Son Dakika: Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM tamamıyla reforme edilmeli!

İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’da konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme dair önemli açıklamalarda bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu BM’ye devam edebilir miyiz? Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart” dedi.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

* TRT World Forum’un kıymetli katılımcıları, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla saygıyla selamlıyorum. Güzel İstanbul’umuza hoş geldiniz. Kendi alanında marka haline gelen TRT World Forum’un bu yıl 8’ncisi düzenleniyor.

* Burada bir gerçeği ifade etmek istiyorum TRT sorumlu, insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biridir.

* Karşılıklı saygıya dayalı ne kadar çok konuşup tartışırken çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler masaya yatırılacak, atılması gereken adımlar değerlendirilecek. Toplantının şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.

* Forumun sancılı meselelerine yeni ve etkili çözüm yolu sunmasını temenni ediyorum. Bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

* Dünya çatışmaların pençesinde. Bugün dünya eşitsizliklerin pençesinde kıvranmakta. Yüzümüzü nereye çevirsek dram görüyoruz, adaletsizlikler görüyoruz. Sınır komşusu iki ülkenin birinde zenginlik hakimken diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor.

“İnsani krizler mevcut dünya düzeninin kırılganlığı ortaya seriyor”

* Umutlarımızı yeşertecek bütün gelişmelerin sayısı giderek azalıyor. İnsanlık bir dönüm noktasındadır. Evlatlarımızın, torunlarımın geleceğini etkileyecek hadiseler yaşanmaktadır.

* İnsani krizler mevcut dünya sisteminin kırılganlığını ortaya sermektedir. Hep söylediğim gibi her kriz aynı zamanda bir imkandır. Her kriz yeni bir dönemin muştusu olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM çıkışı

* Bu BM’ye devam edebilir miyiz? Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart. Kabullenmezler biliyorum.

4. yılına girecek olan Rusya-Ukrayna Savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını gösterdi.

Ayrıntılar geliyor…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘tamamıyla reforme edilmeli’ diyerek tepki gösterdi: Bu BM ile devam edilemez!

İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen TRT World Forum’da konuşma gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.

Konuşmasında “Bu BM’ye devam edebilir miyiz?” sorusunu soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:

* TRT World Forum’un kıymetli katılımcıları, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla saygıyla selamlıyorum. Güzel İstanbul’umuza hoş geldiniz. Kendi alanında marka haline gelen TRT World Forum’un bu yıl 8’ncisi düzenleniyor.

* Burada bir gerçeği ifade etmek istiyorum TRT sorumlu, insan ve değer odaklı yayınlarıyla Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biridir.

* Karşılıklı saygıya dayalı ne kadar çok konuşup tartışırken çözümlere de o kadar yaklaşabiliriz. Forum kapsamında dünyamızı tehdit eden meseleler masaya yatırılacak, atılması gereken adımlar değerlendirilecek. Toplantının şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum.

* Forumun sancılı meselelerine yeni ve etkili çözüm yolu sunmasını temenni ediyorum. Bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

* Dünya çatışmaların pençesinde. Bugün dünya eşitsizliklerin pençesinde kıvranmakta. Yüzümüzü nereye çevirsek dram görüyoruz, adaletsizlikler görüyoruz. Sınır komşusu iki ülkenin birinde zenginlik hakimken diğerinde milyonlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşuyor.

“İnsani krizler mevcut dünya düzeninin kırılganlığı ortaya seriyor”

* Umutlarımızı yeşertecek bütün gelişmelerin sayısı giderek azalıyor. İnsanlık bir dönüm noktasındadır. Evlatlarımızın, torunlarımın geleceğini etkileyecek hadiseler yaşanmaktadır.

* İnsani krizler mevcut dünya sisteminin kırılganlığını ortaya sermektedir. Hep söylediğim gibi her kriz aynı zamanda bir imkandır. Her kriz yeni bir dönemin muştusu olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan BM çıkışı

* Bu BM’ye devam edebilir miyiz? Hayır. BM reform edilmeli. Dünya 5 daimi üyenin eline diline bırakılamaz. Süratle değişim gerekiyor. 5 daimi üye olmaz. Bu şekilde yönetilemez. Dünya değişti, değişiyor. Öyleyse bu değişime yönelik ciddi bir değişim şart. Kabullenmezler biliyorum.

* 4. yılına girecek olan Rusya-Ukrayna Savaşı bize kurallara dayalı uluslararası sistemin zayıflığını gösterdi.

* Siyonistlerin gözü, ağzı, dili olmak suretiyle burayı provoke etmeye ne kadar çalışırsanız çalışın netice alamazsınız.

* İsrail hükümetinin bölgedeki yaşayan herkesi tehlikeye atan saldırganlığı karşısında bundan bize ne diyebilir miyiz? Bu savaş niye? Eğer bugün harekete geçmezsek ne zaman geçeceğiz. Gazzeli, Lübnanlıların acısı hepimizin acısıdır. Zalimin yanında duran zulmüne de ortak olur. Türkiye olarak devleti ve milleti ile Gazze’deki mezalime sesimizi yükseltiyoruz.

* Türkiye ne yapıyorsa, barış için yapıyordur. Bizim hiçbir ülkeye ve millete düşmanlığımız yok. Başka bir kökenden diye kimseye öfke duymuyoruz, husumet beslemiyoruz. İspanya’dan kovulan 500 bini aşkın Museviye kapısını açan bu millettir. Biz kapımızı açtık. O gün bugündür onlar misafirimiz olarak bizimle beraber yaşadılar, yaşıyorlar.

