyor

Türkiye’nin bugüne dek küresel borsalar için hep bir cazibe merkezi olduğunu belirten Ali Eşelioğlu, “Yayımlanan güncel araştırmalardan biri, Türkiye’de 5 kişiden yaklaşık üçünün kripto para sahibi olduğunu gösteriyor. Gelişmekte olan bir ekonomi olarak yeni teknolojilere gösterdiği yoğun ilgi ve gelişmiş finansal altyapısıyla ülkemiz, kripto para sektörü için de bir büyüme merkezine dönüşüyor. CoinTR olarak biz de bu dönüşümün öncüleri arasında konumlanıyoruz. Aralarında eski Hazine ve Maliye Bakan Yardımcımız Şakir Ercan Gül’ün de olduğu, her biri geleneksel finansal kuruluşlarında ya da bürokraside önemli görevler üstlenmiş üst yönetim yapılanmamız, İK yaklaşımımız ve inovatif çözümler sunan platformumuz ile yeni yeni olgunlaşan bu sektörün serpilme sürecine katkıda bulunacağız. CoinTR olarak üçüncü yılımızda yeni bir döneme girerek stratejik adımlarımıza da hız veriyoruz. İki yıl boyunca oluşturduğumuz altyapı üzerinden yapacağımız hamlelerle hem şirketimizin hem de Türkiye’deki kripto ekosisteminin geleceğine yatırım yapıyoruz. Bitget TR’yi satın alarak en güncel stratejik adımlarımızdan birine imza attık ve erişim alanımızı daha da genişlettik.” ifadelerini kullandı.

“Piyasa koşulları büyüme sinyali veriyor”

Küresel piyasaların tarihsel açıdan hareketli olsa da yaz rehavetinin hissedildiği kurumsal ve regülatif cephede Bitcoin başta olmak üzere kripto paraların geleneksel finansla kesişim noktalarının arttığı bir dönemi geride bıraktığını belirten Ali Eşelioğlu, “Başta ABD merkez bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere, gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının parasal sıkılaşma döneminin sona erdiğinin sinyalini veren faiz indirimi adımlarıyla, iş dünyasında ve finansal piyasalarda yeni bir genişleme döneminin başlayacağını görüyoruz. Şüphesiz, son yıllarda kripto ekosisteminde yaşanan olumlu gelişmeler, dijital varlıkların da bu yeni dönemde hatırı sayılır bir konumu olacağına işaret ediyor.

Kurumsal kültürünü güven, istikrar ve inovasyon gibi kavramlar üzerine kuran CoinTR olarak biz de sezgisel ve kullanıcı dostu bir arayüzle her seviyeden yatırımcının bu büyüme dönemine aktif katılımı için güvenilir bir platform sunuyoruz. Türkiye pazarında küresel standartlarla yönetilen yenilikçi ve güvenli yerel borsa talebine yanıt vermek için operasyon ekiplerimizi genişletiyor, topluluğumuzla temaslarımızı artırıyoruz. Uyum ve güvenlik konusunda küresel teknoloji standartlarını takip ediyor, MASAK tarafından denetlenen bir borsa olarak güveni ve uyumluluğu ilk sıraya koyuyoruz. Daima en regüle sektör olarak tabir edilen geleneksel finansta uzun yıllar uyum departmanlarına liderlik etmiş uyum ve hukuk kadromuzla Türkiye’nin ilk uçtan uca kurumsal imaja sahip borsasını ülkemizdeki her kesimden yatırımcının erişimine açıyoruz” diye konuştu.

“Yeniden markalaşarak yeni bir çağ başlatacağız”

CoinTR’nin bugüne dek Türkiye’de çekirdek bir kullanıcı kitlesi kazandığını, hedef grup ve paydaşlarıyla ilişki geliştirerek sektörel bilinirliğini artırdığını vurgulayan CoinTR CEO’su Ali Eşelioğlu, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı:

