Türk doktor, tek ameliyatta 11 estetik işlemle global başarıya imza attı

Türk doktorlar tıp dünyasında başarılara imza atmaya devam ediyor. Dr. Cengizhan Ekizceli, Avustralya’dan Türkiye’ye gelen 26 yaşındaki Ebony Mae isimli hastasına yaptığı alın daraltma uygulaması odağındaki kombine yüz estetiği ile dikkat çekti. Tek ameliyatta yüze yağ enjeksiyonu ve badem göz estetiği gibi 11 farklı operasyonu bir arada gerçekleştirdi.

Estetik dünyasında domino etkisi sürüyor, sosyal medya güzellik algısını hiç olmadığı kadar değiştiriyor. İnsanlar satın alma gücünü güzellik odağında değerlendirerek estetiğe öncelik veriyor. Geçtiğimiz yıl dünya çapında gerçekleştirilen 34,9 milyon estetik cerrahi operasyonlarda kaş ve yüz germe gibi yüz görünümünü etkileyen uygulamalar öne çıkıyor. Bu alanda imza attıkları başarılarla adından söz ettiren Türk doktorlar ise sağlık turistlerinin büyük dönüşümlerle hayata yeniden başlamalarına olanak tanıyor.

Son 5 yılda 3 binden fazla operasyon gerçekleştiren Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Cengizhan Ekizceli, Avustralya’dan Türkiye’ye gelen 26 yaşındaki Ebony Mae isimli hastasına yaptığı kombine yüz estetiğiyle dikkat çekti. Yüzdeki orantısızlık veya yaşlanmanın etkileriyle ortaya çıkan sorunları düzeltmek için tercih edilen alın daraltma işlemini gerçekleştiren az sayıda uzmandan biri olan Op. Dr. Cengizhan Ekizceli, Ebony Mae’nin alın daraltma odağındaki ameliyatında yüze yağ enjeksiyonu, badem göz estetiği, alın törpüleme, şakak germe, kaş kaldırma gibi 11 farklı estetik işlemi bir arada yaptı.

“Yaşadığım deneyimi herkese tavsiye ediyorum”

Türkiye’ye gelişindeki amacı alnını daraltmak olmasına rağmen, süreç boyunca edindiği izlenimlere güvenerek diğer uygulamaları da yaptırmaya karar verdiğini belirten Ebony Mae düşüncelerini, “Yaşadığım deneyimden çok memnunum. Yaptırdığım her işlemi, buraya gelmeyi düşünen hastalara tavsiye edebilirim” şeklinde özetledi. Op. Dr. Cengizhan Ekizceli de “İşimi yaparken temel önceliğim hasta odaklı bir yaklaşım benimsemek. Hastalarım kliniğimden ne kadar mutlu ayrılıyorsa, ben de bir o kadar motive oluyorum. 10 yılı aşkın süredir bu farkındalıkla ve istikrarla çalışmaya devam ediyorum. Söz konusu sürekliliğin, kazanımı ve başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyorum” dedi.

800’ü aşkın alın daraltma ameliyatı gerçekleştirdi

Teknolojinin ve eğitim sisteminin ilerlemesiyle birlikte Türk cerrahların artık, dünyada yapılması zor işlemleri yapabildiğine dikkat çeken Dr. Cengizhan Ekizceli, kendi çalışmalarına dair de şu bilgileri paylaştı:

“Yüz ameliyatlarında uzmanlaşmış bir doktor olarak, bugüne kadar 800’ü aşkın alın daraltma ameliyatı gerçekleştirdim. Bu alanda yeterli seviyeye ulaşılabilmesi için bir yandan seminerler düzenlerken, diğer yandan ileri tekniklerle medikal ve estetik çözümler sunmaya devam ettim” ifadelerini kullanarak sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“Estetik, artık sadece belirli bir yaş grubunun değil, herkesin kendisini daha iyi görünmek ve hissetmek için başvurduğu bir yöntem haline geldi. Bunun esas sebebi, insanların hayal ettiği görünüme kavuşma gayesi. Öyle ki her birey, kendisini özel ve değerli hissederek yaşamak ister. Estetik uygulamalar, bu özgüveni destekleyerek insanların daha mutlu ve tatmin olmuş bir hayat sürmelerine yardımcı olurken, elbette önemli olan bilinçli olarak karar vermek ve doğru uzmanlara danışmak. Ben de kliniğimde gerçekleştiğim tüm operasyonların öncesi ve sonrasında hastalarımın tüm beklentilerini dikkatle dinliyor, onlar için en uygun yöntemleri paylaşıyorum. Ebony Mae için de aynı yaklaşımı uygulayarak tam 11 işlemi tek seferde gerçekleştirmeyi başardım. Bana danışan herkesin hayallerindeki görünüme kavuşması için çalışmaya devam edeceğim.”