* Biz tam 420 gündür bölgemizi kan deryasına çeviren bu cinnet halinin son bulmasını istiyoruz. İsrail ile Lübnan arasında sağlanan ateşkes kalıcı olmalı. İnsanlık daha fazla irtifa kaybetmeden Gazze’de de sürdürülebilir ateşkes bir an önce tesis edilmelidir. Türkiye ilk günden beri bunu savunmuştur. Gazze’deki soykırımın durması ve kalıcı barışa giden yolun açılması için değil elimizi, tüm bedenimizi taşın altına koymaya hazırız.

* 29 Kasım Filistin Halkıyla Dayanışma Günü dolayısıyla Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu buradan tekrar ilan ediyorum.

“LGBT denilen aile düşmanı yapıya karşıyız”

* Tamamen izlenme kaygısıyla çekilen diziler, ne kültürümüze ne değerlerimizin yaşatılmasına hiçbir fayda sağlamıyor. Şiddetin meşrulaştırdığını görüyoruz. İstisnai örnekler üzerinden tüm aile yapımız hedefe konulmakta, toplumun temel direği olan aile adeta kötülüklerin kaynağı olarak yansıtılmaktadır. Türkiye’nin iktidar partisi olarak LGBT denilen aile düşmanı yapıya karşıyız. Açık söylemek gerekirse son dönemde milletimizin sinir uçlarıyla oynanıyor. Sadece para kazanma hırsıyla da izah edilemez. Bir sosyal mühendislik projesi uygulanıyor. 28 Şubat’a giden yolların nasıl döşendiğini biliyoruz.

Prizmabet giriş: Şişecam 89. yaşını kutluyor

Cam ve kimyasallar sektörlerinin global oyuncusu Şişecam, 89. yılını gururla kutluyor. Üretim yolculuğuna 1935 yılında İstanbul Paşabahçe’de 400 çalışanıyla başlayan Şişecam, bugün 14 ülkede 45 tesisi ve 24 binden fazla çalışanıyla global arenada varlık gösteriyor.

Şirketin üretime gaz lambası ve ilaç şişesi üretimiyle başladığını hatırlatan Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, Şişecam’ın 89’uncu kuruluş yıl dönümüyle ilgili şunları söyledi:

“1935 yılında genç Türkiye Cumhuriyeti’nin cesur bir girişimcilik öyküsü olarak doğan Şişecam; gelişim yolculuğuna 89 yıl önce, savaş yorgunu bir ülkenin en acil cam ihtiyaçları olan gaz lambası ve ilaç şişeleri üretimiyle başladı.

Bugün camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global şirket olan Şişecam, cam ev eşyası alanında dünyanın en büyük üreticisi. Soda külü alanında en büyük üç, cam ambalaj ve düz cam alanlarında ise en büyük beş üretici arasında yer alırken, krom kimyasallarında ise dünya lideri konumunu koruyor.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu doğrultusunda Türkiye İş Bankası tarafından kurulan Şişecam, 35 farklı milletten 23 farklı dili konuşan yaklaşık 24 Bin çalışanımız ve ailelerinden oluşan “Büyük Şişecam Ailesi”nin üyeleri ve gelişim yolculuğuna eşlik eden tüm paydaşlarıyla 89. Yaşını kutlamanın mutluluğunu yaşıyor.”

Yolculuk 89 yıl önce başladı

Şişecam’ın eşsiz başarı yolculuğuna, kurucu ilke ve değerleri doğrultusunda, tüm ekosistemiyle birlikte sürekli gelişme hedefiyle devam ettiğinin altını çizen Görkem Elverici şöyle devam etti:

“Şişecam’ın 89. yaşını kutladığımız 2024 yılında; veriye uçtan uca hızla ulaşma, yorumlama ve stratejik kararları veriye dayalı alma yetkinliklerimizi artıran dönüşüm yolculuğumuzun dijital ayağının çok önemli bir dönüm noktasını tamamlıyoruz. Sürdürülebilirliği tüm iş süreçlerinin kalbinde gören bir kurum olarak “CareforNext” sürdürülebilirlik stratejimiz ekseninde gezegenimize, topluma ve yaşama olan sorumluluklarımızın bilinciyle 2024 yılında; iklim değişikliği, kaynakların verimli kullanımı, yenilikçi teknolojiler ve enerji tüketiminin minimize edilmesi gibi konularda pek çok değerli projeye imza attık.

Daha iyi bir dünya için hayata geçirdiğimiz projelerin yanı sıra dahil olduğumuz endüstrileri de dönüştürecek stratejik adımlarımız oldu. Camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global oyuncu olarak, geleceğin üretim teknolojilerini şekillendirecek ve sektörde dönüşüm yaratacak “Plant of The Future” platformunu devreye aldık. Dijitalleşme ve sürdürülebilirlik vizyonuyla kurduğumuz bu platform ile yalnızca sektördeki teknolojik ilerlemeleri hızlandırmakla kalmayıp, çağrı bazlı açık inovasyon modeliyle tüm paydaşların katılımını sağlayarak cam endüstrisinin geleceğini şekillendireceğiz. Bu inisiyatifle bugünün en iyi uygulamalarının değil, yarının ihtiyaçlarına cevap verecek çözümlerin peşinde olacağız. Bu sayede de, yatırımcılarımız için yarattığımız toplam değeri arttırarak sürdüreceğiz.”