“Üçüncü yılımıza hazırlanırken CoinTR’nin Türkiye pazarında parmakla gösterilen yerli oyunculardan biri olması için attığımız stratejik adımlardan biri de yenilenen marka kimliğimiz. Yakın zamanda yenilenen marka kimliğimizden platform deneyimimize ve iletişim stratejimize kadar, kullanıcılarımızla temas kurduğumuz her noktada ilham verici bir kurum kültürüyle yeni bir çağ başlatacağız. Şirketimizin uzun vadeli ve kalıcı olmaya yönelik vizyonunu yansıtan bu gelişme, uyum ve inovasyonun birlikte hareket edebileceğini kanıtlayacak. Onlarca işlem çiftinde, en güncel kripto para birimlerinde TRY cinsinden işlem yapabilmeyi olanaklı kılan CoinTR olarak; kullanıcı refahını önceliklendiren ödül havuzu etkinliklerimiz, yarışmalarımız, her seviyeden yatırımcıya hitap eden gelişmiş alım-satım özelliklerimiz, Web3’e erişimi kolaylaştıran yeniliklerimiz ve yenilenen marka kimliğimizle sektördeki konumumuzu güçlendirmek ve büyüme yolculuğumuza hız vermek için heyecan duyuyoruz. Düzenleyici ortamdaki olumlu gelişmelerin Türkiye’deki kripto ekosisteminin tüm paydaşlarına özgürce büyüyebilecekleri bir ortam sunması konusunda umutluyuz.”

İtalya’nın 2024 Büyüme Hedefi ISTAT’ın Son Revizyonlarıyla Zorlanıyor

Ekonomi Bakanı Giancarlo Giorgetti’ye göre, İtalyan hükümetinin 2024 yılı için belirlediği %1’lik ekonomik büyüme hedefi, ulusal istatistik bürosu ISTAT’ın son dönemde yaptığı aşağı yönlü revizyonlar nedeniyle yeni zorluklarla karşı karşıya. Salı günü parlamentoda milletvekillerine hitap eden Giorgetti, büyüme hedefine ulaşma olasılığının azaldığını belirtti.

ISTAT’ın geçen Cuma günü yaptığı revizyonlar, ilk ve ikinci çeyreklere ait yıllık GSYİH büyüme oranlarını aşağı yönlü olarak düzenledi. Büro, ikinci çeyreğin sonunda “elde edilen büyüme”nin daha önce tahmin edilen %0,6’dan %0,4’e düştüğünü bildirdi. Bu, üçüncü ve dördüncü çeyreklerde büyüme olmaması durumunda, tam yıl büyümesinin geçen yıla kıyasla sadece %0,4 olacağı anlamına geliyor.

Bu düzenlemelere rağmen Giorgetti, 2024’ten sonraki yıllar için endişelenmeye gerek olmadığını öne sürdü. ISTAT’ın gelecekte 2023 ve 2024 başı için GSYİH verilerini yukarı yönlü revize edeceğini tahmin ettiğini belirtti, ancak spesifik detaylar vermedi.

Giorgetti konuşmasında, hükümetin bütçe planının “son derece muhafazakar” makroekonomik tahminlere dayandığını ve kamu maliyesine ihtiyatlı bir yaklaşımın sürdürüleceğini vurguladı. İtalya’nın mali uyum yolunun, reform edilmiş Avrupa Sendikası mali kurallarıyla uyumlu olduğu konusunda güvence verdi.

Bütçe açığının GSYİH’nin %7,2’sine ulaşması nedeniyle bu yıl AB tarafından Aşırı Açık Prosedürü’ne alınan İtalya’nın, 2024’te açığı GSYİH’nin %3,8’ine önemli ölçüde düşürmesi bekleniyor. Projeksiyonlar, 2025’te %3,3’e ve 2026’da AB’nin %3 limitinin altında kalarak %2,8’e daha fazla düşüş gösteriyor. Giorgetti, borç-GSYİH oranındaki bu düşüşlerin İtalya’nın 2027’den itibaren aşırı açık prosedüründen çıkmasını sağlayacağına dair güvenini ifade etti.

Bakan ayrıca, İtalya’nın bütçe planının vergi sistemi verimliliği iyileştirmeleri de dahil olmak üzere çeşitli politika alanlarında reformları ana hatlarıyla belirteceğini söyledi. Bu reformlar, İtalya’nın dört yıllık bir dönem yerine yedi yıllık bir bütçe uyum dönemi için AB onayını almasına yardımcı olmayı amaçlıyor.

Önerilen önlemler kapsamında Giorgetti, vergi amaçlı devletin ev değeri tahminlerini güncellemeyi planlıyor. Genellikle güncel olmayan mevcut değerler vergi gelirlerini sınırlandırıyor ve haksız vergi indirimlerine izin veriyor. Bakan özellikle Superbonus planı kapsamında devlet tarafından finanse edilen renovasyonlardan yararlanan mülklerin yeniden değerlendirilmesinden bahsetti.

Reuters bu makaleye katkıda bulunmuştur.

Bu makale yapay zekanın desteğiyle oluşturulmuş, çevrilmiş ve bir editör tarafından incelenmiştir. Daha fazla bilgi için Şart ve Koşullar bölümümüze bakın.