Yenidoğan Çetesi’nin arka bahçesi: Sezaryen dayatması!

Pazar günkü yazıya ortalamanın çok üzerinde geri dönüş oldu. Yorumların arasında kayboldum desem yeridir.
“Herhangi bir yetkili aradı mı, yazıdaki dehşete düşüren bilgileri veren o cerrah ile görüşmek isteyen oldu mu?”

diye soracak olursanız yanıtını vereyim; beklediğim gibi hayır! Peki, neden ilgilenen olmadı?
“Lanet olasıcalarda numara bitmiyor!’

başlıklı
yazının

satır satır okunduğunu biliyorum. Sağlık camiasındaki WhatsApp gruplarında elden ele dolaştığını da öğrendim. Mesleğini hakkıyla yapan çok sayıda doktor ve hemşireden ise teşekkür mesajları aldım. Bu arada benden, dolaylı yollardan bilgi almak ve “
Hastanelere şimdi de erişkin hasta operasyonu mu yapılacak?

” sorusuna yanıt arayanlar da oldu. İpin başını ve ucunu merak ediyorlar herhalde. Umarım bulunur ve insanların sağlıkları sağlık simsarların vicdansızlıklarına artık terk edilmez.
Vatandaşlar ise hem tedirgin hem de öfkeli. Bu işin sonunun nereye varacağını görmek istiyorlar. Özellikle de kadınlardan doğum süreçleriyle ilgili yüzlerce mesaj geldi. Yazıda, bilgileri aldığım cerrah dostumun, “Sezaryen oranlarının yüksek oluşu ile bebek yoğun bakım yatışı arasında direkt bağlantı vardır” sözlerine yer vermiştim. Bu cümleden yola çıkarak, özel hastanelerde
“Sezaryen Çeteleri”

olduğunu yazanlar ve kendi hikâyelerini paylaşanlar oldu.
Dün ‘Bizim Doktor’u aradım yine. Yazılan o yorumları sordum.
“Suni sancı meselesini bir araştır”

dedi.
Nedir diye baktım hemen. Özetle
“Doğum sürecini başlatmak veya hızlandırmak için medikal yöntemlerle suni olarak oluşturulan rahim kasılmalarıdır”

deniliyor. 
Bizim Doktor şöyle açıklık getirdi: “Suni sancı, doğuma girecek annelerin sezaryene mecbur bırakılmasında en kritik yol. Suni sancı verip doğumu hızlandırırlar.
Doktor mesai saati dolmadan hastayı doğuma almak için yapar bunu.

Bu şekilde doğum kanalı gevşemeden bebek çıkıma girer ama ön tarafı kapalı olduğu için doğamaz. Bu sefer de ‘Bebek zor durumda. Sezaryene alalım’ derler.”
Çarkın dişlileri işte tam burada işliyormuş. Bizim Doktor’un yorumu şöyle: “SGK, normal doğuma daha fazla ödeme yapıyor. Ancak buna rağmen
sezaryende artışın nedeni yoğun bakım servislerinden kazanılan paradır.

Çünkü suni sancıyla başlayan süreç ameliyatla sonuçlanıyor. Sezaryen olunca zaten strese giren bir bebek ciğerleri ve organları doğum kanalından geçip temizlenemediği için
‘Apgar’ dediğimiz skoru düşük kalıyor ve yoğun bakıma alınıyor.

Bu arada anne de ameliyat olduğu için ödeme farkı artıyor, itiraz da edilemiyor.”
“Bu mu yani?” diyenler olacaktır? Dahası var. Kazanılan para bir yana, Bizim Doktor’a göre bu sayede “çaktırmadan” nüfus planlaması da yapılıyor: “Sezaryen ile maksimum 3 çocuk sahibi olunur. Bu mecburi kısıtlama ayrıca dikkate değer. Sezaryen sonrası çekilen eziyet ile kimse üçüncü gebeliğe cesaret etmiyor.
İkinci sezaryende tüplerin bağlanması oranı zaten çok yüksek.”