Cam ev eşyası alanında lider

Küresel oyuncu olan Şişecam, düz cam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek küresel şirket olan Şişecam, cam ev eşyası alanında lider konumunda. Cam ambalaj ve düz cam alanlarında ise en büyük beş global üretici arasında yer alan Şişecam, dünyanın en büyük üç soda üreticisi arasında olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideri.

Düz cam, cam ev eşyası, cam ambalaj, kimyasallar, otomotiv, cam elyaf, maden, enerji ve geri dönüşüm iş kollarında öncü bir rol üstlenen Şişecam, üretim faaliyetlerini Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır, Hindistan ve ABD’de yürütüyor.

Şirket 24 bini aşkın çalışan, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satış ağına sahip.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Waternet, tek bir cihazıyla yılda 101 kg plastik atığı önlüyor

2024 yılı için belirlenen Plastik Aşım Günü’nün 5 Eylül’e çekilmesi, gezegenimizin atık yönetim kapasitesinin üstüne çıkıldığını gösteriyor. Araştırmalar, yıl sonunda yaklaşık 70 milyon ton plastiğin doğaya kalacağını öngörüyor. Sürdürülebilir bir yaşamın önündeki bu ciddi engelle başa çıkmak isteyenler, su arıtma cihazlarına yöneliyor. Bu cihazlar sayesinde yalnızca temiz suya erişim sağlanmıyor, aynı zamanda plastik atık oluşumu da engellenmiş oluyor.

Earth Action’ın yayımladığı rapora göre, 2024 yılında 220 milyon ton plastik atık üretilmesi bekleniyor. Plastik Aşım Günü’nün 5 Eylül olarak belirlenmesi, üretilen atıkların dünyamıza ne kadar zarar verdiğini gözler önüne seriyor. Raporda, yaklaşık 70 milyon ton plastiğin bertaraf edilemeyip doğada kalacağı belirtiliyor. Artan plastik atıklar, iklim krizi, endüstrileşme ve nüfus artışıyla sürdürülebilir bir geleceği tehdit ederken, güvenli su ve gıdaya erişimi de zorlaştırıyor.

Waternet Pazarlama Direktörü Naz Günaçar, artan plastik kirliliğine karşı su arıtma teknolojilerinin önemli bir çözüm sunduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Yaşamın kaynağı olan suyun korunması, sürdürülebilirlik açısından hayati bir önem taşıyor. Plastik üretimi, sadece çevreyi kirletmekle kalmıyor, aynı zamanda büyük miktarda su tüketimine yol açıyor. Waternet olarak, su kaynaklarının sürdürülebilirliği ve herkesin temiz, sağlıklı ve plastiğe değmemiş suya erişebilmesini sağlamak için harekete geçtik. ‘Suyun İyilik Hali’ mottosuyla hem tek kullanımlık plastik atıkları önlüyor hem de su kaynaklarının korunmasına katkıda bulunuyoruz.”

“Tek bir cihazımız, yılda 101 kg plastik atığı önlüyor”

Naz Günaçar, sıfır plastik ve sürdürülebilir çözümlerle sürdürülebilirliği hedeflediklerini vurgularken şu bilgileri paylaştı: “Her yıl en az 300 milyon ton plastik üretiliyor. Bugün, 50 yıl öncesine göre 20 kat daha fazla plastik üretiyoruz ve bunun önümüzdeki 20 yıl içinde ikiye katlanması bekleniyor. Plastik üretimi, küresel karbon emisyonlarının %1’ini oluşturuyor. Bu döngü, her bir Waternet üyesiyle kırılıyor. Müşterilerimiz, su içme alışkanlıklarını Waternet ile değiştirdiklerinde tek bir cihaz ile bir yılda ortalama 101 kilogram plastik atığını ve 469 kilogram karbondioksit salımını engelleyebiliyor. Ayrıca, yılda 6 bin 48 litre su tasarrufu da sağlıyor.”

“Seçimimizi iyilikten yana kullanıyoruz”

Waternet Pazarlama Direktörü Naz Günaçar, “İyi suya erişimin herkesin hakkı olduğuna inanıyor ve sürdürülebilir çözümlerimizle bu iyiliği dünyaya yaymak için kararlılıkla ilerliyoruz. 2012’de Türkiye’de başlayan faaliyetlerimizi Purunity markasıyla Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’a da taşıdık. Waternet’in su arıtma çözümlerini hem evlerde hem de iş yerlerinde kullanılabilecek şekilde zenginleştirdik. Tezgah üstü, tezgah altı ve sebil cihazlarımızda kullandığımız son teknoloji filtrasyon sistemlerimiz sayesinde ev ve ofislerde temiz, yumuşak içimli suya kolayca erişim sağlıyoruz” diyerek sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kusursuz müşteri deneyimi ilkemiz doğrultusunda cihaz bakımlarını ve filtre değişimlerini ücretsiz yapıyoruz. 7/24 kesintisiz çağrı merkezi hizmeti sunuyor, ürünlerimiz için ömür boyu cihaz garantisi veriyoruz. Kullanıcı ihtiyaçlarına yönelik ürün değişim hakkı sunarak her müşterimizin yaşam kalitesini artırmalarına olanak tanıyoruz. Güvenilirliğimizi, dünya çapında aldığımız sertifikalar ve ödüllerle kanıtlıyoruz. Daha yaşanabilir bir dünya için emin adımlarla ilerliyoruz. Bu doğrultuda yalnızca en iyi ürün ve teknolojileri kullanmakla kalmıyor, iyilik elçileri olarak hem kendimize hem sevdiklerimize hem de dünyaya faydalı seçimler yapmak için çabalıyoruz. 28 Eylül’de Suadiye sahilinde şirket içi kıyı temizleme etkinliği düzenledik. İlk kez gerçekleştirdiğimiz bu etkinliğe 78 ekip arkadaşımız katıldı. Bu etkinlikte İyilik Elçileri olarak sürdürülebilir bir dünyaya katkıda bulunarak toplam 69 kg atık ve 4300 adet izmarit topladık.

