NCM Araştırma Yurt Dışı Piyasa Bülteni: ABD Hazine Tahvili Getirilerindeki Artış Hisseleri Etkiledi

S&P 500 Endeksi, altı hafta üst üste kazanç sağladıktan sonra düşüşle kapandı. ABD Hazine tahvillerindeki hareketler, yatırımcı beklentilerini etkilerken, Fed’in faiz indirim döngüsünün daha yüzeysel olacağı yönündeki fiyatlamalar dikkat çekti. Büyük sermayeli hisseler küçük sermayeli hisselere kıyasla daha dirençli kalırken, teknoloji ağırlıklı Nasdaq Bileşik Endeksi hafifçe yükseldi.

Haftanın yıldızı hiç şüphesiz Tesla’ydı. “Muhteşem Yedili”yi geride bırakan Tesla, S&P 500’de en iyi performansı sergileyerek endeksin daha büyük bir düşüş yaşamasını engelledi. Elektrikli araç üreticisi, çeyrek dönemlik güçlü bilanço raporuyla ve 2025 için %20-%30 satış büyüme hedefi açıklamasıyla %22’lik rekor bir yükseliş yaşadı.

Öte yandan, Apple’ın hisseleri, önde gelen Wall Street analistlerinin iPhone 16 satış projeksiyonlarını düşürmesiyle değer kaybederek piyasayı aşağı çekti.

Haftanın bir diğer öne çıkan gelişmesi Bej Kitap’tan gelen durgun büyüme sinyalleriydi. Ekonomik verilerin sınırlı olduğu haftada, Fed’in Bej Kitabı, ABD genelinde sınırlı ekonomik büyüme raporladı. İş gücü talebinde hafif bir düşüş ve enflasyonun yavaşlaması dikkat çekerken, uzun vadeli Hazine getirilerindeki yükseliş devam etti. Pazartesi günü %4,20 seviyesine çıkan 10 yıllık ABD Hazine getirisi haftayı bu seviyede kapattı.

Bu hafta ne olacak?

S&P’nin son yedi haftada %7’lik rallisinden sonra yatırımcıların yaklaşan seçimler öncesi risklerini azaltmaya başlayabileceğini düşünüyoruz. Gelecek hafta beş büyük teknoloji şirketinin bilanço açıklamalarıyla volatilite artabilir. Ayrıca, tahvil getirilerindeki hızlı yükselişin devamı satış baskısını artırabilir. Cuma günü açıklanacak aylık istihdam raporu da piyasalarda güçlü bir hareket yaratabilir. Teknik olarak yukarı yönlü trendler korunurken, Tahvil getirilerinin düşmesi veya mega-kap teknoloji şirketlerinin çok güçlü sonuçlar açıklaması beklentimizi bozabilir, ancak genel olarak önümüzdeki haftayı “hafifçe düşüş ve volatil” olarak değerlendiriyoruz.

S&P 500 Endeksi,  Dow Jones Industrials Endeksi  Teknik Görünüm

S&P 500 (SPX) Endeksinde, yükseliş eğilimi eskisi kadar güçlü olmasa da devam ediyor. Dalgalı bir haftaya rağmen endekste kapanış yeni “all time high” seviyesi olan 5.878 seviyesinin altında 5.808 seviyesinden gerçekleşti. Beklentimiz yaklaşan seçimeler öncesi düşen risk iştahı ile beraber bu seviyelerin korunacağı ve daha sakin bir hafta geçirileceği yönünde. Veri akışına bağlı olarak geri çekilmelerin yaşanması durumunda ilk etapta 5.760 destek seviyesi olarak izlenebilir.   Dow Jones Endeksinde, 25 Ekim Cuma günü 42.114 seviyesinde işlem gördü ve bir önceki işlem seansına göre %0,61 düşüş kaydetti. Geride bıraktığımız dört haftalık dönemde %0,14 kayıpla işlem gördü; ancak son 12 aylık performansında %28,46’lık dikkat çekici bir artış yaşadı. Dow Jones Endeksinde de teknik olarak pozitif henüz bozulmuş değil. Bu hafta itibari ile alım iştahının sürmesi halinde kayıplar telafi edeilebilir. 42.500 seviyesinin aşılamaması halinde ise 41.800 seviyesi ilk psikolojik destek konumunda.

Önemli Şirket Haberleri ve Beklentiler

TSMC, Huawei AI işlemcisinde çip bulunmasının ardından Sophgo’ya sevkiyatı durdurdu. Nvidia (NVDA),tahttan indirilen Apple (AAPL), Cuma günü, yapay zeka çiplerine olan doymak bilmez talebin de etkisiyle hisse senetlerinde yaşanan rekor yükselişin ardından dünyanın en değerli şirketi seçildi.

Nvidia günü yüzde 0,8 artışla 3,47 trilyon dolarlık piyasa değerine ulaşırken, Apple’ın hisseleri yüzde 0,4 artışla 3,52 trilyon dolarlık değere ulaştı. Volkswagen, 4 milyar avro tasarruf etmeyi hedefleyerek, ana markası için %10’luk ücret kesintisi ve iki yıllık ücret dondurma gibi bir dizi maliyet azaltma önlemini araştırıyor. Alphabet’in (GOOGL), araştırma ve alışveriş gibi görevleri tamamlamak için web tarayıcısını ele geçiren yapay zeka teknolojisi geliştiriyor.

Çin’in Alibaba,  Cuma günü yaptığı açıklamada, e-ticaret devinin tekelci uygulamaları iddiasıyla yatırımcılar tarafından ABD’de açılan toplu dava için 433,5 milyon dolar ödemeyi kabul ettiğini duyurdu. Blackstone eyaletler arası boru hattı hisselerini satın almak için görüşmelerde bulunuyor. Yaklaşık 3,5 milyar dolar değerinde bir anlaşma. Boeing (BA), Şirketin uzay işinin bazı bölümlerini satmayı düşündüğünü bildirdi. Capri, ABD mahkemesinin Tapestry ile 8,5 milyar dolarlık birleşmeyi engellemesinin ardından %46 düştü. Delta, kitlesel uçuş aksaklıklarına yol açan yazılım güncellemesi nedeniyle CrowdStrike’a dava açtı.

Nasdaq 100 Endeksinde, bu hafta dikkat çekici bir performans sergileyerek tüm zamanların en yüksek seviyelerine yakın yerlerde fiyatlanmaya devam ediyor ediyor. Tesla ve ServiceNow’un güçlü bilanço sonuçları ile Nvidia’nın bu hafta kaydettiği yeni rekor seviyeler, teknoloji sektöründeki pozitif havayı desteklemiş görünüyor. Ayrıca, ‘Muhteşem 7’nin beş devinin önümüzdeki hafta bilanço açıklayacak olması, yatırımcıların mega ölçekli teknoloji şirketlerinin kazançlarına dair güvenini artırmış olabilir. Kısa vadeli teknik görünüm yükseliş ivmesinin bir süre daha devam edebileceğine işaret ediyor.

Rezerv var planlama yok

Başak Nur GÖKÇAM

Küresel ısınmanın etkileri, mevcut düzeni değiştiriyor. Artık dünya çevre dostu ekonomik modelin oluşturulması için gereken yeşil dönüşüm sürecinden geçiyor. Fakat bu dönüşümün gerçekleşmesi için lityum, kobalt, nikel, grafit ve nadir toprak elementleri gibi çeşitli kritik mineral ve hammaddelere (KMH) büyük ihtiyaç var. Çünkü güneş fotovolkaik (PV) tesisleri ve rüzgâr çiftlikleri ve elektrikli araçlar, fosil yakıt bazlı muadillerine kıyasla daha fazla mineral kullanımı gerektirir.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki 2010 yılından bu yana, yeni bir elektrik üretim kapasitesi birimi için ihtiyaç duyulan ortalama mineral miktarı, yenilenebilir enerji payının artması sonucu yüzde 50 artış gösterdi. Ve bu ihtiyacın, yüzyıl ortasına kadar katlanarak artacağı öngörülüyor. Fakat bu mineral ve hammaddelerin madenciliği ve işlenmesi, ekonomik ve siyasi olarak riskli bölgelerde bulunan az sayıda ülkede yoğunlaştı. Yüksek talebin tedarik sorunu yaşanmadan karşılanabilmesi için KMH’lere yönelik küresel yatırımların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bloomberg Yeni Enerji Finansmanı’na göre enerji dönüşümünü yavaşlatacak bir tedarik zincirinin yaşanmaması için de yüzyıl ortasına kadar 2,1 trilyon dolarlık yeni yatırıma ihtiyaç var.

Tekelleşmelerin taşıdığı riskler netleşiyor

Yeşil teknolojilerin geliştirilmesi ve etkin olarak kullanılabilmesi için gereken kritik mineral ve hammaddelerin çıkarılması ve işlenmesi için başta Çin olmak üzere, ekonomik ve siyasi açıdan riskli bölgelerde yoğunlaşıldığını belirten Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya, “Yeşil dönüşüm çerçevesinde KMH’lere artan talep göz önünde bulundurulduğunda bu durum, ciddi bir tedarik riski yaratıyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na (International Energy Agency, IEA) göre nikel ve kobalt gibi KMH’lere yönelik talebin 2040 yılına kadar iki kat, grafite olan talebin dört kat, lityuma talebin ise dokuz kat artması bekleniyor. Ancak KMH madenciliği; Latin Amerika, Asya ve Afrika’da yoğunlaşmışken, işleme konusunda Çin tek hakim ülke olarak öne çıkıyor. Özellikle Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşları sonrası sıkılaşan kısıtlamalar da göz önüne alındığında, bu tekelleşmelerin taşıdığı riskler daha da netleşiyor” dedi.

KMH’lerde hakim ülke Çin

Çıkartılan maden cevherlerinin işlenmesinde daha da ciddi bir tekelleşmenin söz konusu süreçlerde Çin’in, neredeyse tek hakim ülke olarak öne çıktığına dikkat çeken Karakaya, “Kobalt’ın yüzde 74’ü tek başına Çin’de rafine ediliyor. Benzer şekilde, lityumun yüzde 65’i, nadir toprak elementlerinin yüzde 90’ı ve grafitin neredeyse tamamı, tek başına Çin’de işlenip rafine ediliyor” ifadelerinde bulundu.