Anne adayları neden normal doğumdan kaçıyorlar? Bakın “denemiyorlar” demiyorum. Şimdi çıkıp, “sana ne bundan” diyenler olacaktır. Olsun desinler. Biz, ‘Bizim Doktor’a kulak verelim: “Yıllardan beri normal doğumun çok ağrılı ve zor bir işlem olduğunun propagandası yapılıyor
. Film ve dizilerde çok ağır geçen normal doğum sahneleri yer alır. İnsan izlemeye dayanamaz. Zaten o sahneleri izleyen hiç bir genç kız normal doğum yapmaz.

Ağrı ise ilk doğumda biraz şiddetlidir. O da en fazla 10 saniye sürer. İyi bir ebe ile bu süreç çok rahat yönetilebilir. Ama bunu yapan ebe ve doktor yok artık. Yaptırmıyorlar özellikle. Çözüm ise iyi ebelerin yetiştirilmesi, suni sancının kesinlikle iyi denetlenmesi, suda doğum konsepti gibi uygulamaların anne adaylarına tanıtılmasında…”
Türkiye’de ne zaman normal doğumu teşvik ve tavsiye eden çıkışlar yapılsa, kampanyalar düzenlense birileri adeta yerlerinden zıplıyorlar. Sezaryen doğumdaki artış oranları ortada. Türkiye’de sezaryen doğum oranı yüzde 50’lerde. Şimdi sıkı durun. Bu oran
özel hastanelerde yüzde 78, devlet hastanelerinde ise yüzde 46 olarak belirlenmiş.

Yani, özel hastaneler devlet hastanelerinin neredeyse iki katı.
Bu durumda akla şu gelmiyor değil; normal doğum kampanyalarına karşı çıkanlar ya bu işten para kazanıyorlar ya da doğurganlığın
önüne örülen “sezaryen duvarının” yıkılmasını istemiyorlar.

Her iki durumda birilerinin ciddi paralar kazandığı ise ortada. Anneleri kesip biçtikleri gibi doğum mucizesi tam gerçekleşmediği için bebeklerin sağlıksız doğmasına da neden oluyorlar.
Bizim Doktor’un anlattıklarına, tespitlerine ben ikna oldum. Vatandaşlardan, özellikle de kadınlardan gelen yorumlar da cabası. Bu durumda Yenidoğan Çetesine,
bebekleri öldürerek para kazanma yolunu ‘Sezaryen Çetesi’nin açtığı söylenebilir.

Tam bir kazan kazan ilişkisi.

Komplo teorisi gibi gelmesin sakın: İpin ucu BM’nin nüfus artışını durdurma projeksiyonlarına dayanırsa hiç şaşırmam.

Saldırıya uğrayan ambulans sürücüsü konuştu

Olay, 10 Ekim’de saat 19.00 sıralarında, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’nda meydana geldi. Kalp krizi geçiren N.G. (80) adlı kadın hastanın Gemlik Devlet Hastanesi’nden Bursa Şehir Hastanesi’ne sevk edildiği ambulans, emniyet şeridinde ilerlediği sırada arkadan gelen otomobilin sürücüsü selektör yapıp, korna çalarak yol istedi. Paramedik ambulans sürücüsü Muhammed Ali Karasulu, otomobile yol verdi. İddiaya göre, otomobildeki tekstil firması sahibi S.Y. ile oğulları S.Y. (23) ve Melih Y., Karasulu’ya ambulansın içinde hasta olmadığını ve boşuna siren çaldığını söyleyerek tepki gösterdi. Baba ve oğulları otomobille ambulansın önünü kesti.

CEP TELEFONU İLE GÖRÜTÜLEYİP, TEHDİT ETTİ

S.Y. ile oğullarının otomobilin içindeyken cep telefonlarıyla, emniyet şeridinde seyir halinde olan ambulansı çektikleri görüntüler de ortaya çıktı. S.Y. kullandığı otomobille, ambulansın önünü kesip, aracından inerken, yanına gittiği sürücü Karasulu’nun, Hasta var, önüme kırıyorsun dediği, S.Y.’nin de ambulans şoförüne, İl Sağlık Müdürü’ne atıyorum şimdi diyerek küfrettiği görüldü. Ambulansın araç içi kamerasına yansıyan görüntülerde ise emniyet şeridinde duran ambulansın önüne, kullandığı otomobilini çeken S.Y.’nin, Melih Y. ve diğer oğlu S.Y. ile birlikte indiği, baba ile büyük oğlu S.Y.’nin cep telefonu kamerasını açarak ambulansa ilerledikleri görüldü. Ambulansın arkasında hasta olup, olmadığını kontrol eden baba ve oğulları, o anları cep telefonu kamerasıyla da kayıt altına alırken, ambulansın sürücü tarafına geçen baba S.Y.’nin, sürücü Karasulu’nun boğazını sıktığı iddia edildi. Yaşananlara tepki gösteren kadın sağlık görevlisinin üstüne yürüyen Melih Y.’nin, kendisini engellemek isteyen Muhammed Ali Karasulu’ya ardı ardına yumruk attığı anlar da görüntüye yansıdı. Görüntüde, bir süre daha sağlık görevlileriyle tartışan baba ile oğullarının, otomobillerine binerek uzaklaştığı anlar da yer aldı.