Eğleniyor musunuz gençler?

Bizi ikna etme çabalarının sefalet düzeyinden de rahatlıkla anlaşıldığı şekilde “Seküler hayat tarzının önerdiği sınırsızlık artık duvara dayandı, gidecek bir yer yok” dediğimiz yere geldik.

Bu, burada bir dursun.

Bir süredir gerçek hayatta da, youtube’da da yaygınlaşan stand-upları izliyorum. Seküler hayat tarzının bir başka sınırsızlık önerisi olan “ofansif mizah” kavramının ardına sığınan bir takım zevat annesinin saflıklarını, annesiyle babasının kendisini nasıl yaptığını, kendisinin o işi nasıl yaptığını, dinini, mezhebini, cinsiyetini, ülkesini, aklınıza gelebilecek her şeyi ama her şeyi sarakaya alarak para kazanmaya çalışıyor. Eşiyle karşılıklı program yapıp porno filmler üzerine uzun uzun konuşan mı ararsanız, yaşadığı BDSM deneyimini anlatan mı ararsanız, jinekoloji muayenesinin bütün detaylarından komedi çıkaran mı ararsanız, mastürbasyon şakası yapan mı ararsanız… Hepsi var.

Hadi gelin bir başka patikaya. 15 milyona yakın aktif kullanıcısı olan Roblox isimli bir oyun yasaklandı bundan iki ay kadar önce. Aileler, çocuklarına video çektirip “Roblox’a özgürlük” kampanyası yaptılar. Ağırlıklı olarak 10-15 yaş aralığındaki çocukların oynadığı Roblox’ta oyunlar aracılığıyla neler anlatılıyordu peki?

Nasıl işkence yapılabileceği,

nasıl insan öldürülebileceği, vesaire…

Hadi gelin bir başka patikaya. Ümit Özdağ’ın faşist yavrularının ve daha da beterlerinin örgütlendiği telegram gruplarında neler konuşuluyor dersiniz? Mültecilerin nasıl dövülebileceği, evlerinin hangi yöntemlerle yakılabileceği vesaire…

Hadi gelin bir başka patikaya. Discord denilen uygulama süreç içerisinde her türden siber zorbalığa açık, 13-14 yaşındaki kızların çırılçıplak fotoğraf çekmeye zorlandığı bir yere dönüştü.

Hadi gelin bir başka patikaya. Çok namlı bir kolejin yedinci sınıfında okuyan öğrencilerin whatsapp gruplarında birbirlerine “nude” tabir edilen çıplak fotoğraflar atmasından rahatsız olan okul idaresi bu durumu velilere açtığında velilerden aldığı cevap şu: “Çocuğum ne yapacağını size mi soracak? Dilediğini yapar.”

Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gereksiz… Dünyanın yaşadığı post-modern deneyime eklemlenen kapitalizm son 35-40 yıldır hepimize tek bir komut yerleştirmeye çabalıyor: “Sınırsızsınız.”

“Beğenmiyor musun? O halde değiştir!” ile başlayan sınırsızlık anlatısı “Cinsiyetini, aileni, kendini, dinini, dilini, vatanını, beğenmediğin her şeyi değiştirebilirsin” dedi insanlara. Ardından malum “Başarabilirsin” aşaması geldi. Başarıyı mutlaklaştırıp putlaştıran ve başarmak için her şeyin yapılabilir olduğunu savunan bu anlatı da işini gördükten sonra “sensin” aşamasına geçildi. “Her şeyin başladığı yer de bittiği yer de sensin. Senin, sen olman dışında hiçbir gerçekliğe itibar etmemelisin. Kim ne anlatırsa anlatsın, kim seninle ilgili hangi kaygıyı taşırsa taşısın önemli olan senin ne hissettiğin, kendini nasıl gerçekleştir-diğindir” diye diye gelindi “sınırsızlık” fikrine.

Sınırsızlık. Yani, hiçbir şeyle mukayyet olmayan kayıtsız bir serbestlik biçimi. Yani özgürlüğü hiçbir sorumlulukla bitiştirmeyen bir saçma sapanlık hali. Kimseye “Haddini bil” dememek. Kimseye

“Sınırını aşıyorsun” cümlesini kuramamak.