Karbonsuzlaşma konusunda iddialı hedefleri bulunan ABD ve AB başta olmak üzere batı ülkeleri, KMH’lerin tedariğinde başarısız olduklarını belirten Karakaya, “Çin’in KMH konusunda tek hakim ülke olması nedeniyle oluşan risklere karşı acil çözüm üretme çabaları başladı. Doğru adımlar atabilmek için ders çıkarmak ve Çin’in politikalarını incelemek gerek” dedi.

Dünyanın en büyük ikinci rezervi Eskişehir’de

2022 yılında Türkiye’nin, Eskişehir Beylikova’da 694 milyon tonluk nadir toprak elementi rezervi bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Etem Karakaya, “Bunun, Çin’de yer alan 800 milyon tonluk rezervin ardından dünyanın en büyük ikinci rezervi olduğu belirtildi. Türkiye’nin enerji sektöründeki konumunu pekiştireceği ifade edildi. Bu rezerv, küresel tedarik riskine de büyük katkı sağlayabilecek düzeyde. Ancak kritik mineraller konusunda veri sunan uluslararası kuruluşlar, henüz Türkiye’nin rezervlerini küresel toplam içine dahil etmiyorlar. Oysa dünyada bilinen 17 nadir toprak elementinden 10 tanesinin Beylikova Maden Sahası’nda bulunduğu belirtiliyor. Bu rezervlerin yüksek miktarda olması ve işlenip rafine edileceğinin resmi kaynaklar tarafından beyan edilmesi oldukça önemli” dedi.

Türkiye, kendi KMH listesini oluşturmalı

Türkiye’nin yeşil dönüşüm ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve küresel ölçekte etkili oyuncu olabilmesi için kapsamlı strateji ve planlama çalışmaları yapması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Etem Karakaya, “Türkiye’nin, aynı ABD ve AB’nin yaptığı gibi, NTE’lerin özelliğine göre kendi kritik madenler listesini oluşturması ve envanterini çıkarması lazım. İlgili rezervlerin ve işlenmesi durumunda yaratılacak ekonomik değerin, farklı senaryolar altındaki fayda-maliyet analizlerini yapmasını beklemeliyiz. Bu kritik mineralleri verimli bir şekilde işleyip rafine etmesini sağlayacak ölçek ekonomilerini, maliyet avantajlarını hesaba katan, entegre tedarik zincirlerine sahip, geniş bir işleme tesisine ihtiyaç var. Ayrıca NTE’lerin işlenmesi ve rafinasyonu ciddi teknik bilgi gerektirdiği için, nitelikli insan gücü ve altyapı desteği sağlanması önem taşıyor. Son olarak, bunların dünya pazarlarına güvenle ulaştırılması, uluslararası iş birliği anlaşmalarıyla sağlanmalı. Bu gibi strateji plan ve işbirlikleri aracılığıyla Türkiye, NTE tedarik zincirinde önemli bir konuma gelebilir” önerisinde bulundu.

Otomotivde ve uçak sanayiinde kusursuz üretime doğru gidiyoruz

Necmi ÇELİK

İsveç merkezli sensor, yazılım ve otonom teknolojiler şirketi Hexagon satınalma ve birleşmelerin yanı sıra odaklı yeni büyüme vizyonu sayesinde bugün küresel bir şirkete dönüşmüş durumda.Hexagon Türkiye Genel Müdürü Koray Alpaslan, Hexagon’un dünyada Airbus ve NASA, Ford, Tesla, Johnson & Johnson, LG ve otomotivde BYD, Cherry, Audi, Volkswagen Grup gibi birçok şirkete hizmet verdiğini, Türkiye’de ise otomotiv ve uçak sanayi başta olmak üzere Türk sanayisinin önemli bir bölümünde Hexagon teknolojilerinin kullanıldığını belirtiyor. İFM’de Kalite Fuarı sırasında görüştüğümüz Koray Alpaslan’ın DÜNYA Gazetesi’nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle oldu:

Hexagon kurumsal yolculukta hangi aşamada bulunuyor?

Hexagon kelime olarak altıgen anlamına geliyor. Kısacası birçok mühendislik ve tasarım alanında kullanılan geometrik bir şekil. Şirketimiz Hexagon 50 ülkede yaklaşık 24 bin 500 çalışan ile faaliyet gösteren, Nasdaq ve Stockholm borsalarında işlem gören, 5,4 milyar euro ciroya sahip sensör, yazılım ve otonom teknolojilerini birleştiren dijital gerçeklik çözümlerinde dünya lideri olan bir markadır. Hexagon halihazırda 5 farklı iş kolunda (Asset Lifecycle Intelligence, Autonomous Solutions, Geosystems, Safety, Infrastructure & Geospatial ve Manufacturing Intelligence) faaliyet gösteriyor. Burada üzerine konuştuğumuz alan ise Üretim Zekâsı veya Manufacturing Intelligence. Hexagon, metroloji yani ölçüm cihazları alanında benzersiz çözümler sunan bir şirket.

Türkiye’de 40 kişilik ekip

Hexagon Türkiye hakkında bilgi verebilir misiniz?

Hexagon Türkiye, 2007 yılında başarılı iş geliştirme faaliyetleri ve Türkiye pazarında tespit edilen önemli potansiyel doğrultusunda ana şirketinin aldığı stratejik bir kararla faaliyetlerine başladı. Şirketin Türkiye’deki kuruluşu, mevcut bir iş ortağının satın alınması ve tüm ekibinin Hexagon’a entegrasyonu yoluyla gerçekleşti. Böylece devam eden faaliyetler ve gelecek için sağlam bir temel atıldı. Türkiye’de toplamda 40 kişilik bir ekiple çalışıyoruz.Ankara ve Bursa’da yerleşik ofis ve laboratuvarlarımız bulunuyor. Satışını gerçekleştirdiğimiz cihazlarımıza yönelik kalibrasyon hizmeti sunuluyor. Türkiye’de güncel olarak 2000’in üzerinde makinemiz mevcut ve bunların yarıya yakını taşınabilir sistemlerden oluşuyor. Laboratuvarlarımızda bu makinelerin yurtdışına gönderilmesine gerek kalmadan tüm hizmetler verilebiliyor. Otomotiv, havacılık, savunma başta olmak üzere genel üretim, elektronik, medikal ürün sektöründe bu makineler kullanılıyor. Türkiye’de bizim makinelerimizin genel pazar hacminin 40-45 milyon euro arasında olduğunu tahmin ediyoruz.

Hangi sektörlere hitap ediyorsunuz?

9 binden fazla çalışanı bulunan Hexagon MI (Üretim Zekâsı) bölümü, otomotiv, havacılık, savunma ve genel üretim sektörleri gibi alanlarda faaliyet gösteriyor. Metroloji alanında belki de sadece bize özgü olacak şekilde bütün sektörlere yönelik geniş bir ürün gamımız var. Optik veya lazer teknolojilerimizle, koordinat ölçüm makinelerimizle hem saç telinin 1/100’üne denk gelecek mikron seviyesinde hem de bir geminin otomobilin veya uçağın tamamını ölçebilecek büyüklükte çözümler sunuyoruz.

CERN laboratuvarında lazer tarayıcılar

Müşterileriniz arasında kimler var?

Hem ulusal hem de global ölçekte, sektörünün öncü ve tanınmış şirketleri müşterilerimiz arasında yer alıyor. Örneğin Airbus, Volvo, Ford ve ilaç sektöründe yer alan Bayer var. Ayrıca dünyadaki en önemli bilim merkezlerinden CERN laboratuvarında da bizim lazer tarayıcılarımız kullanılıyor. Dünyada insanoğlunun yaptığı en büyük makine CERN’de yer alan dairesel parçacık hızlandırıcıdır. Orada teknolojimizin kullanılması bizim için gurur kaynağı. Ayrıca SpaceX, BMW, Türkiye’ye yeni yatırım yapmış olan BYD, Cherry, Audi, Volkswagen Grup markaları bizim teknolojilerimizi kullanıyor. Şu an ticari olarak kullanılan araçların yüzde 95’inde, dünyada mevcut bütün uçakların yüzde 90’ında ve hatta kullanılan bütün cep telefonlarının yüzde 75’inde Hexagon teknolojisi var. Hexagon’un sunduğu gerek yazılım gerekse donanım içeren çözümler bir şekilde günlük hayatımızda karşılık buluyor.

Hexagon’un gelecek vizyonu nedir?

Hexagon Türkiye, özellikle 2023’ten bu yana bir değişim içinde. Yurt dışında bu değişim daha önce başlamıştı. Sadece bir makine üreticisi olmanın ötesinde, müşterilerimizin konsept aşamasından üretime kadar tüm süreçlerini destekliyoruz. Bilgisayar destekli dizayn, mühendislik ve üretim çözümleri sunarak, üretim süreçlerini daha verimli ve hassas hale getiriyoruz. Hexagon, globalde 2030’a kadar her yıl yüzde 12 oranında büyümeyi hedefliyor. Bunun yüzde 3-5’lik bir kısmının satın almalarla gerçekleşmesi planlanıyor. Gelecekte, dijital dönüşüm ve yapay zekâ vizyonumuz doğrultusunda, üretim süreçlerini daha verimli ve akıllı hale getirmeye devam edeceğiz. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konularında yeni projeler geliştirmeyi hedefliyoruz.

Son 50 yılda üretim süreçlerinde ölçüm teknolojileri nasıl değişti?