YARALI HALDE AMBULANSI KULLANDI

Hastayı yetiştirmek için yaralı halde ambulansı kullanıp, Bursa Şehir Hastanesi’ne giden Karasulu’nun dil kıkırdağının kırıldığı, dudağının darbeye bağlı olarak yarıldığı ve çene kemiğinde travma olduğu tespit edildi. İlk müdahalesi yapılan Karasulu’ya 7 gün iş göremez raporu verilirken, şikayet sonrası gözaltına alınan ve emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden iş insanı S.Y. çıkarıldığı mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, oğlu Melih Y. tutuklandı.

‘UZUN SÜRE TAKİP EDİP, ARACI ÖNÜME KIRDILAR’

Paramedik sürücü Muhammed Ali Karasulu, olay anını DHA muhabirine anlattı. Emniyet şeridinde seyir halindeyken, şüphelilerin uzun süre, otomobilleriyle ambulansın arkasından geldiklerini belirten Karasulu, “Gemlik Devlet Hastanesi’nden aldığım hastayı, Şehir Hastanesi’ne sevk ediyordum. Otobanda, emniyet şeridinde seyrederken, arkama bir araç takıldı. Uzun süre beni takip etti. Sonrasında aracı önüme kırdılar. Telefonlarla birlikte çıktılar. Tehditlerle, ‘Biz bu videoyu, İl Sağlık Müdürü’ne atacağız. Araç boş, ambulans boş. İçeride hasta yok. Boşuna siren çalıyorsun, emniyet şeridinde gidiyorsun’ diye aracı durdurdular” dedi. Ekip arkadaşlarının tehdit edilmesi üzerine ambulanstan indiğini ve S.Y.’nin boğazını sıkması sonucu dil kökü kıkırdağının kırıldığını söyleyen Karasulu, “Ekip arkadaşlarım çıktı, ‘Araçta hasta var, ne yapıyorsunuz’ dediler. Ekip arkadaşlarıma tehditler ve hakaret edince ben de indim. Aracı şoförü ben araçtan iner inmez boğazıma yapıştı. Benim boynumu sıkmaya başladı. Baba, şoför olan, boğazımı sıktı. Ben orada kurtuldum, aracın önüne geçtim. ‘Ağabey hasta var, ne yapıyorsunuz’ dedim. Bu sefer, yine bağırarak, hakaretlerle üstümüze yürüdü. ‘Gitmemiz gerekiyor, hasta acil bir hasta, kalp krizi geçiriyor’ dedim. Tam araca yönelirken yumruk yedim. 2-3 tane yumruk vurdular. Oğlu vurdu. Önce babası boğazımı sıktı, bir kıkırdak kemiğim de kırıldı boğazımdaki. Daha sonra ben, ‘Kamera çekiyor, ambulansın kamerası çekiyor. Lütfen gidin’ dedim. Bunlar önden gittiler. 3-5 saniye darbenin etkisiyle afalladım, sonra biz acil hasta olduğu için, araca bindim. Hastaneye, kalp krizi geçiren hastayı yetiştirdik” diye konuştu.

‘HASTANIN HER DAKİKASI, HER SANİYESİ ÇOK ÖNEMLİ’

Halen yoğun bakımda bulunan ambulanstaki hastanın sağlık durumu riskli olduğu için, yaralı haldeyken ambulansı kullanıp, hastayı hastaneye yetiştirdiğini söyleyen Karasulu, “Hasta kalp krizi geçiren bir hasta. Kalbi besleyen bir damarın tıkanması demek bu. Onun da her dakikası, her saniyesi çok önemli. Müdahale edilmesi lazım, o yüzden sevk ediliyor. Hasta çok acil olduğu için ve sadece tek düşüncemiz hasta olduğu için, maalesef o halde de götürmek zorunda kaldım. Çünkü, hasta kalp krizi geçiren bir hastaydı. Ben biraz zorlandım, başım döndü. Hastaneye gittiğimde, acil serviste de zaten midem bulandı. Ama o can havliyle de hastayı götürmek zorundaydık. Hastayı teslim ettikten sonra, benim müdahalem yapıldı. Dudağımda 12 dikiş var, dil kökü kıkırdağım kırıldı. Çeneme vurduğu için, çenemde büyük hassasiyet var. Yutkunmada güçlük çekiyorum” ifadelerini kullandı.

