Bill Bonner: ABD Tahvillerinde Japonya Modeli mi?

ABD Tahvillerinin Japonya Modelini Takip Etme İhtimali Üzerine Yeni Bir Bakış Açısı

Küresel borç miktarının 300 trilyon doların üzerine çıktığı ve varlıkların 400 trilyon dolar seviyesine ulaştığı bir ortamda, sadece 2, 3, 5, 7 veya 10 yıllık ABD Hazine tahvillerinin toplamda 14 trilyon dolar olduğu belirtilmektedir.

Bu durumun, hisse senedi gibi enflasyonsuz bir kriz durumunda, Hazine tahvillerine olan talebi artırarak fiyatların yükselmesine ve getirilerin düşmesine neden olabileceği öne sürülmektedir.

1980 yılından bu yana devam eden büyük tahvil boğa piyasasında, ABD Hazine tahvillerinin dünya genelinde sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve hükümetler tarafından güvenli liman olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. 2020-2022 yıllarında bu tahvillerin değer kaybetmesine rağmen, küresel yatırımcıların enflasyon krizinin geçici olduğuna ve Covid krizinin tek seferlik bir olay olduğuna inandıkları belirtilmektedir. Bu inanç doğrultusunda, gelecekte daha düşük faiz oranları ve enflasyon beklendiği, ayrıca borcun da artacağı tahmin edilmektedir.

Japonya örneği, bu hipotezi destekleyici nitelikte değerlendirilmektedir. 1990 yılında borsasında yaşanan çöküşün ardından 22 yıl süren bir düşüş trendine giren Japonya piyasasında, düşük getirili tahvillere olan talebin artması sayesinde hükümetin borçlanma ve harcama imkanlarının genişlediği ifade edilmektedir. Japonya’nın GSYİH’ye oranla %260’lık brüt borç oranına ulaşmasına rağmen, ekonomik kriz yaşanmadığı ve borsa endeksinin 1990 seviyelerine yakın bir performans sergilediği vurgulanmaktadır.

ABD’nin bu modeli takip edip etmeyeceği ise belirsizliğini korumaktadır. ABD piyasalarının, yavaşlamalara, faiz artışlarına ve enflasyona karşı son derece hassas olduğu ve FED’in son faiz indirimlerinin ardından tahvil getirilerinin yükseldiği gözlemlenmektedir.

Ayrıca, 2020 Temmuzundan 2023 Ekim’e kadar 10 yıllık ABD Hazine tahvil getirilerinin on kat artarken, gerçek getirilerde %15’lik bir düşüş yaşandığına dikkat çekilmektedir. Bu kayıpların yatırımcılar tarafından unutulmadığı ve tekrarlanma ihtimalinin düşük olduğu ifade edilmektedir.

Japonya’nın nüfusunda yaşanan azalma da ekonominin farklı dinamiklere sahip olduğunun göstergesi olarak sunulmaktadır. Japonya’da doğum oranlarının düşmesi ve nüfusun sürekli azalması, ülkenin ekonomik yapısında önemli değişikliklere yol açarken, aynı zamanda kamu borcunun sürdürülebilirliğine dair endişeler artırılmaktadır. Bununla birlikte, Japonya’nın yüksek tasarruf oranları ve düşük suç oranları gibi faktörlerin, ekonomik istikrarını korumasına katkıda bulunduğu belirtilmektedir.

Sonuç olarak, ABD’nin Japonya’nın borç ve tahvil piyasası yönetim modelini takip edip etmeyeceği konusunda net bir görüş birliği oluşmamış durumdadır. Küresel yatırımcıların ABD Hazine tahvillerine olan güveni ve piyasa dinamiklerinin farklılığı, bu sürecin nasıl evrileceğini belirsiz kılmaktadır.

Japonya pay piyasalarındaki düşüşün öncüleri: Teknoloji şirketleri

Asya pay piyasalarında bugün satış baskısının derinleştiği görülürken, Japonya pay piyasalarındaki düşüş yüzde 5’i aştı.

Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 5,81 düşüşle günü 35.909 puandan tamamlarken, dolar/yen paritesi yüzde 0,20 gerilemeyle 149,1 seviyesinde bulunuyor.

Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 3,80 değer kaybıyla 2.670 puanda, Hong Kong’da Hang Seng endeksi yüzde 2,30 azalışla 16.900 puanda seyrediyor.

Çin’de Şanghay bileşik endeksi yüzde 0,8 düşüşle 2.910 puanda, Hindistan’da Sensex endeksi yüzde 0,8 düşüşle 81.230 puanda bulunuyor.

BoJ’un faiz artırımına yönelik haberler negatif etki yaratıyor

Küresel piyasalar, ABD’de ekonomik aktivitenin öngörülünden daha sert yavaşlayabileceği endişesi ve Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) daha fazla faiz artırabileceğine ilişkin haber akışıyla negatif bir seyir izlerken, bugün ABD’nin istihdam raporundaki veriler yatırımcıların odağına yerleşti.

BoJ’un faiz adımlarını 10 baz puandan 25 baz puana çıkarabileceğine ilişkin söylentiler risk algısının had safhaya ulaşmasına neden oldu. Japonya pay piyasalarındaki düşüşe teknoloji şirketlerinin öncülük ettiği görülürken, dolar/yen paritesi son 5 ayın en düşük seviyesinde kalmaya devam ediyor.

Analistler, hem BoJ’un ‘şahinleşmesi’ ile güçlenen yenin hem de dünyada artan resesyon endişesinin ihracatçı Japon şirketlerinin performansını olumsuz etkileyebileceği kaygısının Japonya pay piyasalarındaki satış baskısının derinleşmesinde önemli rol oynadığını belirtti.