Elbette her zaman üretim yapılıyordu. Ancak üretim hassasiyeti ve kontrolü farklıydı. En basitinden mikrometrelere bakacak olursak, mikron seviyesinde ölçen cihazlar geçmişte bu kadar hassasiyetle ölçemiyordu. Üretimin her alanında makine hassasiyeti artık oldukça önemli. Geçmişte bu kadar hassasiyetle ve tekrarlanabilir şekilde ölçemiyorken şu an neredeyse kusursuz bir ölçüm yapılabiliyor. Örneğin 10.5 mikron ölçüsünde üretilmesi gerekirken 10.3 mikron üretildiğinde uyarı veren ya da üreticinin bilgisi dahilinde onay veren ölçüm yazılımlarımız var. Yazılımların yanı sıra ölçüm işlemlerini gerçekleştiren sabit ve taşınabilir makinelerimiz de bulunuyor. Bu sistemler ve yazılımların olmadığı zamanlarda tahmin edersiniz ki; üretici firmaların işi oldukça zordu. Son 40-50 yılda bu noktada dünyada devasa bir ilerleme var. Teknoloji gittikçe olgunluk ve mükemmellik noktasına yaklaşıyor.

Artık her şeyin daha pratik hale geldiğini söyleyebilir miyiz?

Tabii ki. Mesela büyük bir ölçüm yapılması gerekiyor ve bunu ekipman, kablo bağlantıları nedeniyle fiziki olarak yapmak oldukça zor. Bu ölçümü artık kablosuz bağlantıyla kusursuz bir şekilde yapma ve verileri hızlı bir şekilde bilgisayar ortamında işlenebilir hale getirme imkanına sahibiz. Bir diğer önemli gelişme de Nexus sistemini kullanarak bulut tabanlı bir yapı ile muhtelif coğrafi bölgelerden alınan verileri, farklı ülkelerdeki uzmanların birlikte çalışabilir hale gelmesi. Microsoft, Amazon Web Services ve Nvdia gibi iş ortaklarımızla hayata geçirdiğimiz bu teknolojiyi önümüzdeki yıl Türkiye’de de müşterilerimizin hizmetine sunmayı planlıyoruz.

Kendi yapay zekamızı yarattık

Yapay Zekayı iş süreçlerinizde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hexagon, yapay zekayı üretim süreçlerine erken aşamada dahil eden kuruluşlardan biridir. Öncelikle, bu teknolojiyi kullanmaya makine öğrenimi ile başladık. 2014 yılında ise bunu tüm süreçlerimize entegre ettik. Ardından, 2018’de derin öğrenme kavramını süreçlerimize ekledik. 2022’de ise üretken yapay zekayı entegre ettik ve bunu “Hexagon ChatGPT” olarak adlandırdık. Bu, açık kaynak versiyonundan farklı bir yapı; çünkü verilerimizin herkesle paylaşılmasını istemiyoruz.
Kısacası bize özel bir Hexagon ChatGPT geliştirdik. Bu sistemi, GitHub ve Nexus gibi destekleyici uygulamalarla bir arada kullanarak sektörel çözümler üretiyoruz. Günümüzde bugün birçok şirket cirolarının yüzde 6-8’ini AR-GE’ye ayırıyor. İlaç şirketlerinde bu oran yüzde 15’lere çıkabiliyor. Büyük teknoloji şirketlerinde ise bu oran yüzde 25’lere kadar yükselebiliyor. Biz Hexagon olarak satışlarımızın yüzde 15’ini AR-GE’ye ayırıyoruz. 610 milyon euroluk bir AR-GE bütçemiz var. Bu yaklaşım rekabetçi ortam içerisinde Hexagon’u sürdürülebilir ve güçlü kılıyor.

Berdan, makine yatırımlarıyla inşaat ve enerjide büyüyecek

Fahriye KUTLAY ŞENYURT / MERSİN

Mersin Tarsus OSB’de 28 bin metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 48 bin m2 alan üzerine kurulu 6 fabrikasında karbon çeliği, yüksek alaşımlı çelik ve paslanmaz çelikten elde ettikleri yüksek mukavemetli ve kritik özellikli cıvata, somun, saplama gibi bağlantı elemanları üretimi yapan Berdan Cıvata, ileri mühendislik bilgisi gerektiren özel amaçlı bağlantı elemanlarında da çeşit sayısını artırıyor.

Sıcak-Soğuk Şekillendirme Tesisleri, Isıl İşlem Tesisleri, Patentli Sıcak Daldırma ve Elektro Galvaniz, Çinko Lamel ve Xylan/Teflon Kaplama gibi çeşitli uygulamaların yapıldığı Yüzey Kaplama Tesislerinden çıkıp, TS ISO EN/IEC 17025’e göre Akredite Belgeli sektörün ilk test laboratuvarında kontrol edilerek kullanıma hazır hale getirilen Berdan imzalı ürünler, enerji, altyapı ve çelik konstrüksiyon, petrol-doğalgaz ve savunma sanayii projelerinde yerini alıyor.

Berdan Cıvata Marka Pazarlama Müdürü Dilay Şemsi Aksoy, RES’ler için özel olarak tasarlanan yüksek mukavemetli ankraj kafesleri, kule birleştirme cıvataları ve kanat saplamaları gibi kritik bağlantı elemanları üreterek dünyanın 10 lider rüzgâr türbini üreticisinden 7’sinin onaylı tedarikçisi olmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Referansları arasında Amerikan’ın GE (General Electric)’si, Almanya’nın Nordex’i, Acciona’sı ve Enercon’u, Danimarka’nın Vestas’ı, İspanya’nın Siemens, Gamesa ve ile Çinli Goldwind markalarının bulunduğunu belirten Dilay Şemsi Aksoy, “Tedarikçiliğini yaptığımız firmaların hem yurtiçinde hem de yurtdışındaki projelerinde çözüm ortaklığı yapıyoruz. Bunun tabi arkasında sürdürülebilir kalite ve Ar-Ge desteği var. Gittikçe büyüyen türbin boyutlarına karşılık onshore ve offhore’da değişen ihtiyaçlara karşı hammadde ve kaplama anlamında hızla cevap veriyoruz” dedi.

Tesislerde kullandıkları elektrik enerjisinin mevsimine göre yüzde 30-40’ını tesis çatıları üzerine kurulu 2,5 megawatt kapasiteli güneş enerji santralinden elde ettiklerini dile getiren Dilay Şemsi Aksoy, “Hedefimiz bu oranı daha da yukarı çıkarmak. Bunun için yeni yatırım fizibilite çalışmalarımız devam ediyor” diye konuştu. Her yıl artan iş hacmini bu yıl da yeni yatırımlarla destekleyerek müşterilerine daha hızlı ve yenilikçi çözümler sunacaklarını söyleyen Dilay Şemsi Aksoy, “Yeni makine yatırımlarımızla kapasite artışımız devam ederken, özellikle inşaat ve rüzgar enerjisi sektörlerinin ihtiyacı olan yenilikleri de gerçekleştirmiş olacağız” dedi.

“100’den fazla nitelikli proje yürütüldü”

Ar-Ge merkezlerinin T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 2017 yılında belgelendirildiğini aktaran Dilay Şemsi Aksoy, ürün geliştirme, süreç iyileştirme, enerji verimliliği, işletme genelinde dijitalleşme ve yeşil dönüşüm konularına odaklandıklarını ve yeni nesil teknolojilerle dünya standartlarında ürün geliştirme ve uluslararası rekabette güçlenmelerini sağlayacak çalışmalar yürüttüklerini ifade etti. Dilay Şemsi Aksoy, “Ar-Ge Merkezimiz kurulduğundan bu yana 100’den fazla nitelikli proje, alanında uzman mühendisler tarafından yürütülmüştür. Ayrıca Berdan Cıvata Ar-Ge Merkezinde Üniversite-Sanayi iş birliği ön planda olup çeşitli kamu kurumlarıyla ortak projeler yürütülmekte ve çalışmaların devam etmesi planlanmaktadır. Ulusal ve uluslararası Ar-Ge niteliği yüksek projelerle inovatif proje yarışmalarında Ar-Ge Merkezi sürdürülebilirliğini sağlamak için çalışmalar gerçekleştirilmektedir. 2023 yılı Ar-Ge 250 araştırmasında, ‘Ar-Ge Merkezi Harcamalarına Göre En Büyük Şirketler’ sıralamasında Berdan Cıvata Ar-Ge merkezi Türkiye’de 339. Sırada, ‘Ar-Ge Merkezi Yürütülen Proje Sayısına Göre İlk 100 Şirket’ sıralamasında 89. Sırada yer almıştır. Türkiye’deki Organize Sanayi Bölgeleri arasında düzenlenen 2023 OSB Yıldızları araştırmasında ‘OSB’lerde En Çok Harcama Yapan Firma’ kategorisinde 27. sırada yer alarak, Ar-Ge harcamaları ile Türkiye’de ilk sıralara yerleşmiştir” ifadesini kullandı.

Enerji ihtiyacının yüzde 30’dan fazlası yenilenebilir enerjiden

Çevreci üretim modellerinin öne çıktığı son yıllarda Berdan Cıvata olarak yapılan yenilikler ile ilgili de bilgi veren Dilay Şemsi Aksoy konuşmasını şöyle sürdürdü: “Artan yaşam standartları ve nüfusun enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılan enerjinin büyük bir kısmını; fosil kaynaklar olan kömür, petrol ve doğalgaz oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra geleneksel yakıtların kullanımından kaynaklanan çevresel sorunların çoğunun güneş ışığını enerjiye dönüştüren sistemlerde bulunmayışı bu enerji türünü temiz ve çevre dostu bir enerji yapmaktadır. Bu nedenle işletmemizin enerji ihtiyacını temiz kaynaklarla karşılamak ve karbon salınımını azaltmak için ‘Çatı uygulamalı güneş enerji santrali’ projesini gerçekleştirerek, enerji ihtiyacımızın yüzde 30’dan fazlasını yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyoruz. Demir çelik sektöründe kimyasal madde kullanımının yüksek olması nedeniyle kimyasal atıkların oluşması, Türkiye’nin yeşil dönüşüm yol haritasında karşısına çıkan en büyük problem ve tehlikelerden birisidir. İşletmemiz bu bağlamda Ar-Ge çalışmaları yürüterek sıcak daldırma galvaniz kaplama sürecinde asit kullanımını ortadan kaldıran patentli çevre dostu üretim süreci geliştirmiştir.”

Prizmabet giriş: Almanya’da IG Metall sendikasından uyarı grevi kararı 

IG Metall’den yapılan açıklamada, metal ve elektrik sektörlerindeki üyelerine 29 Ekim’den itibaren ülke çapında uyarı grevlerine katılma çağrısı yapıldı.