Bugün gelinen noktada seküler hayat tarzının tüm dünyaya ve Türkiye’ye önerdiği şeylerin toplamı, toplumda bir “Nerede duracağını bilememe hali” oluşturdu. “Madem sınırsızım, bir kızı altı parçaya bölüp onu surlardan aşağı atabilirim” de dâhil buna, “madem sınırsızım, bir çocukla da cinsellik yaşayabilirim” de dâhil, “madem sınırsızım, Nazi olup mülteci yakabilirim” de dâhil. Sakın ama sakın şu “özgürlük, başkasına zarar vermeden yapabileceğimiz her şeydir” saçmalığını koymayın önüme. O saçmalık geride kalalı çok oluyor çünkü sınırsızlık fikri dünyadaki hemen herkesten empati duygusunu söküp aldı.

Bu da burada bir dursun.

Bugün gelinen noktada çocuklarımız, dijital dünya tarafından yetiştirilen, bizim üzerlerinde hiçbir söz sahibi olmadığımız “sanal karakterler”e dönüştü.

Şimdi bunun, içine “tedhiş”in de dâhil olduğu sonuçlarıyla yüzleşiyoruz.

Bu yüzleşmeyi sağlıklı şekilde yapamayalım diye küresel kültür endüstrisinin hık deyicileri de yine devrede. Meseleyi sağlıklı şekilde konuşamayalım diye inisiyatif alıyorlar. Tarkan’a “dünyadaki bütün kötülükler erkeklerin yüzünden oluyor, erkekliğimden utanıyorum” yazdırıyorlar, Hande Yener’e “tecavüzcülerin, sapıkların idam edilmesine de,

hadım edilmesine de karşıyım” dedirtiyorlar.

Başa döneyim.

Seküler hayat tarzının dayandığı duvarı, elimizdeki her şeyi sakince yere bırakıp konuşmak zorundayız. “Seçmeli kimlik” anlatısı ile “sınırsızlık” fikrinden hızla vazgeçebileceğimiz

bir hayat üzerine derin

derin düşünmeye

başlamak zorundayız.

Geçenlerde okuduğum ve üzerine epeyce düşündüğüm bir tweet vardı. “Sonunda yalvararak ‘şu Muhammed (s.a.v.)’in dininde ne varsa biz onu istiyoruz’ diyeceksiniz” yazmıştı şimdi adını hatırlamadığım bir kullanıcı. İşe buradan yani aslında “kadim hikmet penceresi”nden başlamayacak her türlü ıslah girişiminin sonucu sadece hüsran olacaktır. Çünkü modern anlatının “insan”ı artık tükenmiştir. Soyu da nesli de tehlike altındadır. Lütfen bunu bir düşünelim.

NASA yaşamın olabileceği başka bir ‘dünyaya’ odaklandı

Europa Clipper uzay aracı önümüzdeki ay Jüpiter’in aylarından birini incelemek ve araştırmak için gerçekleştirilmesi planlanan fırlatmasına bir adım daha yaklaştı. Yolculuk için gerekli koşulların oluşacağı zaman aralığı 10 Ekim’de başlıyor.

CNN’nin haberine göre Mayıs ayında yaşanan muhtemel transistör sorunlarının ardından görev, fırlatmanın gerçekleştirilmesi için kritik planlama onayını almayı başardı.

Europa Clipper, Güneş Sistemi’nde Dünya dışında yaşamın mümkün olup olmadığını inceleyecek 10 bilimsel alet taşıyacak.

Jüpiter, Güneş Sistemimizdeki en büyük gezegen olarak Dünya’dan 20.000 kat daha güçlü bir manyetik alana sahip.Bu yüzden Jüpiter’e giden tüm uzay araçlarının radyasyona karşı özel olarak korunan donanıma sahip olması gerekiyor.

Europa görevinin bilim insanları için oldukça önemli bilgiler sunması ve bu sıvı dünya hakkında merak edilen pek çok soruyu cevaplayarak gelecek görevlerin önünü açması bekleniyor.

Yaşanabilir bir okyanus dünyasını keşfetmek

Europa Clipper program bilimcisi Curt Niebur Europa görevi üzerinde çalışıyor. Niebur, “Bu bizim için milyarlarca yıl önce yaşanabilir olan bir dünyayı değil, bugün yaşanabilir olabilecek bir dünyayı keşfetme şansı – çok yakın zamanda keşfettiğimiz ve daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemeyen tamamen sıvı su okyanusuyla kaplı bir okyanus dünyası olarak adlandırılan bu yeni tür dünyanın ilk keşfini yapma şansı. Europa’da bizi bekleyen şey de bu” diyor.

Niebur, Europa Clipper’ın bir “uzaylı yaşamı tespit görevi” olmadığını da sözlerine ekledi. Görevin temel hedefleri, su, enerji ve kimya dahil olmak üzere bildiğimiz yaşamı desteklemek için uygun bileşenlerin Europa’da olup olmadığını anlamaya odaklanıyor.

NASA NELER SÖYLÜYOR?

NASA kendi sayfasında Europa için şu bilgileri paylaşıyor:

  • Bilim insanları Europa’nın buzlu kabuğununu altında uçsuz bucaksız bir okyanusun bulunduğundan neredeyse emin.
  • Bilim insanları Europa’yı bir “okyanus dünyası” olarak tanımlıyor çünkü uzay aracı gözlemlerinin analizinden elde edilen onlarca yıllık kanıtlar, ayın buz yüzeyinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusun saklı olduğunu güçlü bir şekilde öne sürüyor.
  • Yaşamın bir enerji kaynağına, belirli kimyasal bileşiklerin varlığına ve sıvı suyun var olmasına izin veren sıcaklıklara ihtiyacı vardır. Jüpiter’in buzlu uydusu Europa tam da böyle bir yer gibi görünüyor.
  • Europa Clipper tek bir kapsamlı hedef doğrultusunda tasarlanıyor: Europa’nın yaşamı desteklemeye uygun koşullara sahip olup olmadığını belirlemek.