‘HİÇ BÖYLE BÜYÜK BİR ŞİDDETE UĞRAMAMIŞTIK’

4 yıldır paramedik olarak görev yaptığını ve ilk kez fiziki şiddete maruz kaldığını söyleyen Muhammed Ali Karasulu, şöyle konuştu“Fiziki olmasa da ambulansla çalıştığımız için, olay yerine ilk müdahaleye giden ekip biziz. Daha önce sözlü hakaret, tehdide uğradık ama hiç böyle bu kadar büyük bir şiddete uğramamıştık. Hep güncel hayatta bütün sağlık çalışanları şiddete uğruyor, sözlü, tehdit. Ama bu tabii büyük bir olay oldu. Çünkü baya darbedildik. İş göremez raporum 1 hafta ama onu uzatacağım. Çünkü yutkunmada biraz güçlük var. Bir de dikişler var, dikişler atıyor.”

DHA

Fibromiyalji ve Tedavisi

Fibromiyalji Nedir?

Fibromyalji sebebi kesin olarak belli olmayan, yaygın kas ve eklem ağrıları , azalmış ağrı eşiği, başta bel ve boyun olmak üzere tüm vücutta tutukluk, uyku bozukluğu, yorgunluk ve psikolojik problemlerle birlikte görülen kronik bir rahatsızlıktır. Her yaş grubunda görülebilmekle birlikte en sık orta yaş kadınlarda görülmektedir

Fibromiyalji Neden Olur?

Fibromyaljiye neden olan sebepler henüz kesin olarak bilinmese de, hastalığın gelişiminde rol oynadığı düşünülen çeşitli mekanizmalar mevcuttur.

*Sinir Sistemindeki Değişiklikler

*Sinir Sisteminin Aşırı Duyarlılığı

*Genetik

*Çevresel Faktörler

*Hormonal Değişiklikler

*Otonomik Fonksiyon Bozukluğu

Fibromyalji Tanısı Nasıl Konur ?

Fibromyalji tanısı genellikle oldukça zor konulur. Kesin tanıyı koyacak bir görüntüleme yöntemi yada kan testi yoktur.

En az 3 aydır yaygın vücut ağrısı bulunan ve yorgunluk, uyku bozukluğu, kognitif değişiklikler, duygudurum bozukluğu gibi semptomları da olabilen kişilerde, bu semptomları tam olarak açıklayacak başka bir hastalığın bulunamadığı durumlarda fibromyalji tanısı olasıdır.

Fibromiyaljiyle birlikte görülebilen hastalıklar şu şekilde sıralanabilir:

*Anksiyete

*Depresyon

*Huzursuz Bacak Sendromu

*Kronik Baş Ağrısı

*Migren

*İrrıtabl Barsak Sendormu

*Dismonore (Ağrılı Adet Görme)

Fibromyalji Tedavisi

Fibromyalji tedavisinde amaç ağrı, yorgunluk ve tutukluk şikayetlerinin azaltılması, egzersiz toleransı, fonksiyonellik ve yaşam kalitesinin artırılması, stres ve psikolojik problemlerin giderilmesidir.

İlaç Tedavisi

Ağrı, yorgunluk ve uyku problemlerini azaltmak, fonksiyon ve genel iyilik halini artırmak için ilaçlar kullanılmaktadır.

İlaç Dışı Tedaviler

Yapılan çalışmalarda, fizyoterapistlerin fibromyalji tedavisinde önemli rol oynadığı belirtilmiştir.

Hasta eğitimi, egzersiz odaklı eğitimler, manuel terapi, miyofasyal gevşeme, osteopati gibi yöntemler fibromiyalji hastalarının ağrılarını hafifletmekte ve yaşam kalitesini arrtırmaktadır.