Her biri birkaç saat sürecek grevlerin bazı şirketlerde gece yarısı gibi erken bir saatte başlayacağı belirtildi.

Söz konusu uyarı grev kararının, sendikanın, işverenlerin ülkenin kilit sektörlerinde 3,9 milyon çalışanın ücretlerine toplamda yüzde 3,6’lık zam teklifini kabul etmemesinin ardından gelmesi dikkati çekti.

Alman işverenler, otomotiv, metal ve elektrik sektörleri gibi sanayide çalışanlara Temmuz 2025’ten itibaren yüzde 1,7, bir yıl sonra 27 aylık dönem için yüzde 1,9 daha ücret artışı teklif etmişti. Sendika ise yüzde 7 zam talep ediyor.

İşveren, sendikanın telifi gerçekçi bulmadı

Sendikanın talebi, ülke sanayisindeki zayıf üretim ve sipariş sonrası genel yavaşlama nedeniyle sanayi şirketleri tarafından gerçekçi olmamakla eleştiriliyor.

Sendika ise yıllar süren yüksek enflasyonun ardından çalışanlar arasında alım gücünün azaldığını belirterek, karların işçilerle paylaşılmasını istiyor.

IG Metall Başkanı Christiane Benner, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “İşverenlerin yetersiz teklifi, durumun ciddiyetinin farkında olmadıklarını gösteriyor. Sektördeki 3,9 milyon meslektaşımızın daha fazla paraya ihtiyacı var. İlave satın alma gücü ile ekonomiyi de güçlendirebiliriz” ifadelerini kullandı.

Ekonomi reform baskısı altında

Alman ekonomisi büyümekte zorluk çekerken hükümet, başta Çin olmak üzere, yurt dışından gelen güçlü rekabet, Alman ürünlerine zayıf talep ve sanayideki yapısal zorluklar nedeniyle ekonomiyi yeniden canlandırmak için reform yapma baskısı altında.

Yapısal sorunların ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modelinin artık işe yaramadığı belirtiliyor.

Doğu Avrupa’da ucuz taşeronlar bulunması, Çin’e sürekli artan ihracat ve ülke savunmasının ABD’ye yaptırılması da çözüm sunmuyor.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: “Üretken yapay zeka GSYH’ye yüzde 5 katkı sağlayabilir”

HANDE BERKTAN

Üretken yapay zeka teknolojisi hızla gelişiyor. Üretken yapay zekanın gelişmiş ve gelişmekte ülkelerde ekonomilere olan katkısı yadsınamaz. Ülkelerin özellikle üretken yapay zeka kullanıcı dostu yaklaşımı refaha ve büyümeye ek katkı sağlaması bekleniyor.
Danışmanlık şirketi Implement Consulting Group’un hazırladığı Yapay Zekanın Türkiye’deki Ekonomik Potansiyeli Raporu, özellikle üretken yapay zekanın üretkenliği artırıp, ekonomi üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor.

Rapora göre Türkiye’de büyük şirketlerin yanı sıra KOBİ’lerin de üretken yapay zeka kullanımının, Türkiye’nin GSYH’sine 10 yıl içerisinde yüzde 5 katkı sağlaması bekleniyor. Diğer yanda üretken yapay zekanın uygulamaya konmasında yaşanacak beş yıllık gecikmenin ise Türkiye’nin potansiyel GSYİH artışını yüzde 5’ten yüzde 1’e düşürebileceğini öngörülüyor. Rapor aynı zamanda, Türkiye’de mevcut işlerin yüzde 55’i üretken yapay zeka ile entegre çalışabileceğini ortaya konuyor.

BloombergHT.com için sorularımızı yanıtlayan Yapay Zeka Platformu (AITR) Eş Başkanı ve İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altan Çakır, “Ülkemizde AR-GE çalışmalarının genişletilmesi, teknolojiye odaklanmış girişimlerin desteklenmesi ve yapay zeka tabanlı iş modellerine geçiş, Türkiye için kritik öneme sahip” açıklamasını yaptı.

“Yapay zekanın, üretkenliği artırıcı etkisi mevcut”

Çakır, “Akademik çalışmalar yapay zekanın şirket düzeyinde kullanılmaya başlamasıyla iş gücünün yıllık yüzde 2 ile yüzde 3 puan daha üretken geldiğini gösteriyor. Bu üretken yapay zekanın üretkenlikle birlikte ekonomik açıdan önemli bir artış sağlayacağını göstermekte. Türkiye, yapay zekanın getireceği fırsatlardan tam anlamıyla yararlanmak için bu alanda geliştirici ülkelerin politika tercihlerinden yararlanarak ilgili politikaları oluşturabilir” dedi.

Yapay Zekanın Türkiye’deki Ekonomik Potansiyeli Raporu’na göre, yapay zekanın kullanılmasıyla iş gücünde görülecek üretkenlik artışı oranları, ekonomistlerin çalışmalarına göre değişkenlik göstermekte. Nobel ödüllü Türk ekonomist Daron Acemoğlu yüzde 2, Wei Zhai ve Liu Qiao yüzde 2,2 ,Dr. Christian Rammer ve Pedro Fernandez yüzde 2,7 , Giacomo Damioli, Rene Roy ise yüzde 3,2 üretkenlik artışı öngörmekte.

“Yapay zekayı işine entegre eden KOBİ’lerin oranı yüzde 5″

Türkiye’de KOBİ’ler toplam istihdamın yaklaşık yüzde 71’ini sağlıyor. Ancak KOBİ’ler yapay zekanın uygulamaya konmasında büyük şirketlerin gerisinde kalıyor. Özellikle düzenleyici zorluklar ve beceri eksikliği bu süreci sekteye uğratabilir. Rapora göre, 2023 yılında Türkiye’de yapay zekayı uygulamaya koymuş büyük şirketlerin oranı yüzde 19 iken bu oran KOBİ’lerde yüzde 5 civarında kaldı. Yapay zeka kullanımında büyük şirketler ve KOBİ’ler arası fark, AB ülkelerinde de benzer. AB üyesi ülkelerde yapay zekayı kullanan büyük şirketlerin oranı yüzde 30 iken KOBİ’lerin oranı yüzde 7 ile sınırlı kaldı.

“En fazla bilgi ve finans sektörlerine katkı sağlaması bekleniyor”

Üretken yapay zekanın, bir çok sektörde destekleyici rolü öne çıkıyor. Bilgi ve finans sektöründe yüzde 1,5 puan , kamu yönetimi eğitim ve sağlıkta yüzde 1,3 puan, işletme hizmetleri ve gayrimenkul sektöründe yüzde 1,3 puan, perakende ve turizm sektörlerinde yüzde 1 puan, imalat sanayinde yüzde 0.8 puan ve inşaat sektöründe yüzde 0.7 puan katkı sağlaması bekleniyor. Genel bakılacak olursak üretken yapay zekanın ekonomik potansiyelinin yaklaşık yüzde 70’i hizmet sektöründe bulunuyor.

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altan Çakır, üretken yapay zekanın Türkiye’nin ekonomisine ve topluma sağlayacağı önemli katkıları görmek adına yapay zeka becerilerinin yaygınlaştırılması ve toplumun tüm kesimlerine yetenek artırıcı eğitim programlarının sağlanması gerekliliğine dikkat çekti. Prof.Dr. Çakır, Türkiye’nin yapay zeka alanındaki potansiyelini ve karşılaşabileceği zorlukları değerlendirirken iş dünyasından, kamuya, iş yapma şekillerinden, iş dönüşümlerine kadar geleceğe odaklanan önemli bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliğini belirtti.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: İş dünyasından Cumhuriyet mesajı: Bize düşen üretimle büyümeyi sağlamak

İş dünyası temsilcileri 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla mesaj yayımladı. Gelen mesajlarda, cumhuriyetin sürdürülebilir bir biçimde kalkınma ve muasır medeniyetler seviyesini aşılması için rehberlik edecek kurumları, kuralları ve zihniyeti inşa ettiğine dikkat çekilerek, iş dünyasının üzerine düşenin de üretimle büyümeyi yakalamak olduğu görüşü ortaklaştı.

İş dünyasının 29 Ekim mesajları özetle şöyle:

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk yılını kutlamanın herkes için çok anlamlı ve değerli olduğunu bildirdi.

Çağdaş bir toplum kurma yolunda en önemli yenilik olan Cumhuriyet’in 101 yıl önce ilanıyla, egemenliğin Türk milletine geçmesinin tarihte yeni bir sayfa açtığını belirten Bahçıvan, “Geçen bir asırda Cumhuriyetimiz güçlendi ve derinlere kök saldı. Cumhuriyetimizin 101. yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’in ilanında emeği olan herkesi rahmet ve saygıyla anıyorum” ifadelerini kullandı.

“Cumhuriyet, bir yönetim biçiminden çok daha fazlasını temsil ediyor”

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nden (TÜSİAD) yapılan açıklamada, Cumhuriyet’in 101. yaşını kutlarken, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının saygı ve minnetle anıldığı, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyet yolunda kararlılıkla ilerlemeye devam edildiği belirtildi.

Her 29 Ekim’in Cumhuriyet’in özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi ve toplumsal refah gibi kazanımlarına olan minnet duygusunu ifade etme fırsatı olduğu kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri geleceğe duyulan güvendir. 101 yıl önce Cumhuriyet, ulusumuzun kendi geleceğine güvenmesini sağladı. Sürdürülebilir bir biçimde kalkınmamız ve muasır medeniyetler seviyesini aşmamız için bizlere rehberlik edecek kurumları, kuralları ve zihniyeti inşa eden Cumhuriyet oldu. Cumhuriyet, bu yönüyle bugün bizler için bir yönetim biçiminden çok daha fazlasını temsil ediyor. Cumhuriyet değerlerine ve kazanımlarına sahip çıkmanın yolu demokrasi, laiklik, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmaktan geçiyor.”