Dünya yörüngesinde, aynı anda hiç bu kadar fazla insan olmamıştı

Geçtiğimiz gün, 11 Eylül’de Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) üç yeni insanın daha ulaşması ve tamamı sivillerden oluşan Polaris Dawn görevinin de onlara eklenmesi ile birlikte, Dünya yörüngesinde toplam 19 insan oldu. Bu kadar fazla kişinin yörüngeye çıkması ise, yeni bir rekoru beraberinde getiriyor.

Don Pettit, Aleksey Ovchinin ve Ivan Vagner olmak üzere bir ABD astronotu ve iki Rus kozmonot, UUİ’de bulunan Matthew Dominick, Michael Barratt, Jeanette Epps, Alexander Grebenkin, Oleg Kononenko, Tracy Caldwell Dyson, Nikolai Chub ve Boeing sorununun ardından uzun süreli bir konaklama yapmak zorunda kalan Butch Wilmore ve Suni Williams’tan oluşan dokuz kişiye katıldı. Böylece UUİ’de bulunan insan sayısı 12’ye yükseldi.

Ayrıca UUİ’de olmasalar da yörüngede Çin Tiangong Uzay İstasyonu’nda üç “taikonaut” Ye Guangfu, Li Cong ve Li Guangsu da yer alıyor.

Bunların yanı sıra SpaceX’in Polaris Dawn görevine katılan ve ilk özel uzay yürüyüşünü gerçekleştiren dört sivil Jared Isaacman, Scott Poteet, Sarah Gillis ve Anna Menon da bu gruba katıldı. Böylece şu anda Dünya yörüngesinde bulunan insan sayısı 19’a yükseldi.

Eski rekor 17 kişiydi

Dünya yörüngesi, toplam 19 insanla şu ana kadarki nüfus rekorunu kırdı. Bu rekor en son geçtiğimiz yıl Mayıs 2023’te, astronot Frank Rubio da dahil olmak üzere 17 kişinin yörüngede olduğu zaman kırılmıştı. O rekor sırasında da Rubio planlanmamış bir şekilde uzun süreli olarak yörüngedeydi.

Ancak bu rekor, “uzay” tanımlamanıza bağlı olarak uzaydaki en fazla insan sayısı rekoru değil. ABD’nin 50 mil (80 kilometre) uzay tanımını kullandığımızda, bu rekor Mayıs 2023’te toplam 20 kişinin uzayda olduğu zaman kırıldı. Buna UUİ ve Tiangong uzay istasyonundaki insanlar ve Virgin ve Axiom Space’in iki özel alt yörüngesel uzay girişimi dahildi. Alt yörüngesel uçuşlar Dünya’nın yörüngesinde tur atmak yerine, uzaya doğru ilerleyen ve sonra Dünya’ya geri düşen kavisli bir yol izlerler.

Guinness rekorlar kitabına girdi: İşte tüm zamanların en çok satan PC özel oyunu

PC sandbox oyunu Garry’s Mod, oyun tarihinde kalıcı bir yer edinerek yeni bir Guinness Dünya Rekoru kazandı. Bu ay yayımlanan Guinness Dünya Rekorları: Gamer’s Edition 2025 kitabında, Garry’s Mod’un “tüm zamanların en çok satan PC özel oyunu” unvanını elde ettiği duyuruldu.

Facepunch Studios’un Yaratıcılığı ve Başarıya Giden Yol

2004 yılında Facepunch Studios tarafından geliştirilen Garry’s Mod, Half-Life 2, Portal ve Left 4 Dead gibi Valve oyunlarından öğeler alarak, oyunculara nesnelerle sınırsız etkileşim kurma imkanı sunuyor. Sonsuz yaratıcılık fırsatları ve sınırsız oynanış mekaniği sayesinde oyun, her yaştan ve geçmişten oyuncuyu kendine çekerek gerçek bir fenomen haline geldi.

Sandbox oyunlarının sunduğu özgürlük, nesiller boyunca oyuncular arasında büyük yankı uyandırdı ve bu da Garry’s Mod’un büyük başarısının temelini oluşturdu. Steam üzerinden 18 yıl boyunca 20 milyondan fazla kopya satmayı başaran oyun, Total War: Warhammer 2 ve World of Warcraft gibi daha popüler yapımları geride bırakarak PC özel oyun satışlarında zirveye çıktı.

Topluluk Desteği ve Yenilikçi Modlar

Garry’s Mod’un etkisi sadece kendi oyun dünyasıyla sınırlı kalmadı; topluluk tarafından hazırlanan Prop Hunt ve Trouble in Terrorist Town gibi oyun modları, adeta kendi başlarına birer fenomen oldular. Bu modlar, oyun dünyasında daha geniş bir yankı uyandırırken, Machinima adı verilen sinematik filmler bile Garry’s Mod üzerinde şekillendi ve oyunun esnekliğini bir kez daha kanıtladı.