Hasta Eğitimi : Hastalarla iyi bir iletişim kurarak fibromyaljinin nasıl bir hastalık olduğu ve hastalığın doku hasarı meydana getirmediği anlatılmalıdır

Stres, kötü postür ve uykusuzluğun ağrıyı tetikleyebileceği hatırlatılmalıdır

Fizyoterapi

Egzersiz Eğitimi : Fibromyalji tanılı hastalar ağrılarından dolayı çoğu zaman egzersizden kaçınmakta ve sedanter bir hayat sürebilmektedir. Ancak egzersiz endorfin düzeylerini artırarak analjezik ( ağrı kesici) etki meydana getirmektedir.

Egzersiz Eğitiminin Amaçları :

*Ağrı ve yorgunluğu azaltmak

* Aerobik kapasiteyi artırmak

* Kas kuvvetini artırmak

Fibromyalji Hastalarında Hangi Egzersizler Yapılabilir?

*Aerobik Egzersizler

*Kuvvetlendirme Egzersizleri

*Germe ve Esneklik Egzersizleri

*Su İçi Egzersizler

*Yoga

*Pilates

Keneler şimdi de zombi virüsü mü yayıyor?

Kenelerin sinsice ve fark ettirmeden deri altına kafasını sokup günlerce bir insanın kanını emmesi, sonunda kurbanın ölümcül Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalığına yakalanmasına bile sebep olabiliyor. Dolayısıyla hepimiz kenelerden çekiniyoruz.

Ancak kenelerin daha da büyük bir soruna yol açabileceği keşfedildi. Doğru müdahale edildiğinde Kırım Kongo Kanamalı Ateş’ini iyileştirmek ve hastaları kurtarmak mümkün. Peki ama zombi olmaktan geri dönüş mümkün mü?

Çin’deki bilim insanları, insanları ve diğer hayvanları enfekte edebilen kene kaynaklı yeni bir virüs keşfettiklerine inanıyor. Şu ana kadar sadece bir avuç insan vakası tespit edilmiş olsa da, virüsün bizi hasta edebileceği ve potansiyel olarak beynimizi istila edebileceği görülüyor.

Bu hafta başında yayınlanan New England Journal of Medicine makalesinde ayrıntılı olarak açıklanan bulgulara göre, bu virüsün bilinen ilk kurbanı, Haziran 2019’da Jinzhou kentindeki bir hastaneye ateş, baş ağrısı ve birden fazla organda işlev bozukluğu belirtileri ile başvuran 61 yaşındaki bir adamdı. Beş gün önce, İç Moğolistan’daki (Kuzey Çin civarında) bir sulak alan parkını ziyaret ederken keneler tarafından ısırılmıştı. Ayrıca ilk antibiyotik tedavisine yanıt vermemiş, bu da viral bir enfeksiyonun sorumlu olduğunu göstermişti.

Bilim insanları hastanın kanını test ettiklerinde daha önce hiç görülmemiş bir viral etkenle karşılaştılar. Yeni nesil genetik dizileme, gizemli virüslerinin Nairoviridae ailesindeki orthonairovirus cinsine ait olduğunu ve Kırım-Kongo kanamalı ateş virüsü gibi diğer kene kaynaklı virüslerle yakın akraba olduğunu ortaya çıkardı. Buldukları virüse Sulak Alan virüsü ya da WELV adını vermeye karar verdiler.

Beyin enfeksiyonu yapan virüs

WELV hastaları ateş, şişmiş lenf düğümleri ve baş dönmesi gibi çeşitli spesifik olmayan semptomlar yaşama eğilimindeydi. Bu hastaların bazılarında doku hasarı ve kan pıhtılaşması belirtileri görüldü ve bir hasta hastalığı nedeniyle komaya girdi. Bu hastada ayrıca nörolojik enfeksiyon belirtileri görüldü ve omurilik sıvısında beyaz kan hücreleri arttı. Neyse ki tespit edilen tüm hastalar sonunda iyileşti. Ancak araştırmacılar farelere ilk hastalarından ve kenelerden topladıkları WELV suşlarını verdiklerinde, virüsün beyne ulaşabildiğini ve bu hayvanlarda ölümcül enfeksiyonlara neden olduğunu gördüler.

Özet olarak söylemek gerekirse, kene gördüğünüz yerden koşarak kaçın. Ancak, buldukları her virüsle biyolojik silah geliştirmek için koşa koşa laboratuvarlara kapanan silah endüstrisi bu yeni keşfedilen virüsü geliştirerek gerçekten zombi virüsü üretebilir mi? Bu fantastik soru da aklımızın bir köşesinde kalsın.