Açıklamada Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında çağın gerektirdiği dönüşümün doğru okunması gerektiği belirtilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:

“Çağın gerektirdiği dönüşüme uyum için Cumhuriyet’in temel kazanımlarından olan çağdaş ve eşit eğitim kritik önemdedir. Cumhuriyetimizin ilanından hemen sonra yurt çapına yayılan eğitim seferberliği, ülkemizin kalkınma hikayesinin de temeli olmuştur. Yurdun dört bir yanından doktorlar, mühendisler, bilim insanları, girişimciler, sanatçı ve sporcular böyle yetişmiştir. Bugün de bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeleri yakalayarak tüm dünyayla her alanda rekabet edebilen bir ülke olabilmek için bilimsel, çağdaş ve herkesi kapsayan bir eğitim seferberliğini yeniden birinci öncelik yapmalıyız. Bunun için kamunun kaynak tahsisinde eğitim önceliklendirilmeli ve çok daha fazla kaynak eğitime ayrılmalıdır. Çağın gerektirdiği becerilerle geleceğe hazırladığımız nesiller ile Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında yeni bir kalkınma hikayesini birlikte yazabiliriz.”

Sülyman Sönmez/TÜRKONFED: Cumhuriyet Türkiye’ye sivil iradeyi kazandırdı

Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, ilk asrında olduğu gibi, Cumhuriyetin ikinci asrında da en temel sorumluluğun, Cumhuriyeti ve kazanımlarını her yaşamak ve yaşatmak olduğunu kaydetti. Cumhuriyet’in, tüm kazanımlarının yanında Türkiye’ye modern toplum anlayışını, kamu kurum ve kuruluşlarını denetleyen sivil iradeyi kazandırdığını vurgulayan Sönmez, “Cumhuriyetin bu kazanımını tarih haklı çıkarmıştır. Zira dünyada hiçbir demokrasi, arkasında sivil toplumun desteği olmadan gelişmemiş, ayakta kalamamıştır. Dolayısıyla sivil toplumun attığı her adım, içinden çıktığı ülkeyi ve hatta çevresindeki dünyayı dönüştürme potansiyeli taşır. Türkiye için de bu böyledir. TÜRKONFED olarak biz, ülkemizin üretme ve değer yaratma kültürünün beşiği olan Anadolumuz’un, değişen dünyanın dinamiklerine uyum sağlama çabalarına ortak bir ses ve yön vermeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

Rifat Hisarcıklıoğlu/TOBB: Bize düşen, üretimle büyümeyi sağlamak

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Cumhuriyet’in 101. yıl dönümünü gurur ve sevinçle kutladıklarını belirterek, “29 Ekim 1923, tarihimizin en önemli, en gururlu günlerinden birisidir. Milletimize en çok yakışan yönetim biçimi olduğuna inandığımız Cumhuriyet’imizin ilan edildiği bu tarih, aslında içerisinde büyük destansı bir kurtuluş mücadelesini, işgal kuvvetlerine karşı, cephelerde canları pahasına çarpışan gençlerimizin, askerlerimizin kahramanlıklarını, bu milletin bağımsızlığından asla vazgeçmeyeceğini, azmi, kararlılığı, daha pek çok şeyi barındırır” ifadesini kullandı. Hisarcıklıoğlu, kökleri binlerce yıla dayanan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu topraklarda kader birliği yapmış milyonların en güzel ortaklığı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:

“Türk iş dünyası olarak bizlere düşen yeni yatırımlarla, üretimle, ticaretle, ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere canlarını ortaya koyarak bize bu vatanı kazandıran, varlığımızı borçlu olduğumuz ecdadımızı, ülkemizin istiklali ve istikbali için cansiperane mücadele edenleri, gazi ve şehit olan tüm vatan evlatlarını rahmetle ve minnetle anıyorum.”

Özgür Burak Akkol/TİSK: Geleceğe taşıyacağımız en değerli hazinemiz

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, Milli Mücadele destanının 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ile taçlandığını kaydetti. Akkol, şöyle devam etti:

“Atatürk’ün ‘En büyük eserim’ diye ifade ettiği cumhuriyetimiz, bizim de gelecek nesillere taşıyacağımız en değerli hazinemizdir. Bu bilinçle, TİSK ailesi olarak işçi, işveren, devlet ayrımı yapmadan, tüm paydaşlarımızla birlikte ve sosyal diyalog içinde her daim ülkemizi daha da ileriye taşımanın azim ve kararlılığında olacağız. Cumhuriyetimizin asırlık kazanımları ve başarıları karşımıza çıkan her türlü engeli göğüslemek için bizlere en büyük gücü vermektedir. Bu duygu ve düşüncelerle, şahsım ve Konfederasyonumuz adına, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize saygı ve minnetlerimi sunuyorum” diye konuştu.

Mahmut Aslan/Hak-İş: İkinci yüzyılda geleceğe emin adımlarla ilerliyoruz

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Cumhuriyet’in 101. kuruluş yıl dönümünün, Türkiye işçi hareketine, çalışma hayatına ve tüm halka hayırlı olmasını diledi. Arslan, 29 Ekim 1923’te büyük zorluklar, özveri, gayret ve kahramanlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir asırlık şanlı tarihiyle geleceğe emin adımlarla yürüdüğünü ifade etti. Cumhuriyet’in geçmişten geleceğe uzanan bir beraberlik olduğuna vurgu yapan Arslan, “Kuruluşundan bu yana Cumhuriyet’in en önemli teminatı, halkımızın cumhuriyet ideallerini sahiplenmesi ve koruma iradesi olmuştur.” değerlendirmesinde bulundu. Arslan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana dünyada eşi görülmemiş başarılara imza att
ığını, modern bir devlet olarak tüm alanlarda “Tam bağımsız Türkiye” hedefine ulaşma noktasında önemli aşamalar kaydettiğini belirtti.

Erdal Eren/TMB: Temelleri sağlamlaştırmaya devam ediyoruz

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren de Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla başta Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet tarihinin tüm kahramanlarını saygı ve minnetle andıklarını bildirdi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben ekonomik yaşam denince tarım, ticaret, sanayi etkinliklerini ve bütün bayındırlık işlerini birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir bütün sayarım” sözünü hatırlatan Eren, şunları kaydetti: “Türk inşaat sektörü olarak bizler de üzerimize düşen bu büyük vazifeyi yerine getirmek için var gücümüzle çalışıyor, ülkemizin her köşesinde yükselen projelerle Cumhuriyet’imizin temellerini daha da sağlamlaştırmaya devam ediyoruz. Bağımsızlık ve çağdaşlaşma yolunda atılan her adımda bizler de altyapılar inşa ederek sadece şehirlerimizi değil ülkemizin geleceğini şekillendiriyoruz. Cumhuriyet’in bizlere kazandırdığı değerler doğrultusunda, uluslararası arenada elde ettiğimiz başarılar ve global işbirliklerimizle gurur duyuyoruz.”

Bendevi Palandöken/TESK: Cumhuriyet, özgürlük idealinin somutlaşmış halidir

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken Türkiye Cumhuriyeti’nin yalnızca bir yönetim biçimi değil, milletin bağımsızlık mücadelesinin ve özgürlük idealinin somutlaşmış hali olduğunu aktardı. Palandöken, Cumhuriyet’in Kurucusu Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i korumanın ve onun değerlerine sahip çıkmanın görev olduğuna işaret ederek, “Cumhuriyet, eşitlik, özgürlük ve adaletin her bireyin hayatında yer bulması için var olan bir idealdir. Cumhuriyet, geleceğimizin teminatıdır. Bu anlamlı günde Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bağımsızlık mücadelemizin tüm kahramanlarını minnet ve rahmetle anıyoruz” dedi.

Seyit Aardıç/ ASO: Sanayiciler Cumhuriyet’in verdiği özgüvenle geleceğe umutla bakıyor

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç da Cumhuriyet’in 101. yılını coşkuyla kutlamanın mutluluğunu yaşadıklarını bildirdi. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Endüstrileşmek, en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır” sözleriyle milli sanayiyi oluşturmak için kritik adımlar attığına dikkati çeken Ardıç, “Biz sanayiciler de Cumhuriyet kurulduğundan beri bu milli davanın neferleriyiz. Aradan geçen bir asırda ülkemiz, devletin ve özel sektörün kurduğu sanayi tesisleriyle tarım ülkesinden sınai ülkesine dönüştü.” değerlendirmesini yaptı. Ardıç, sanayicilerin, Cumhuriyet’in verdiği özgüvenle geleceğe umutla baktığını belirterek, mesajını şöyle tamamladı: “Cumhuriyet’imizin kurucusu Ulu Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan güzel vatanımızı daha ileriye taşımak, kalkınma hedeflerimize ulaşmak için birlik ve beraberlik içinde daha fazla üreteceğiz. Cumhuriyet’imize sonsuza kadar sahip çıkacağız.”

Gürsel Baran/ATO: Cumhuriyet milletimizin alın ve akıl teriyle ilelebet payidar kalacaktır

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran da milletin kayıtsız şartsız egemenliğini esas alan Cumhuriyet’in, istiklal ve istikbalin en güçlü teminatı olduğunu vurguladı. Cumhuriyet’in temellerini birlik ve beraberlik içerisinde çalışarak güçlendirdiklerini aktaran Baran, “Birliğimize, bütünlüğümüze, gelişmemize, ilerlememize yönelik hiçbir saldırı bizi yolumuzdan döndüremez. Cumhuriyetimiz, milletimizin alın ve akıl teriyle ilelebet payidar kalacaktır.” ifadelerini kullandı. Baran, Cumhuriyet’in her türlü güçlüğe rağmen ay-yıldızlı bayrağı yere düşürmeyenlerin destanı olduğunun altını çizerek, “Bu önemli günde, Cumhuriyet’imizin banisi Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Cumhuriyet’imiz, milletimizin alın ve akıl teriyle ilelebet payidar kalacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Emre Kartaloğlu/TÜRMOB: Cumhuriyet, yeniden dirilişin simgesi

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Emre Kartaloğlu da Kurtuluş Savaşı’nın ulusun var olma savaşı, Cumhuriyet’in ise yeniden dirilişinin simgesi olduğunu belirtti. Cumhuriyet’in, özgürlüğün ve birliğin güvencesi olmaya devam edeceğine dikkati çekerek, mesajını şöyle tamamladı: “Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Geleceğe güçlü biçimde ulaşabilmek, Cumhuriyet’imizi korumak ve yaşatmakla olanaklıdır.’ sözüyle bizlere önemini en iyi şekilde vurguladığı Cumhuriyet’imizin 101’inci yılını kutluyoruz. Cumhuriyet’in Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi rahmetle anıyor, Cumhuriyet’imizi ilelebet yaşatma kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.”