Yaratıcısının Duygusal Tepkisi

Garry’s Mod’un yaratıcısı Garry Newman, elde ettikleri bu başarı karşısında şaşkınlığını ve minnettarlığını dile getirdi. X platformunda yaptığı esprili bir açıklamada, “Dünya rekoru sahibi olacağımı asla düşünmezdim, hele ki bunun karides kokteyli cipsleriyle alakalı olmayacağını!” şeklinde konuştu.

Garry’s Mod’un Güncel Başarısı

Son olarak, SteamDB verilerine göre Garry’s Mod, son 24 saatte 24.000’den fazla eşzamanlı oyuncuya ev sahipliği yaparak, halen büyük bir oyuncu kitlesine hitap etmeye devam ediyor. Bu başarılar, Garry’s Mod’un oyun dünyasında kalıcı bir iz bırakmayı başardığının ve yıllar geçtikçe popülaritesinin arttığının kanıtı.

Ünlü Analist: Altcoinler, Büyük Bir Ralliye Hazır! Bu 6 Aya Dikkat

Kripto para dünyasında yakından takip edilen analistlerden biri olan Miles Deustcher, son videosunda altcoinler için önemli faktörleri değerlendirdi. Özellikle yılın son çeyreğine (Q4) girerken dikkat edilmesi gereken konulara değinen Deustcher, kripto dünyasında sezonluk döngüler ve makroekonomik şartların etkisiyle önümüzdeki aylarda piyasanın umut verici bir tablo çizdiğini vurguladı. Analist, birikim (accumulation) aşamasından çıkıldığını ve genişleme (expansion) aşamasına girildiğini belirterek, bu sürecin genellikle fiyat artışları ve piyasa büyümesiyle karakterize edildiğine dikkat çekti.

Altcoinler için fiyat dalgalanmalarına dikkat

Deustcher, piyasadaki kısa vadeli dalgalanmalara karşı yatırımcıları uyarırken, bu tür volatilite dönemlerinin daha zayıf yatırımcıları piyasadan uzaklaştırabileceğini söyledi. Ancak uzun vadede, özellikle önümüzdeki altı aylık süreçte kripto varlıkları biriktiren yatırımcılar için hala fırsatların olduğunu vurguladı. Kısacası, kripto varlıkları biriktirmek için geç kalınmadığına inanan analist, yatırımcılara sabırlı olmalarını önerdi. Peki, yatırımcılar hangi altcoinler odaklanmalı?

Miles Deustcher’in özellikle dikkat çektiği altcoin kategorilerinden biri memecoin’ler oldu. Sundog ve Tron tabanlı memecoin’lerin piyasadaki diğer kripto paralara kıyasla daha güçlü performans sergilediğini belirten Deustcher, bu coin’lerin fiyat hareketlerinin oldukça sağlam olduğunu söyledi. Memecoin’lerin gösterdiği bu “göreceli güç,” bu varlıkların gelecekte potansiyel kazançlar sağlayabileceğinin bir işareti olarak değerlendiriliyor. Piyasadaki talebin güçlü olması, yatırımcıların memecoin’leri ciddiye almaları gerektiğine dair önemli bir sinyal olarak yorumlanıyor.

Yapay zeka ve L1 odaklı projeler dikkat çekiyor

Yapay zeka (AI) odaklı projeler, Miles Deustcher’in yakından izlediği bir diğer kategori olarak öne çıkıyor. Özellikle WMT (World Mobile Token) gibi yapay zeka projelerinin iyileşme sinyalleri verdiğini belirten Deustcher, bu projelerin gelecek vaat ettiğini vurguladı. WMT’nin 0.20 dolar seviyesinde bir çıkış noktasına yakın olduğunu ve piyasanın toparlanmaya devam etmesi halinde bu seviyenin üzerinde önemli bir artış görebileceğini ifade etti. Yapay zeka projelerinin, blockchain teknolojisi ile birleşerek yeni fırsatlar sunduğunu düşünen analist, bu tür projelerin kripto dünyasında giderek daha fazla ilgi gördüğünü belirtti.

Layer 1 (L1) blockchain projeleri de Deustcher’in radarındaki önemli projeler arasında yer alıyor. Bu projeler, blockchain altyapısını sağlayan ve yeni projelere ev sahipliği yapan temel katmanlardır. Deustcher, özellikle Fantom, NEO ve SUI projelerine dikkat çekti. Fantom’un büyüme potansiyeline sahip olduğunu belirten analist, NEO’yu ise yapay zeka ile ilgili yatırımlar için güçlü bir seçenek olarak gördüğünü söyledi. NEO’nun, Render gibi diğer yapay zeka odaklı projelere kıyasla daha fazla potansiyele sahip olduğunu belirtti.

SUI ise özellikle yeni projelerin geliştirilmesi ve merkeziyetsiz uygulamaların (dApps) yaygınlaşması açısından önemli fırsatlar sunan bir proje olarak değerlendiriliyor. Layer 1 projelerinin, kripto dünyasında büyük bir ilgi gördüğünü ve bu projelerin piyasa büyümesi için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Deustcher, yatırımcıların bu alana dikkat etmesi gerektiğini belirtti.