“Bize düşen daha müreffeh bir Türkiye yolunda çabalamak”

İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz ise Türk milletinin bağımsızlık ve varoluş mücadelesi olan İstiklal Savaşı’nın temelleri üstüne kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk milleti için sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bağımsızlığının da tezahürü olduğunu belirtti.

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında kendilerine düşen görevin “kuruluşunda olduğu gibi bugün de şehitlerin kanıyla bedel ödedikleri Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak ve daha müreffeh bir Türkiye yolunda çabalamak” olduğunu vurgulayan Kopuz, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Her türlü teröre ve ona destek olan dahili ve harici bedhahlara geçit vermeyeceğimizi en güçlü biçimde göstermektir. ‘Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-ü salâh’ düsturuyla büyük atılım yaptığımız, son teknolojiyle geliştirilmiş yerli ve milli savunma kabiliyetimiz ve dinamik beşeri sermayemizle oyun kuran bir ülke olma yolunda ilerlemektir. Cesur atalarımızın kurduğu Cumhuriyetimizi korumak için bizler de en az onlar kadar korkusuz olmalıyız. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin ayrılmaz bir parçası ve varlığının teminatıdır. Bu duygularla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. yılında, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ediyor, başta Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin payidar olması için kuruluşundan bugüne kadar şehadet şerbeti içen kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.”

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: ABD’de tüketici güveni beklentileri aştı

Conference Board, Amerikalı tüketicilerin eğilimlerini ölçen Tüketici Güven Endeksi’ne ilişkin Ekim ayı verilerini açıkladı.

Buna göre, tüketici güven endeksi Ekim’de geçen aya kıyasla 9,5 puan artarak 108,7’ye çıktı.

Beklentilerin üzerinde gerçekleşen ve tüketici güvenindeki toparlanmaya işaret eden endeksin, bu dönemde 99,5 değerini alacağı öngörülüyordu.

ABD’de Tüketici Güven Endeksi, eylülde 99,2 olarak hesaplanmıştı.

Amerikalı tüketicilerin mevcut iş ve iş gücü piyasası koşullarına ilişkin değerlendirmelerini yansıtan Mevcut Durum Endeksi, Ekim’de 14,2 puan artışla 138’e yükseldi.

Kısa vadeli beklentiler 6,3 puan arttı

Tüketicilerin gelir, iş ve iş gücü piyasası koşullarına ilişkin kısa vadeli değerlendirmelerini yansıtan Beklentiler Endeksi de aynı dönemde 6,3 puan artarak 89,1’e çıktı.

Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Conference Board Başekonomisti Dana Peterson, tüketici güveninin Mart 2021’den bu yana en güçlü aylık artışı kaydettiğini ancak yine de son 2 yıldır hakim olan dar aralıktan kurtulamadığını belirtti.

Tüketicilerin mevcut iş koşullarına ilişkin değerlendirmelerinin olumluya döndüğünü ifade eden Peterson, gelecek 12 ayda resesyon bekleyen tüketicilerin oranının Temmuz 2022’den bu yana en düşük seviyesine gerilediğini, ekonominin halihazırda resesyonda olduğuna inanan tüketicilerin oranının da düştüğünü kaydetti.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Erdoğan’dan köftede ‘domuz eti’ iddialarına ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretleri sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretlerinin son derece verimli ve başarılı geçtiğini kaydeden Erdoğan, “Mevkidaşlarımla zaten iyi düzeyde olan ilişkilerimizi daha da güçlendirme yollarını aradık. Ayrıca işgal edilmiş Filistin toprakları ve Gazze’deki İsrail mezalimi başta olmak üzere Balkanlardaki son gelişmeler ile küresel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk.” dedi.

Erdoğan, “Ziyaretimizin ilk durağı olan Arnavutluk’taki kardeşlerimize aziz milletimizin ve Türkiye’deki akrabalarının selamlarını götürdük.” diye konuştu.

“Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettik”

Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin ikinci toplantısı vesilesiyle kapsamlı istişarelerinin olduğunu aktaran Erdoğan, ortak bildiriye ilaveten yükseköğretim, tarım, halkla ilişkiler ve medya alanlarında imzaladıkları belgelerle Türkiye-Arnavutluk dostluğunun sarsılmaz niteliğini teyit ettiklerini vurguladı.

Görüşmelerde FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle ortak mücadele konusundaki kararlılıklarını bir kez daha vurguladıklarını kaydeden Erdoğan, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bayram Begay’la siyasi ve askeri alanlardaki ilişkileri değerlendirdiklerini aktardı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu görüşmelerimizin ardından Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Diyanet Vakfımız tarafından Tiran’da inşa edilen Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Camii’nin açılışını değerli dostum Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama’yla birlikte gerçekleştirdik. Namazgah Camii, bir yandan Müslüman kardeşlerimizin ibadetlerini ifa etmeleri için ilave imkan sağlarken, diğer yandan da bir kültür merkezi işlevi görecektir. Mimarisiyle, konumuyla, 8 bin kişilik kapasitesiyle ve diğer müştemilatıyla her açıdan sembol bir eser olan camimizin açılışında emeği geçen herkese, tüm kurumlarımıza tekrar teşekkür ediyorum.”

“Savunma sanayiine yönelik konuları etraflıca görüşme fırsatımız oldu”

Erdoğan, “Bu vesileyle Arnavutluk’ta da Sayın Başbakan Edi Rama ile savunma sanayiine yönelik konuları etraflıca görüşme fırsatımız oldu. Savunma sanayii alanında Türkiye ile Arnavutluk arasında bir adımı atma fırsatımız oldu.” dedi.

“Sırbistan’la ilişkilerimizi daha ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık”

Ziyaretin ikinci ayağında Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in daveti münasebetiyle Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin dördüncüsünü Belgrad’da gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, “Bu vesileyle Sırbistan ile mevcut iş birliğimizi her alanda daha da geliştirme iradesini teyit ettik. İlişkilerimizi daha da ileriye taşıyacak 11 anlaşma imzaladık. İkili ticaretimizde ortak hedefimiz olan 5 milyar doları yakalamak için yapılabilecek çalışmaları ele aldık. Özellikle müteahhitlik alanında Türk iş insanlarının Sırbistan’da önemli yatırımlar gerçekleştirmeleri bizim için gurur vesilesi olmuştur. Sırbistan’ın firmalarımıza sağladığı destekten dolayı değerli dostum Sayın Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’e memnuniyetimi ifade ettim.” diye konuştu.

“Karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz”

Erdoğan, “Halklarımız arasındaki münasebetlerin her geçen gün artıyor olması ayrıca sevindiricidir. Geçtiğimiz yıl 200 bini aşkın vatandaşımız Sırbistan’ı ziyaret ederken, 400 bine yakın Sırbistan vatandaşının da ülkemizi tercih etmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz. Üzerinde çalıştığımız kimlikle seyahat imkanıyla birlikte karşılıklı turist sayılarını daha da artırmayı hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile görüşmelerinde Sancak bölgesinin iki ülke ilişkilerindeki özel konumuna da değindiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Belgrad-Priştine diyalog sürecine desteğimizi bu vesileyle bir kez daha vurguladık. Balkanlar’da kalıcı istikrar ve huzurun sağlanması konusunda da üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettim. Bu düşünceyle Türkiye, Bosna Hersek, Sırbistan üçlü danışma mekanizmasına verdiğimiz önemi de teyit ettim. Gerek Arnavutluk gerek Sırbistan ziyaretimizde yaptığımız görüşmelerimizin ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

Erdoğan, genel değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

SORU-CEVAP

“İsrail’in Türkiye’ye yönelik attığı veya atabileceği her adımı kontrol altında tutuyoruz”

İsrail’in bu saldırganlığı kulak ardı edilemez. Şu anda biz istihbarat teşkilatımızla A’dan Z’ye İsrail’in Türkiye’ye yönelik attığı veya atabileceği her türlü adımı tabii ki kontrol altında tutuyoruz. İsrail, sadece saldırdığı Filistin ve Lübnan’ın istikrarını hedef almıyor. Oradaki yangının çevreye etkilerinin olması için de uğraşıyor. Bunları bizim göz ardı etmemiz mümkün değil. Biz bütün bunların farkındayız. Elimiz kolumuz da bağlı durmuyoruz. Elbette toplumu tehdit eden her türlü riske karşı hükümetimizin tespit ve bertaraf etme çalışmaları var.

“Kaos iştahı ile hareket edenler karşısında hep bizi bulacak”

Provokasyon peşinde koşanlar, kaos iştahı ile hareket edenler bugüne kadar hep karşısında bizi buldu. Bundan sonra da bulacak. Yalanı yok etmenin yolu doğruları bıkmadan, usanmadan söylemektir. Maalesef bazı siyasetçiler de birtakım politik çıkarlar uğruna bu algı operasyonlarına dahil olabiliyor. Hangi yola başvururlarsa vursunlar karşılarında başta istihbaratımız olmak üzere her an hükümetimizi, bizleri bulacaktır. Bunlara karşı eli kolu bağlı duran bir hükümet yok. Bunu benim milletim gayet iyi bilmelidir.

“Sokaklarımızı karıştırmaya teşebbüs edenler bedelini ağır öder”

Vatandaşlarımız sosyal medya başta olmak üzere birçok mecradaki organize yalanlara karşı son derece dikkatli olmalıdır. Her duyduklarına inanmamalı, resmî açıklamalara odaklanılmalıdır. Hep söylediğim gibi, iç cepheyi sağlam tutmak önemli. Bizim iç cephemize saldıran ve her maskeyi takabilen yapılara karşı birliğimizi müdafaa etmemiz son derece mühim. Milletimiz bunlara karşı sapasağlam durduğu müddetçe biz bunların tümüyle evelallah mücadele ederiz. Sokakları karıştırmaya teşebbüs edenleri buradan bir kez daha uyarıyorum, böyle bir hata yapmasınlar, bedelini ağır öderler.

“Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz”

İnsanlığı katledenleri durdurabilmek, bunun yanında toplumların vicdanlarını harekete geçirmek için ne kadar geniş kitlelere erişebilirsek o kadar iyi. Videomuzu paylaşarak hissiyatımıza ortak olan İngiliz müzisyen Roger Waters, Yunanistan eski ekonomi bakanı Yanis Varufakis gibi isimlere de teşekkür ediyorum.

Gazze’deki soykırım herkesin önünde gerçekleşmiş ve insanlığın tarihi utançları arasındaki yerini almıştır. Bu utancın izlerini bugün İsrail denen Siyonist terör örgütünün yanında duranlar, nesiller boyunca taşıyacaktır. Bizim en son millete seslenişte yaptığımız konuşmadaki bazı başlıklar hemen İsrail yayın organlarında yer aldı. Çok rahatsız olmuşlar. Benimle ilgili İsrail gazeteleri hemen manşet atmış. Biz onlardan izin alacak değiliz tabii ki. Gereğini yaptık, Allah tesirini halk etsin. Biz evlatlarını yitiren annelerin feryatlarını duyuyoruz. Ama Siyonist İsrail’in böyle bir derdi yok. Onlar soykırıma devam edecekler. Biz de Siyonist İsrail’in işledikleri suçları dünyanın gözüne soka soka anlatacağız.

“Ülkemde terör devletlerinin yaptıklarına karşı büyük bi
r bilinç oluştu”

Gururla söylemeliyim ki, ülkemde terör devletinin yaptıklarına karşı elhamdülillah büyük bir bilinç oluştu. Bunu kalıcı kılmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Batılı ülkelerde de bu anlayışı geliştirmemiz şart. Bizler de İsrail soykırımının hesabını sormak için hukuk ve diplomasi zemininde ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Durmak yok, bu konuda yola devam diyoruz. İletişimin tüm mecralarını kullanıyoruz. Bunu da yine başta İletişim Başkanım olmak üzere yapmaya, iletişim mecralarını etkin şekilde kullanmaya devam edeceğiz.

“Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek”

İsrail, Şam’ı işgal ettiği anda Suriye’nin kuzeyine gelmiş olacak. İsrail’in, birtakım hesapları olabilir ama en büyük hesap sahibi Allah’tır. Rabbimizin hesabı da muhakkak bu hesapların üzerinde bu da tecelli edecektir. Yani ayet-i kerimede Rabbimiz ne buyuruyor? En büyük hesap edici O’dur. Onlar hesapları yaparlar ama Allah’ın hesabını hiçbir zaman tutturamazlar. Netanyahu ve çetesinin gördükleri rüyalar kabusa dönüşecek. Filistin özgür olacak, Lübnan özgür kalacak. Kanlı ellerini uzattıkları her toprak parçasında, vatanlarını savunan yiğitlerin haklı ve soylu direnişi ile karşılaşacaklar. Zafer muhakkak sabredenlerin olacak.

“Suriye’de de acil ve kalıcı bir barışı savunacağız”

Suriye çok acılar çekti. Onlara yenilerinin eklenmesine insanlık karşı çıkmalıdır. Suriye’deki iç savaşın başından beri, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğumuzu dile getirdim. Suriye’nin egemenliğini korumak için diplomatik yolların tümünü kullandık. Türkiye’nin attığı her adım, bölgedeki gerilimi azaltmaya, çözüm arayışlarına zemin hazırlamaya yönelik oldu.

Bugün de diplomatik kanalların etkin kullanımı çatışmanın tırmanmasını engelleyebilir. Barışı ve huzuru katleden bir canavara dönüşen İsrail, karşısında insanlığı bulmalıdır. Biz Suriye’nin birliğini yeniden sağlaması, barışa ve huzura ulaşması için çalışmaya devam edeceğiz. Suriye’de adil, onurlu, kalıcı ve kuşatıcı bir barış ikliminin oluşması için çabalarımızı artıracağız. Biz, her yerde olduğu gibi Suriye’de de acil ve kalıcı bir barışı savunacak, barışın yanında duracağız.

“İsrail, küresel barışa yönelik en somut tehdittir”

İsrail, bölgesel ve küresel barışa yönelik en somut tehdittir. Bu tehdidi dünya barışını koruma görevini üstlenenler sonlandırmalı ve barışı muhafaza etmelidir. Suriye’deki iç savaşın başından beri Rusya’nın atacağı adımları dikkatle takip ediyoruz. Çünkü Rusya, Suriye’yle müşterek hareket ediyor. İran’la ilgili konuda da Rusya, İran, Suriye, bütün bu üçlü mekanizma birlikte hareket ediyor. Diğer tarafta ise Amerika, İngiltere, Almanya’dan oluşan koalisyon güçleri bulunuyor.

Koalisyon güçleri PKK/YPG terör örgütünü hamiliğine soyunmuş durumda. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı en büyük tehdit oluşturan bu duruma karşı Rusya, İran ve Suriye’nin daha etkili tedbirler alması elzemdir. Benzer şartlar Irak’ta da yaşanmaktadır. Bu nedenle, bir yanda İsrail’in savaşı tüm bölgeye yayma çabaları, diğer yanda terör örgütlerinin bölücü ve yıkıcı faaliyetleri ortadayken, küçük çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak dayanışma içinde bölgeyi kurtarmamız lazım. Yükümüz ağır, işimiz çok.

Yunanistan ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi

2023 seçimleri sonrası Yunanistan ile Türkiye arasındaki mevcut kronik sorunu nitelikli bir müzakere yoluyla çözebilir miyiz diye bir anlayış başladı. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’le birlikte bu sürece siyasi destek verdik ve Dışişleri Bakanlığımız bu konuyla ilgili kapsamlı bir çalışma başlattı. Sorunların tanımlanması, içeriğinin çizilip ortaya konması, belli çözümlerin bulunması konusunda iki tarafta da irade olması önemli.

Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Yunanistan’a gidecek, bu konularla ilgili görüşmeler yapacak. Tüm bu konuları, Ege ile ilgili bütüncül yaklaşımımız temelinde görüşeceğiz.

“İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır”

Türkiye ile Yunanistan tarihsel bağları bulunan iki komşu ülkedir. İyi komşuluk esası iki ülkeye de kazandıracak formülün anahtarıdır. Türkiye ile Yunanistan ilişkileri, bu esas ekseninde inanıyorum ki daha güzel günlere doğru ilerliyor. Biz, başından beri iki ülkenin gündemindeki meselelere çözüm odaklı yaklaşıyoruz. “Çözüm iradesini iki ülke ortaya koyabilir ve sorunları geride bırakabilir” diyoruz.

Deniz ve hava sahası yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak belirlenmesini öteden beri istiyoruz. Bölge ülkeleri olarak ancak diyalog ve iş birliğiyle güvenlik ve istikrarı artırabilir, çatışma risklerini azaltabiliriz. Biz hakkaniyetin peşindeyiz. Kimsenin toprağında gözümüz olmadığı gibi, hakkımızı sonuna kadar muhafaza etme kararlılığımız da tamdır.

MHP Genel Başkanı’nın DEM Parti Eş başkanlarının elini sıkması

Ortada net ve kararlı bir biçimde uzatılan bir el var. Biz Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu tavrı ülkemizin demokrasi mücadelesi için olumlu ve anlamlı buluyoruz. Sayın Bahçeli, Türkiye’nin siyasi yapısında uzlaşma ve diyalog çağrısının önemine burada bir vurgu yapıyor. Dolayısıyla Sayın Bahçeli’nin bu attığı adım, bir kenara konulamaz. Biz yıllardır bunu dile getiriyoruz.

“Bahçeli’nin attığı adım çok çok önemli bir adımdır”

Sayın Bahçeli’nin özellikle attığı bu adım bana göre çok çok önemli bir adımdır. Sayın Bahçeli’den böyle bir adım beklemeyenler olabilir. Ama biz kıdemli bir siyasetçi olarak Sayın Bahçeli’nin böyle bir adımı atmasını garipsemedik. Önemli bir adım olarak gördük. Temennimiz odur ki bundan sonraki süreçte de bu adımları atanların sayısı çoğalsın. Bu adımları atanların sayısı çoğaldıkça da inşallah yeni Anayasa konusunda toplumsal mutabakatın tabanını genişletebiliriz.

“Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır”

Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil edilmesi yatıyor. Bunu yıllardır dile getiriyoruz. Türkiye’de terör yöntemleri ile bir yere varılamayacağı çok nettir. Artık herkesin bunu anlamış olması gerekir. Bölgemizdeki gelişmelere bakıldığında, ülkemizdeki huzur ve barış iklimini tahkim etmek, herkes için en hayırlısıdır. Terör örgütleriyle çevrelenmiş bir coğrafyada, Irak’ta gerilimlerin, Suriye’de iç savaşın yaşandığı, İsrail’in vahşileştiği bir dönemde içeride barışın tesisi önem kazanıyor. Biz Türkiye’de demokratik siyasetin alanını genişletmek için bugüne kadar tüm engellemelere, sabotajlara, haince planlara rağmen köklü adımlar attık. Ülkemizde demokrasiyi güçlendiren her adıma desteğimiz tamdır.

“Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız”

Buna rağmen “biz irademizi demokrasi dışı odaklara teslim ediyoruz, her adımımızı bu anlayışla atıyoruz” demek yapıcı bir yaklaşım olarak görülmez. Terörün her türlüsüyle mücadele eder ve karşısında yer alırız. Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız. Çünkü biz siyaseti, ülkemizin huzur ve birliğini güçlendirmek, milletimize hak ettiği kaliteli hizmetleri sunmak için yapıyoruz. Yeni anayasa çağrımız da bunun içindir. Türkiye’nin ayağına darbecilerin taktığı prangaları söküp atmanın yolu kapsayıcı, adil, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmaktan geçiyor.