RWA protokolleri: Pendle ve OM

Gerçek dünya varlıkları (RWA) blockchainine getiren protokoller de Miles Deustcher’in yatırımcılar için önerdiği alanlar arasında yer alıyor. Bu protokoller, fiziksel varlıkların dijitalleştirilerek blockchain ortamında işlem görmesine olanak tanıyor. Deustcher, özellikle Pendle ve OM protokollerine dikkat çekti. Bu projelerin, reel dünyadaki varlıkları kripto dünyasına entegre etme misyonuyla büyük fırsatlar sunduğunu belirtti. Özellikle bu sektördeki büyümenin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan analist, yatırımcıların bu projeleri yakından takip etmesi gerektiğini söyledi.

Senaryosunu yapay zeka yazdı, sineması yazılımcılar üretiyor

Mersin’de faaliyet gösteren bir sinema şirketi, gelişen teknolojiyle birlikte sinema kesiminde farklı bir sinema için kolları sıvadı. Sinemanın senaryosunu yapay zeka uygulaması ChatGPT’ye yazdıran grup, kimi düzenlemelerin akabinde sinemanın taslağını oluşturdu.

ChatGPT’ye yönetilen “Dünya bir felaketin eşiğinde olsa hangi Türk kahramanlara muhtaçlığımız olur?” sorusu üzerine ‘Mete Han, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet, Yasal Sultan Süleyman ve Mustafa Kemal Atatürk’ karşılığını alan takım, dünya tarihinin berbatları listelendiğinde ise ‘Adolf Hitler, Joseph Stalin, Idi Amin, Saddam Hüseyin, Pol Pot, II. Ramses ve Nemrut’ isimleriyle karşılaştı. Bunun üzerine dünyayı ele geçirmeye çalışan makûs yapay zeka ‘Dark Mind’ ile insanlık tarihini kurtaracak düzgün yapay zeka ‘Bilge’ ortasında geçen olayların işlendiği sinemanın oluşturulmasına başlandı. Farklı yapay zeka programları kullanılarak ses modelleme, efekt ve görüntü üretiminin sanal ortamda hazırlandığı 3071 isimli sinemanın, 6 ay sonra izleyici ile buluşturulması hedefleniyor.

“Filmin tamamını yapay zeka araçları kullanarak üreteceğiz”

Filmin proje direktörlerinden Onur Kaygın, 3071’in yapay zekayla üretilen birinci uzun metraj sinema sineması olduğunu söyledi.

Filmin tamamını yapay zeka araçları kullanarak üreteceklerini söz eden Kaygın, “Set, oyuncu, ekipman olmayacak. Olağanda hayata geçirilmesi imkansız bir fikrimiz var. ‘Türk kahramanları yine tarih sahnesine’ diyoruz. Atatürk, Metehan, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet ve Yasal Sultan Süleyman’ı bir ortada göreceğiz. Dünya makus yapay zeka Dark Mind ve uygun yapay zeka Bilge ortasındaki savaşın eşiğine gelmiştir. Berbat yapay zeka Dark Mind, dünya tarihinin en makûs isimlerinden danışmanlık alarak dünya tarihini silmek ve dünyanın büyük kentlerini yok etmek üzere yola koyulur. Ve İstanbul’da karşısına bir mani çıkar; Bilge yapay zekası. Dark Mind dünya tarihinin kötülerinden Adolf Hitler, Stalin üzere isimlerden danışmanlık alırken, Türk yapay zekamız Bilge, Metehan, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet, Yasal Sultan Süleyman ve Mustafa Kemal Atatürk’ten danışmanlık alır. Sinemamızın ana öyküsü bu” dedi.

“Filmimizin senaryosunu yapay zeka yazdı”

Filmi oluştururken birçok yapay zeka modelini bir ortada kullandıklarını lisana getiren Kaygın, “Filmimizin senaryosunu yapay zeka yazdı. Daha sonra ondan bunu senaryolaştırmasını istedik. Biz fikrimizi yapay zekaya verdik, onu sinema lisanına uygun bir halde çekim senaryosuna ve sinema senaryosuna dönüştürmesini istedik. Yapay zekanın yazdığı senaryoyu diğer bir yapay zekaya tanım eden de yeniden bu araçlar oldu. Birçok uygulama günümüzde yapay zeka entegrasyonlarını faal etmeye başladı. Ve biz bunların hepsini bir ortada kullanarak bir sinema üretiyoruz” diye konuştu.

“Buna bir start-up projesi diyebiliriz”

Filmin 20 yıllık bir hayalin sonucu olduğunu lisana getiren Kaygın, şöyle devam etti:

“Normalde hayata geçirilmesi mümkün olmayan bir fikrin; Atatürk, Metehan, Alparslan üzere farklı periyotlarda yaşamış değerli Türk kahramanlarımızın birlikte strateji konuşabilmesi bir hayaldi bizim için. Ancak günümüz teknolojisi buna artık imkan tanıyor. Biz olağanda hayata geçirilemeyecek bir fikri, hayata yapay zeka araçlarıyla geçirerek istihdam sağlıyoruz. Buna bir start-up projesi diyebiliriz. Yeni bir çağ açılıyor. Örnek ve öncü olmak ülkemizi dünya sahnesine temsil etmek istiyoruz. Zira biliyoruz ki açtığımız bu yoldan ülkemizin reklam dalı, sineması, teknolojisi ve gençleri yürüyecek. Projemizin dünyada birinci olması teknoloji, bilim ve yapay zeka çağına ülkemizden giden birinci güzel geldin bildirisi olsun.”