Türkiye’nin Balkanlar’daki gerilimlerin önlenmesindeki ro

Her şeyden önce bu seyahatimiz zaten onun en güzel örneği. Üstleneceğimiz rol her an vardır. Gerek Arnavutluk gerek Sırbistan’da, bugün basın toplantısında da Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’le birlikte ortaya koyduğumuz tavır ve açıklamalar bunun zaten en güzel örneğini teşkil etti. Dikkat ederseniz ifademde özellikle kullandığım şu cümleler sıradan değil. “Biz birilerinden bazı müsaadeleri almak suretiyle cümle kuramayız ve kurduğumuz cümlelerle ilgili de izin alarak adım atmayız. Biz cümlemizi kurduğumuz zaman tam hedefe odaklanarak kurarız.”

Nitekim mevkidaşım Sayın Vucic de aynı karakterde bir insan. Bu konularda kararlı duruşları olan bir insan. Bölgede özellikle örnek bir insan. Belki gözlerinizden kaçmış da olabilir. Bizim savunma sanayiiyle ilgili müşterek atacağımız adım da bunun bir ifadesidir. Dışişleri Bakanım, savunma sanayiiyle ilgili bakan arkadaşlarım bu çalışmayı yapacaklar. Balkanlar’daki etnik gerilimler, tarihi ve siyasi dinamikler açısından oldukça karmaşık bir tablo sunuyor. Türkiye de Balkan ülkeleriyle derin tarihsel, kültürel ve siyasi bağlara sahip. Bu bağlar, Türkiye’nin bölgede barış ve istikrar sağlamada daha aktif bir rol üstlenmesini gerektiriyor.

“Kriminal tiplerin aramızda dolaşmasından rahatsızız” açıklaması

Bir devlet öncelikle vatandaşlarının güvenliğini, adalet ve ekonomik refahı temin etmelidir. Bunun için 22 yıldır ne gerekiyorsa yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Şiddetin her türlüsü ile mücadele bizim görevimiz ve bunun için elimizden gelenin ötesinde adımlar atıyoruz. Mücadelede aksayan yönler ortaya çıktığında ise hiç vakit kaybetmeden gerekli tedbirleri alıyoruz.

“Cezasızlık algısına müsaade edemeyiz”

Son dönemde yaşanan kimi cinayetler ve hadiseler milletimizin kendini güvende hissetme ve adalete olan inancını zedeleme eğiliminde. İnsanımız rahat olsun, toplumun huzurunu bozan, güvenliği tehdit eden kim olursa olsun cezasını çekecektir. Yaptığımız derin analizlerde şiddet olaylarını önlemede gerek işlevsel, gerek yapısal eksikliklerin tespiti halinde oraya müdahaleden çekinmeyiz. Bu noktada toplumumuzda cezasızlık algısına müsaade edemeyiz.

Cezaların ıslah edici ve caydırıcı olması noktasında sorunlu alanlara neşter vuracak yasal düzenlemeler yapacağız. Hangi kurumda, hangi sistemde bir zafiyet varsa nokta atışlarıyla sorunu gidereceğiz. Emniyet, yargı, medya konularında atılacak adımlar olduğunu görüyoruz. Suça meyilli kişilerin tutuklu yargılanması esas olacak ve yargılamada da bu kişilerin bu durumları esas alınarak infaz işlemleri yürütülecek.

“Suç işleyen mutlaka cezaevine gireceğini bilecek”

Ceza infaz sisteminde yapacağımız değişikliklerle suç işleyen cezaevine mutlaka gireceğini bilecek. Bu konuda teknik çalışmaları gerek Adalet Bakanlığı gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuz yapacak. Yapısal sorunlarla ilgili de incelemeler yapıyoruz. Suçla en etkin mücadeleyi sağlayacak yapısal değişikliklere de ihtiyaç duyulması halinde onların da adımını atacağız. Suç tiplerine göre daha net ve caydırıcı ceza politikaları uygulayacağız. Toplumda oluşturulmak istenen “suçlular cezasız kalıyor, yapanın yanına kar kalıyor” anlayışının doğru olmadığını vatandaşlarımız görecektir. Yargının hızlanması için yıllardır attığımız adımlar ortada. Burada mesafe aldık ancak “geç gelen adalet adalet değildir” anlayışı ile çalışmaya devam edeceğiz.

Köftede ‘domuz eti’ tartışmaları

Türkiye’de 724 bin gıda işletmesi var. Bunlar üretenler, satanlar, dağıtanlar. Bunlar her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından mutlaka bir kez denetlenir. Bu yıl denetimlerin sayısı 1 milyona yaklaştı. Tarım ve Orman Bakanlığımız bir sıkıntı tespit edildiği anda bunları elektronik olarak anlık takip edilebilecek bir hale getirdi. Sözünü ettiğiniz köftecideki denetimde Ankara’da iki şubede uygunsuz gıda tespiti yapılıyor. Savcılığa suç duyurusunda bulunuluyor. İtiraz süreçleri oluyor. Mahkeme Tarım Bakanlığımızın kararını önce iptal ediyor, Bakanlık tarafından bu karara itiraz edildiğinde bu kez itirazlar kabul ediliyor. Yargı süreci tamamlandığında ve kesinleştiğinde de bu denetim raporu yayımlanıyor. Bakanlığımızın yapmış olduğu idari işlemler de yargısal denetim altındadır. Herkesin de kendini savunma hakkı bulunuyor. Netice itibarıyla mahkeme nihai kararı veriyor, Bakanlık da denetimin sonucunu yayımlıyor. Bu denetimlerimiz devam edecek, devam ediyor. Sonuç itibarıyla gıda konusu hakikaten ciddiye alınması gereken bir husus.

AK Parti’de değişim süreci

Bizim parti programı zaten sürekli olarak hep değişime tabidir. Ama bunun yanında da tabii idari mekanizmalarda, partimiz içerisinde bazı değişiklikler olabilir. Genel Başkan Yardımcılarında aynı şekilde değişiklikler olabilir. Kabinemizde biliyorsunuz iki arkadaşımız değişime tabi oldu. Şimdi bu yeni süreçte de hem Genel Başkan Yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir.

Kaynak: TRTHaber

9 kişinin öldüğü İliç altın madeninden yeni görüntüler

İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat’ta meydana gelen heyelanda, 9 işçi toprak altında kaldı. İş makineleri ile yüzlerce personelin katıldığı ve aylar süren aramalar sonunda işçilerin cansız bedenlerine ulaşıldı.

İşçiler memleketlerinde toprağa verilirken, olayla ilgili soruşturmada 12 kişi tutuklandı. Mahkeme süreci devam ederken hazırlanan bilirkişi raporlarıyla 7 kişi adli kontrol şartıyla serbest kalırken; kıdemli jeoteknik mühendisi Ali Rıza Kandemir, İş Sağlığı Güvenliği müdürü Selçuk Özdemir, proje müdürü Shaun Swartz, operasyon başkanı Lain Guille, tasarım dizayn firmasından da Ömer Ardıç’ın tutuklulukları devam ediyor.

Heyelan sonrası 9 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağının kapıları aylar sonra basın mensuplarına açıldı. Hukuk Direktörü Cem Aktolgalı, Kurumsal İletişim Müdürü Onur Acar, olaydan sonra maden ocağında yapılan çalışmaları ve alınan güvenlik önlemlerini basın mensuplarına anlattı. Liç sahasındaki yığının yüzde 80’inin taşındığını belirten Aktolgalı ve Acar, basın mensuplarına göçük yaşanan alan ile üretim yapılan sahayı gezdirdi.

50 KİŞİYİ TAHLİYE ETTİLER

Maden ocağındaki heyelanda 9 çalışma arkadaşlarını kaybettiğini hatırlatan Aktolgalı, “Olaydan önce orada 50 kişilik ekip sabah çalışmaya başlamıştı. Hemen çatlaklar görülünce bizim iş yeri eğitimimizde var, her çalışan arkadaşımız işi durdurabilir güvenli olmadığını gördüğünde. Çatlakları gören arkadaşlarımız aslında eylem planına göre görevleri olmamasına rağmen 50 arkadaşımızı oradan tahliye ettiler” dedi.

Bölge halkının maden ocağının açılmasını istediğini ileri süren Aktolgalı, “Aslında burası bir madencilik ilçesi oldu. Çalışanlarımızın yüzde 60’ı ilçeden. Bölge halkı açılmamızı istiyor. Burada 600’den fazla çalışanımız vardı. 187 kişiyi ağustos ayında çıkardık. Onlar için ciddi bir paket önerdik, arkadaşlarımız da kabul etti. Zaten yeniden işçiye ihtiyacımız olduğunda ilgili arkadaşlara gideceğiz. Halen 400 çalışanımız bizimle beraber. Yine yüklenici olarak çok sayıda yerel firmayla çalışmalarımız devam etmekte. Çalışanlarımızın durumu bizim için hayati öneme sahip. Olabildiğince çalışanlarımızla devam etmek istiyoruz” diye konuştu.

Maden ocağındaki göçükten sonra teknolojik yatırımlarını artırdıklarını belirten Aktolgalı, şunları söyledi:

“Maden ocağında 4 radarla izleme yapıyoruz. Gelecek olan yeni radarlarımız var. Tekrar bütün politika ve prosedürlerimizi gözden geçiriyoruz. Şu anda çalışmaların tam bir güvenlikle yapılması önemli. Bütün çalışanlarımızı yeniden eğitim süreçlerine aldık. Teknik imkanlarımızı, tesisimizi yeniden gözden geçiriyoruz. Hiçbir eksiğimiz olmadan yeniden faaliyete geçmek istiyoruz.”

Personel sayılarıyla ilgili bilgi veren Kurumsal İletişim Müdürü Onur Acar, “Taşeronlarımızla birlikte yaklaşık 3 bin kişiye yakındık. 630 kişilik Anagold firmasından 187 kişiyle maalesef yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Taşeronlarımızdan da ilk etapta 400 kişi, akabinde de 300 kişi gibi bir işten çıkarma söz konusu oldu. Şimdi hem taşeronlar hem biz mümkün olduğunca çalışanlarımızı tutmaya çalışıyoruz” dedi. (DHA)